Perşembe, 26 Haziran 2014 00:00

Erdem Döngüsü

Yazan
Öğeyi Oyla
(3 oy)

Proaktif bir pozisyona geçebilmek ve olayları düzenleyen yasaların keşfedilerek, olgular yerine değerler üzerinden hareket etmek için, tarih felsefesinin her alanda işlerlik kazanmasına işte bu yüzden acil ihtiyaç vardır. İşte bu noktayı nazardan bizden olmayan zihni kuşatılmışlığın içinde kalıp kalmamak ya da kalıpları kırmak elimizde.  Artık sürekli Batı’ya bakmaktan boynumuz ağrıdı. Belirli bir kültürün lensleriyle bakmaktan da gözümüzün rengini unuttuk.

Erdem Döngüsü

                                                      

     Günümüz insanı mevcut bagajındaki geçmişe ait ajandasını bir tarih felsefesi disiplini içinde okuması gerekir. Zira tarih okumaları, sadece geçmişte olup bitenleri, bir olaylar dizgesi şeklinde okumak ya da geçmişi anakronik bir daire içine almak olmamalı ve ampirik bir yaklaşım geliştirilmelidir. Böyle bir yaklaşım tarzı, toplumsal değişim dinamiklerinin tespiti ve tahlili açısından ve geleceğe yönelik bir yol haritası belirlemek için oldukça önemli ve elzemdir. Bu aynı zamanda İlahi bir yasadır da…                                                                                          

      Proaktif bir pozisyona geçebilmek ve olayları düzenleyen yasaların keşfedilerek, olgular yerine değerler üzerinden hareket etmek için, tarih felsefesinin her alanda işlerlik kazanmasına işte bu yüzden acil ihtiyaç vardır. İşte bu noktayı nazardan bizden olmayan zihni kuşatılmışlığın içinde kalıp kalmamak ya da kalıpları kırmak elimizde.  Artık sürekli Batı’ya bakmaktan boynumuz ağrıdı. Belirli bir kültürün lensleriyle bakmaktan da gözümüzün rengini unuttuk.

   Söylemeye çalıştığımız şey, ana mihver; medeniyetimizin tarihi tecrübesi ve birikimi içinde, yeniden tarihi ve kültürel kodlarımıza yolculuğu başlatarak, kendimizle adeta vicdani hesaplaşma yaparak yüzleşmek ve buradan irfani bir idrak çıkararak, postmodernizmin sanal kafesinden kurtulma çabasıdır.

     Modern çağlara nazaran, bilgiye yapılan yatırım; yani beşeri sermaye yatırımının getirisinin fiziki sermaye yatırımından daha önemli hale geldiği postmodern dönemlerde yaşıyoruz. Günümüzde bilgi, ürettiğimiz, yaptığımız, sattığımız ve satın aldığımız her şeyin asıl bileşenidir. Bunun sonucu olarak da bilgiyi yönetmek ve entelektüel sermayeyi keşfedip geliştirmek, muhafaza etmek ve paylaşmak bireylerin, işletmelerin ve ülkelerin en önemli işlevi haline dönüşmüştür. Dolayısıyla artık eğitim metodolojilerinde sadece sayısal ve sözel zekayı dikkate almak yerine, görsel, ritmik ve benlik (şahsiyet) gelişimini de içine alan çok yönlü bir zihin gelişimi hedeflenmesi gerekir. Bilgi toplumuna hızla evirildiğimiz bir süreçten, yani dijitalleşme sürecinden geçiyoruz. Belli bir yaşın üstünde olanlar dijital teknolojiyle sonradan tanıştıkları için “dijital göçmen” konumundadırlar. Oysa yeni nesil doğduğu,  hatta doğmadan bu teknolojiyle tanışarak dünyaya geldiği için “dijital yerli” pozisyonundadır ve bütün dünya bunun farkında olarak bilgi teknolojilerini en verimli ve en hızlı nasıl kontrolüm altında tutabilirim telaşındadır. Sanayi Devrimi dönemlerindeki gibi, artık emek gücü dedi-ğimiz ucuz iş gücünün ve fiziksel üretimin, nerede ve kimin tarafından yapıldığının çok fazla önemi yok. Çünkü dünya çapında üretim yapan sermaye, daha düşük maliyetli yeni yatırım alanları fırsatını kendisi yaratmıştır. Yani iş gücü mobilite kazanmış ve ülkeler arasındaki geçirgenliği artmıştır. Bir üretimin, cihazın, aracın ya da özgün bir icadın fiziksel yapısının kimlere veya nerede yaptırıldığından çok bilgi teknolojisine bağlı olarak yazılımının kime ait ve kimin kontrolünde olduğunun önemli olduğu defacto bir durumla karşı karşıyayız. Kısaca söylemek gerekirse yeni ekonomi, bilgi ekonomisidir ve kim bu bilgiyi etkin hale getirirse küresel ve bölgesel manada güç ve kontrol onda demektir.

