Perşembe, 31 Mart 2016 00:00

"Çağımızın Buhranı Terör" Sempozyumu

Yazan
Öğeyi Oyla
(2 oy)

"ÇAĞIMIZIN BUHRANI TERÖR" SEMPOZYUMU POF. DR MEHMET GÖRMEZ'İN KATILIMI İLE GERÇEKLEŞTİRİLDİ

ASSAM'ın hazırlık çalışmalarına katıldığı ASDER destekli Üsküdar Üniversitesi Postkolonyal Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (PAMER) tarafından düzenlenen "Çağımızın Buhranı Terör" konulu panel, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Sn. Mehmet Görmez, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İstanbul Müftüsü Prof Dr. Rahmi Yaran ve Üsküdar Üniversitesi Postkolonyal Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (PAMER) Müdürü Doç Dr. Merve Kavakçının açış konuşmaları ve sunumları ile başlayıp iki oturum halinde 23 Mart 2016 tarihinde Üsküdar Üniversitesi Merkez yerleşkesinde yapılmıştır.

Panelde, zamanın verdiği imkan ölçüsünde, bir vakıa haline gelmiş olan "cihat" maskeli dehşet ve canlı bomba katliamları sosyolojik veri tabanında bilimsel olarak değerlendirilmiştir.

Doç Dr. Merve Kavakçı'nın yönetimdeki "21. Yüzyıl’da Emperyalizm ve Postkolonyal Direniş" başlıklı birinci oturumda Prof. Dr. Nazif Gürdoğan, Doç. Dr. Niyazi Beki ve Dr. Neslihan Çevik; Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mithat Baydur yönetimdeki “Müslüman Gençlerin Radikalleşme Süreci ve Sosyolojik Savaş” başlıklı ikinci oturumunda da Emekli hâkim Yusuf Çağlayan, gazeteci yazar Nevzat Çiçek ve araştırmacı yazar Mustafa Armağan panelist olarak tebliğlerini sunmuşlardır.

Panelin özellikle dünyayı tehdit eden terörle mücadele açısından ufuk açıcı, ilham verici fikirler ve bilgiler ortaya çıkaracağını belirten Prof.Dr. Tarhan, bu paneli planlarken üç gerekçeden yola çıktıklarını anlattı. Tarhan,

DÜNYA ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞINA GİDİYOR

İlki, dünya üçüncü dünya savaşına gidiyordu ve yöntemi asimetrik bir savaş oluyordu ve bu savaş medeniyetler savaşı olarak planlanmıştı. Bu savaşın yöntemleri, metodolojisi, kullanılan silahlarının farklı olmasına rağmen hedefleri aynıydı.

İkincisi bu savaşın kaynağı karanlık, belirsiz, insafsız, zalimce ve acımasızcaydı ve yöntemleri çok kirliydi.

Üçüncüsü ise Müslüman toplumlar bu savaşın öznesi değillerdi ancak nesnesi olarak kullanılıyorlardı. Bu gerekçelerle hazırlık yaptık, toplumsal algılamaları konuşmalıydık.

cagimizin buhrani teror sempozyumu prof dr mehmet gormezin katilimiyla gerceklestirildi

Çünkü psikolojik savaşta temel unsur algı yönetimidir. İnsan nasıl karar veriyor sorusuna psikoloji bilimi ‘İnsan önyargı ve algılarını akla uygunlaştırıp sonra gerçeklik inancını oluşturarak karar verir’ diyor. Son bilimsel veriler insan beyninin akıl organı değil, inanç organı olduğunu gösteriyor. Neyi düşünüyorsak değil, neye inanıyorsak oyuz. Asimetrik savaşta algılarımızla oynanırken inançlarımıza müdahale ediliyor. Bizim bunu anlamamız ve dünyaya anlatmamız gerekiyor. Bunun için neye inandırılmak istendiğimizi bilmek kritik bakış olmalı” dedi.

