Bu örgüte dahil olan her kişi karşılaştığı tüm engelleri, mensubu olduğu bu yapının kaldırmaya muktedir ve Türkiye Cumhuriyeti başta olmak üzere pek çok ülkede benzeri yapılanmaya sahip olduğunu gördükçe, müntesibi olduğu gücün verdiği sarhoşlukla sorgulamak yerine itaat etme kolaycılığına yöneliyordu.
Tarih Haşşaşiler olarak bilinen Selçuklu Devleti içinde paralel yapılanmaya sahip terör örgütü lideri Hasan Sabah’ın müntesiplerini uyuşturucu ile motive ettiğini yazıyor. Tarih ilmi geçmişten ders almak için vardır. Günümüzde FETÖ başta olmak üzere Irak’ta Kesnizani Tarikatı, Pakistan’da Tahir-ül Kadri ve diğer pek çok ülkede ABD tarafından kurulmuş adı duyulmamış, Haşşaşi’lere benzer, bulundukları Devlet içinde paralel yapılanmalar oluşturan aslında her biri diğerinin kopyası Terör Örgütleri bulunmaktadır. Tamamının ana fonksiyonu devleti zaafa uğratmak, halkı kargaşaya düşürmek, iç çatışma çıkarmak, komşularla ihtilafları körükleyerek ülkeleri savaşa sürüklemek, bölgesel kaos oluşturmak, bölgeyi mümkünse mevcut haliyle küresel yapıların sömürüsüne açık hale getirmek, mevcut halde mümkün olmuyorsa iktidarı yıkmak, olmadı devleti bölmek ve yönetilebilir / yutulabilir daha küçük devletçikler oluşturmaktır.
FETÖ paralel devlet yapılanması
FETÖ’de 80’lerin başından itibaren yuvalandığı devlet kurumları içinde 2010’lara ulaşıldığında tamamen her yeri kaplamıştı. İşin hazin tarafı devletin istihbaratına da sızdıklarından kendileri ile ilgili bilgileri çok iyi maniple ederek kamufle olmayı başarıyorlardı. O dönem FETÖ örgütünün var olduğuna herkes “yemin ediyor fakat ispatlayamıyordu”. 90’larda aklı başında olan herkes devlet içinde bir yapılanma olduğunun farkında olmasına rağmen adını doğru koyamıyordu. Örgütlenen yapı İslam kisvesi kullandığından 90’larda İrtica Devletin baş düşmanı olarak belirlendi. Adı İrtica konan düşman ile mücadelede doğru yöntemin belirlenmesi Laik kesimin din karşıtlığı sebebiyle mümkün olmadı ve FETÖ / PYD ile mücadele yerine yıllar mütedeyyin – muhafazakâr Müslüman halkla mücadele ile harcandı. 28 Şubat post modern darbesi ile vatansever kitleler Kamu Kurumlarından uzaklaştırılırken tüm kadrolar FETÖ’ye Laikçiler tarafından teslim edildi.
Yani İrtica olarak adlandırılan “iç tehdit FETÖ” ile mücadelede, FETÖ’nün tuzağına düşen laik kesim, İrtica ile mücadele adı altında halka kan kustururken FETÖ’nün ekmeğine hem yağ hem bal sürüyordu. Muhafazakâr halk kamu kurumlarından uzaklaştırılırken boşalan kadroları FETÖ doldurduğu için ekmeğine yağ sürülüyordu. Laik kesim tarafından dışlanan halka makam mevki vaat eden FETÖ inanılmaz büyüklükte bir insan kaynağına hitap etme fırsatı yakaladığından da ekmeğine bal sürülüyordu. 2010’ların başından itibaren her şey iyice ayan olunca devlet tedbir almaya başladı. FETÖ’nün sahipleri de artık deşifre olmaya başlayan ve geri dönüşü mümkün olmayan bir yola girmiş olan örgütü harcamak pahasına Türkiye Cumhuriyeti Devletine ölümcül darbeyi vurmak üzere FETÖ’yü toptan görevlendirdi.
FETÖ 15 Temmuz darbe girişiminde başarılı olsaydı sadece Türkiye’yi ele geçirmekle yetinmeyecekti. Ülkeyi en az 3 parçaya bölmeyi planlıyorlardı. Doğu ve Güney doğu Anadolu’yu ayırarak Kuzey Irak ve Kuzey Suriye ile birlikte Kürt devleti oluşturacaklardı. Anadolu’nun kalan kısmında Türk Devleti kalacaktı. Türkiye’nin Avrupa kıtasında kalan kısmını ise Avrupa Birliğine kabul edeceklerdi. Esasen Türkiye’nin AB tam üyelik yolcuğunun bu kadar uzun sürmesinin asıl sebebi de Türkiye’nin tamamının AB’ye alınmak istenmeyişinden ve bölünmesinin beklenmesinden geçmektedir.