     Bilgi toplumunun inşa ettiği yeni kültürde eğitim felsefesinin yeni roller ve görevler  üstlenmesi zorunlu hale gelmiştir. Sürekli kendini güncelleyen bir eğitim anlayışına özdeş bir metot geliştirilmez ise, taklitten öteye gitmeyen bir girdap içinde dönmeye devam ederiz. Dahası,  etkili bir inovasyon süreci oluşturulmazsa özgün şeyler çıkarmak bir yana taklit düzeyimiz bile retorik düzeyinden öteye geçemeyecektir.

     Bilgi toplumunda yönetim erkinin, bilim insanlarının ve girişimcilerin her şeyden önce, bilginin eğitimsel değeri konusunda farkındalık yaratmaları ve ona ulaşma konusunda etkili bir rehberlik ortaya koymaları gerekir. Bu gerçekleşirse ancak o zaman küresel düzeyde sorumluluk üstlenen ve tutum geliştiren bir nesil yetişir. Ve yine ancak o zaman, küresel ölçekte en uygun pozisyonu sergilerken, aynı zamanda kültür, ahlak, milli irade, medeniyete ve toplumuna vefa gibi yerel gerçekleri de göz ardı etmeyen asla öz benliğinden sapmayan ve “küyerel” davrana bilen bir refleksle dünyada kendini konumlandırabilen, bununla da hiçbir zaman kendini ezik hissetmeyen öz güveni yüksek bir nesil yetişir.

     Bütün bu değerler manzumesinin hayata geçirilmesinde ve sürekliliğinde doğru konumlandırılmış bir döngüye, yani “Erdem Döngüsü” ne ihtiyaç vardır. Erdem döngüsünden maksat; devlet yöneticileri, siyasetçiler, sivil ve askeri bürokrasi, bilim insanları ve işadamlarının bir araya gelerek ülke ve insanlık için ortak akıl ve ortak çıkar doğrultusunda birbiriyle bağımlı bir döngü oluş-turmasıdır. Geçmişte olduğu gibi, günümüz itibarıyla ve gelecekte de önümüze beton bariyerler, taş duvarlar örülecektir hiç kuşkusuz. Bu konuda metotlar değişse de amaçlar hiç değişmeyecektir. Fakat ne olursa olsun, yolumuza devam etmekten başka çare yok…

     “Vecihi Hürkuş” eğitim uçağı, “Atak” helikopter, “Altay” yerli tank projesi, insansız hava aracı “Anka”, “GÖKTÜRK” keşif ve gözetleme uydusu projesi, “MİLGEM” milli gemi projesi, dünyanın ilk lazer güdümlü füzesi “Cirit” ve adını sayamadığımız tamamlanan ve devam eden birçok projenin; bugünleri görememiş, kendisini ülkesine hizmete adamış, bir çok vatanseverin ideallerinin ve hayallerinin gerçeğe dönüştüğü ve onların bizlerle buluştuğu uğurlu anlar olmasını arzu ediyoruz.  Ne diyordu Sezai Karakoç:

     “…Yerde kavuşmayanlar gökte kavuşurlar.

     Ve bir uğurlu anda

     Kavuşmak isteyenleri kavuştururlar.”

 

Okunma 3241 defa Son Düzenlenme Pazartesi, 30 Haziran 2014 14:26
Hüseyin Caner AKKURT

Araştırmacı-Yazar

Yorum eklemek için giriş yapın