CANLI BOMBALAR "ONURLARI VEYA KUTSALLARI" ZEDELENMİŞLERİN ARASINDAN SEÇİLİYOR

Prof. Dr. Tarhan, terörü besleyen kavramlardan birinin de teröristlerin terör kurbanları arasından çıkması olduğunu söyledi. Tarhan, şunları söyledi:

"Akıl hastası olmayan bu kişiler nasıl böyle vahşice eylem yapıyorlar. Olgular incelendiğinde kişilerin yaşam sebebi olarak gördükleri ‘onur veya kutsalları” zedelenmişse tereddüt etmeden eş, çocuk ve kendisini öldürebiliyor. Aynı kural canlı bombada da geçerlidir. Ezilmişlik ve aşağılanmışlık duyguları kin, nefret, düşmanlık duyguları ile karışırsa kişi otohipnoza girer ve en ufak bir kıvılcımla hem kendini hem de hedef grubu orgazmik bir hisle öldürebilir. Çünkü onuru ve kutsalı öyle istiyor. Bu duygularla aşağılanmış bir şekilde yaşamaktansa kahraman olarak ölmem daha değerlidir’ diye düşünüyor.”

 

TERÖRÜ ONAYLAYAN KÜLTÜR MEDENİYETSİZ BİR KÜLTÜRDÜR

Terörü en çok besleyen şeyin toplumda meşruiyet bulması olduğunu belirten Prof.Dr. Tarhan, 11 Eylül 2001 trajedisi olduğunda bazı Ortadoğu ülkelerinde sevinç çığlıkları yükseldiğini hatırlatarak “Bu ne İslami, ne insani ne de ahlakiydi. Terörü onaylayan kültür medeniyetsiz bir kültürdür ve semavi değildir. Terörü kullanışlı olan ve kullanışlı olmayan diye ikiye ayırıp işine gelen teröriste çadır kurdurtan zihinlerin bugün maalesef Birleşmiş Milletler’de hâkim olduğunu belirten Tarhan, “BM Başkanı o makamı pasifize ederek insanlığa en büyük kötülüğü yapıyor. Terörle mücadelede samimiyet eksikliği var. Bu vebal hepimizin. BM Dünya Parlamentosu gibi reforme edilmeli ve adil küresel yasalar çıkarmalı” dedi.

İSLÂM ÜLKELERİ ASKERİ İŞBİRLİĞİ ASSAM PROJESİDİR

Prof.Dr. Nevzat Tarhan, Türkiye’yi ve dünyayı tehdit eden terörle mücadelede dünyanın el ele vererek önlemler alması gerektiğine dikkat çekerek iletişim çağının avantajlarından faydalanarak özel ve iyi niyetli BM düzeyinde güvenlik diplomasisi geliştirilmesi gerektiğini söyledi. Tarhan, teröre karşı ASSAM'ın projesi de olan İslam ülkelerinin askeri işbirliğine girmesinin de tarihi bir adım olduğunu belirterek terör teorisyenlerini en çok korkutan bir girişim olduğunu söyledi.

ÖLÜMLER ARASINDA AYIRIM YAPMAK İNSANLIĞA YAKIŞMAZ

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez sunuş konuşmasında şunları söyledi:

Kuran-ı ilkelerden yola çıkarak masum bir insanın yok edilmesi tüm insanlığın yok edilmesine eşdeğerdir. Bir insanın ölümü bütün insanlığın ölümüdür. Böyle bir kitabın bunu açık bir şekilde ifade eden bir kitabın müminleriyiz. Ölümler arasında ayrım yapmak insanlığa yakışmaz. Katliamlar arasında ayrım yapmak insani değildir. Şiddet ve terörün seküler temellere dayanmasıyla sözde dini temellere dayanması arasında fark gözetmek doğru değildir. Terörün insandan insana toplumdan topluma devletten topluma olması arasında fark yoktur."

cagimizin buhrani teror sempozyumu prof dr mehmet gormezin katilimiyla gerceklestirildi17

CİHAT KAVRAMINI SULANDIRMAK İSLAMA YAPILACAK EN BÜYÜK HAKSIZLIKTIR

"Cihat kavramını sulandırmak Kuran'a ve İslam'a yapılabilecek en büyük haksızlıklardan ve yanlışlıklardan birisidir. Cihadı bir katliam olarak, ahlak ve hukuk tanımayan bir savaşın adı olarak belirlemeye kalkışmak, İslam'a yapılabilecek en büyük kötülüklerden bir tanesidir.

Dinimizin bireysel olarak yasak kıldığı intihar saldırılarına istişhad adının verilmesi, şehit olma arzusu olarak tavsif edilmesi ve bunun için bizatihi yüce kitaptan ve Hazreti Peygamberin hadislerinden mesnet aramaya kalkışılması, İslam medeniyetine ve İslam fıkıh mirasına yapılabilecek en büyük kötülüktür." diye konuştu.

DİN KİSVESİNE BÜRÜNMÜŞ CİNAYET ŞEBEKELERİ

Din kisvesine bürünmüş cinayet şebekelerinin, yıkılmış hayalleri istismar ettiğini belirten Görmez, "Bütün bu işgallerin gölgesinde yaralı bilinçlerin, pozitivist ve materyalist bir yöntemle dini, bir ideolojiye indirgediğini de görmeliyiz. Bir taraftan harici terörü doğuran küresel sebepler üzerinde yoğunlaşarak İslam coğrafyasını küresel güçlerin çatışma alanı olmaktan çıkarmak için yoğun bir çaba içerisinde olmamız gerekiyor." dedi.

MÜSLÜMAN OLDUĞUNU İDDİA EDENLER CİHAT İSMİNİ KATLEDİYOR

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Rahmi Yaran “İslam’da Cihat Uygulamaları” başlıklı konuşmasında “Terörün İslam’da yeri yoktur. Cihat adıyla öldürülen masum insanların günahı yoktur. Müslüman kötülüklerin ortadan kalkması ve dünyayı iyileştirmek için çalışır.” dedi. İslam’da cihat kavramının “Bir şey uğruna çaba sarf etmek” olduğunu belirten Yaran, “Cihat uğruna Müslüman mal ve canını feda eder. Bir savaşın cihat olabilmesi için Müslümanların dinlerini yaşamasının engellenmesi, canlarının mallarının ve ırzlarının tehlikede olması gerekir. En faziletli cihat zalim otorite karşısında adaleti getirmektir. Müslüman olduğunu iddia edenler cihat ismini katlediyor” dedi.

cagimizin buhrani teror sempozyumu prof dr mehmet gormezin katilimiyla gerceklestirildi21

İSLÂMIN İÇİNDEKİ DEMOKRATİK DEĞERLERİMİZİ KEŞFETMELİYİZ

Küre halindeki Dünyamızın düz-kare haline geldiğini söyleyen Maltepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Ersin Nazif Gürdoğan "Duvarlar yıkıldı. Adamın elinde çekiç varsa her sorunu çivi olarak görür. Sorunları güç kullanarak çözemiyorlar. Yeni dünyada herkes birbirine bağlı. Yeni şeyler söylenmeli, yeni bir şeyler yapılmalıdır. Kutsal Kitaplara İslâmın temel kaynaklarına dönüş gerekiyor. İçe dönük, manevi cihatta Mesnevî, dışa dönük cihatta İbni Haldun ilham kaynağı olmalıdır. Veren el olmalıdır. Çatışmaların ve terörün önlenmesi için İslâmın içindeki demokratik değerleri keşfetmeliyiz" demiştir.

cagimizin buhrani teror sempozyumu prof dr mehmet gormezin katilimiyla gerceklestirildi25

SOSYOLOJİK SAVAŞ

1648 yılında yapılan Westphalia Anlaşması sürecinin doğurduğu ulusçuluk, Avrupa toplumlarında ulus-altı kimliklerle parçalı yapıyı Fransız, Alman v.b. ulus kimliğinde bütünlerken; Osmanlı'da farklı din ve milletlerin dayanışmasını, etnik kimlik merkezli dayanışmalara dönüştürürken tek merkezli Osmanlı dayanışmasının parçalandığını ifade eden Emekli Askeri hakim Yusuf Çağlayan "Dün Osmanlıyı Ortadoğu'ya dönüştüren, bu gün Türk-İslam Dünyasını hedef alan, dün İslâm dayanışmasını yıkan, bu gün İslâm dayanışmasını önleyen sosyolojik savaşın farkında mıyız?" sorusuna cevap olabilecek bilgileri sunarak, sosyolojik savaşın bir asimetrik savaş türü olduğunu, sosyolojik güvenlik temelli güvenlik reformlarının yapılması gerektiğini ve buna göre savunma ve güvenlik sistemlerinin yeniden yapılandırılmasının gerektiğini belirtmiştir.

DAEŞ İSLAMI TEMSİL EDEMEZ

Panelistlerden;

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırma Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Niyazi Beki, Kur'anı Kerimde Cihat ayetlerinin manevi cihadı işaret ettiğini, bunun da iyilikleri tavsiye kötülükleri nehiy anlamına geldiğini, kuvvet kullanarak emir ve yasakların uygulattırılmasının devletler tarafından yapılabileceğini;

ABD Viriginia Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Neslihan Çevik, seküler eğitim sistemi içindeki sosyoloji öğretisi ve bu kulvarda yapılan araştırmalar nedeniyle, batıda Müslümanların hastalıklı zihniyet olarak gösterildiğini, DAEŞ'in İslam'in ilk dönemlerindeki terörist Azrakilere benzetildiğini;

Gazeteci Yazar Nevzat Çiçek, DAEŞ'in militanlarını ve özellikle canlı bomba olarak kullandığı mensuplarını cennet vaat ederek motive ettiğini;

Araştırmacı Yazar Mustafa Armağan da, yorumlarımızda dikkate aldığımız bilgilerin batı ve emperyalist kaynaklı olduğunu, islâmi bilim ve kaynaklarımızı doğru bilgilerle yeniden inşa etmeden isabetli sonuçlara ulaşmanın mümkün olamayacağını;

Belirtmişlerdir.

"ÇAĞIN BUHRANI TERÖR" SEMPOZYUMU VE YENİ SEMPOZYUMLAR İÇİN ASSAM TASAVVURU

Bu Sempozyumda prekolonyalizm, kolonyalizm, postkolonyalizm, islamofobi, cihat, islâmi terör, canlı bomba, sosyolojik savaş uygulamaları ile Dünyanın ve özellikle İslâm Dünyasının maruz kaldığı terör, iç savaş ve asimetrik savaş uygulamalarının Ülkelerin milli güçlerinden sadece sosyal güçleri ile yaptıkları mücadele dikkatlere sunulabilmiştir.

Bu haliyle de yaşanan terör olaylarının İslam dininden kaynaklanmadığını ispat çabası içine girilerek, savunma refleksi gösterilmiştir.

Medeniyetler, kültürler ve kavimler arasında ekonomik ve sosyal güçlerle yapılan mücadele insanlık tarihi ile birlikte başlamış ve günümüzde de devam etmektedir.

Devletler arasındaki ihtilaflar ekonomik ve sosyal güçler kullanıldığı halde giderilemediği takdirde, siyasi güç devreye sokulmuş, yine planlanan hedeflere ulaşılamamışsa askeri güçler kullanılarak büyük savaşlar yaşanmıştır.

Ama her halükarda askeri güç belirleyici olmuş, kendini askeri bakımdan güçlü gören devletler iradelerini hasımlarına kabul ettirinceye kadar kendi milli güç unsurları ile amansız bir mücadele başlatmışlardır.

Dengelenemeyen askeri güçler her dönemde ya sahip olan ülkelere egemenlik imkanı sağlamış ya da egemenliklerini kurmak için silahlı kuvvetlerin sınırsız kullanılmasına varan büyük savaşların başlamasına sebep olmuştur.

Günümüzde, Vietnam, Afganistan ve Irak işgallerinden ders alan ABD ve Rusya; ihtilaflı ülke ve bölgelerde düzenli askeri güçlerini kara savaşlarına iştirak edecek şekilde devreye sokmayı göze alamamaktadırlar. Ama hedeflerinden ve egemenlik iddialarından da vazgeçmemektedirler.

İslam Dünyası ve terörden zarar gören ülkeler olarak fark etmemiz gereken husus; 1990 yılından itibaren tek kutuplu hale gelen dünyada, ABD alternatifsiz oyun kurucu "Emperyalist Küresel Güç" konumunda bulunmaktadır. Bu nedenle Dünya devletleri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesi tarafından yönetilmekte, bunlar da ABD'nin iradesinin dışına çıkamamaktadır.

İslam Dünyası Küresel Emperyalist Güçlerin Hedefindedir.

Küresel Emperyalist Güçler, İleri teknoloji ürünü savunma sistemleri ile donatılmış askeri güçlerinin şemsiyesi altında, ekonomik, sosyal ve siyasi bütün güçleri ile acımasızca mazlum milletlere saldırmaktadırlar.

 

Küresel Emperyalist güçler, farklı YENİ, KİRLİ VE SİNSİ BİR ASİMETRİK SAVAŞ STRATEJİSİ ile İslâm Coğrafyasında, meşru devletlerin etnik ve mezhepsel farklılıklarını her alanda tahrik ederek ve kendi çıkarlarına hizmeti kabul edenleri destekleyerek Müslüman Milletleri kendi içlerinde çatıştırarak, Müslüman Devletlere "Asimetrik Üçüncü Dünya Savaşını" yaşatmaktadırlar.

ASİMETRİK SAVAŞ STRATEJİSİNİN UYGULAMASINA KARŞI ASİMETRİK SAVUNMA STRATEJİLERİ GELİŞTİRİLMELİDİR

 

Etnik ve mezhepsel farklılıkların tahrik edilmesine karşı, ulusal alanda birlik ve beraberlik politikasının takip edilmesine;

Silahlandırılan etnik ve mezhepsel grupların, asimetrik yöntemlerle hakim otoriteye karşı terör saldırılarının gerçekleştirilmesine karşı, özel eğitilmiş özel kuvvetlerle ve asimetrik yöntemlerle terörün iç ve dış merkezlerine karşı koyma harekâtının uygulanmasına;

İslâm Ülkelerinde ateşlenen iç savaş uygulamalarına karşı, İslâm Ülkelerinin bir araya gelerek oluşturacakları "kriz çözüm konfederasyonları" ile adil çözümün sağlanmasına;

İslâm Coğrafyasını Mezhepsel farklılıklara dayanarak bölme ve çatıştırma uygulamalarına karşı, İslam Ülkelerinin bir irade altında toplanmasını sağlayacak birleşmenin gerçekleştirilmese zaruret bulunmaktadır.

21. Yüzyılın Dünya hakimiyet mücadelesinde Emperyalist Küresel Güçlerin uygulama alanına koydukları "Asimetrik Savaş Stratejilerine" karşı savunabilmek için;

  • Küresel güçlerin kuvvet yapısı,
  • dünya üzerindeki konuşlanmaları,
  • teknik ve taktik imkan ve kabiliyetleri,
  • uluslararası terör örgütlerinin yapısı, üsleri, destekçileri, uygulamaları ve mücadele yöntemlerini

Konu alan bilimsel toplantıların çokça yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Okunma 3428 defa Son Düzenlenme Çarşamba, 29 Haziran 2022 17:20