Paralel yapılar asıl devletin yerine geçemez
15 Temmuz 2016 FETÖ’nün tarihinde en önemli dönüm noktası oldu. Darbe girişimi ile başlayan Paralel Yapının Tasfiyesi işi hücresel yapıya sahip örgütte çeşitli kademelerin deşifre edilmesi ile devam etmektedir. Örgüt pek çok terör örgütünde de olduğu şekliyle; GSM şebekesindeki gibi hücresel ağların bağlı olduğu bölgesel santrallar ve bu santralların bağlı olduğu ana santrallar silsilesi şeklinde yapılanmıştı. Mahrem İmamlar olarak adlandırılan kişiler hücrelerin içindeki şebeke abonelerinin / üyelerinin bilgilerini kaydeden abonelerin birbirinin detaylarına sahip olmadığı ama şebeke yöneticisinin abonelerin en detaylı bilgilerine dahi sahip olduğu ve katmanlara ayrılmış, GSM şebekesindeki gibi yerel, bölgesel, genel, merkez santralların olduğu, üye ve data veri tabanlarına sahip kompleks bir yapıdan bahsediyoruz. GSM şebekesinde olduğu gibi örgüt arıza durumunda alternatif yöntemler ve çalışma metotları kullanarak faaliyetini sürdürmeye deşifre olanların yerine yedeklerini koymaya, devre dışı kalanların yerine yenileri istihdam etmeye, halen! çalışmaktadır.
Örgüt 15 Temmuz’da yaşadığı hezimet sonrası ciddi kan kaybı yaşamasına, moral ve motivasyon kaybına uğramasına rağmen halen faaliyetlerini devam ettirmekte, uyuyan hücreleri gerektiğinde uyandırarak ve yurtdışına kaçan elebaşlarının propagandaları ile her geçen gün ufalan insan kaynağına rağmen, azimle hayatiyetini sürdürmeye çalışmaktadır. Kısa ve orta vadede toparlanmayı mümkün görmediklerinden deşifre olanlar ve arananlar yurtdışına çıkmak için Yunanistan sınırlarında kol gezmektedir.
Fakat kesin olan bir şey varsa o da paralel idari yapılar hiçbir zaman asıl devlet yapılanmasının yerine geçememiştir.
Lider ve Milletin Zaferi
Küresel düzeni alt üst eden, 15 Temmuz darbesini alaşağı eden neydi? Tabi ki öncelikle Cumhurbaşkanımızın liderliği her şeyin önünde gelen bir vasıftır. Cumhurbaşkanımızın şanlı tarihimizden aldığı misyon ve vizyon ile cesareti ve şahsiyeti liderliği ile birleştiğinde bırakın Türkiye’deki muhalefet liderlerini çeşitli ülkelerin başındakiler bile Recep Tayyip Erdoğan karşısında lidercik’ten öte geçemiyorlar.
15 Temmuz gecesi darbe kalkışmasının başlaması akabinde Cumhurbaşkanımızın milletimizi meydanlara çıkarak direnmeye çağırmasına bu necip millet sokaklara dökülerek karşılık vermiştir. 250 vatan evladı kahraman şehid olma, yüzlercesi de gazi olma pahasına köksüz ve soysuz FETÖ müntesibi silahlı ve askeri eğitimden geçmiş örgüt mensuplarına dünyayı dar etmiştir. Çıplak elleriyle, göğüslerini siper ederek, psikolojik harp yöntemlerini kullanarak, darbecilerle yüz yüze geldiklerinde ne kadar da yanlış bir yola girdiklerine ikna ederek silah bıraktırmıştır. Pek çoğumuz aldatılıp kandırılarak FETÖ’ye katılan vatan evlatlarına nasıl şefkat ve merhametle yaklaşılarak ikna edildiğine o gece şahit olmadık mı?
Tankların altına kendini atıp feda eden kahramanlara şahit olmadık mı? 60 tonluk tankın önüne yatarak tankı durdurmak mümkün müdür? Hayır! Fakat tankı kullanan ama kandırılmış insanları hayal dünyasından çıkarıp gerçekleri göstermenin en etkili ve dramatik yolu bu idi.
15 Temmuz gecesi Milletimiz Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tarihe zafer yazmıştır.
Liyakat değil Sadakat
Gerek kamu kurumlarında gerek özel sektörde terfi etmek liyakate bağlıdır. Tahsil ve kalifikasyonu uygun olanlar işe giriş ve yükselmede mesafe kat ederler. FETÖ terör örgütü gibi pek çok terör örgütünde ise durum çok farklıdır. Bu örgütlere alınmak ve ilerlemek liyakate, mesleki kalifikasyona bağlı değildir. Aksine ilerlemenin en önemli sebebi sadakattir. Hatta sadakat yegane etkendir. Sorgulama, itaat et; yanlış gördüğünü düzeltmeye kalkma, sadece emredileni yap; mantığı geçerlidir. Soru sormaya izin vermeyen, sorusu olanı aforoz eden dahası sorgusuz sualsiz itaati şart koşan her oluşum mutlaka ve mutlaka sahibini ilahlaştırıyordur. Sorgusuz sualsiz itaati ve gözü kapalı sadakati şart koşan örgütler hak yolda olamazlar.
Müntesipler içinde bulundukları yapıları değerlendirmede önemli bir kriter olarak liyakat aranıp aranmadığına bakmalıdır.
Türkiye artık Küresel Güçtür!
Küresel güçler 70’lerin sonundan itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölmek için muhtelif terör örgütleri kurmuştur. PKK ve FETÖ bunların en bilinenleridir. Milletimiz çok bilinenlerin dışında, çeşitli kisvelere bürünmüş aşırı dinci, ılımlı İslamcı, laik, ulusalcı, Kürt milliyetçisi ve benzeri görünümlü çok çeşitli maskeler takan irili ufaklı örgütlerin halen mevcut olduğunun ve sahneye çıkmaya hazır beklediklerinin farkındadır. Bu millet hepsi ile mücadele etmeye muktedirdir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde son 40 yıla damga vuran FETÖ, 15 Temmuz Darbe Girişimi ile kendi sonunu getirmiştir. Bir taraftan terörle mücadele edilirken, diğer taraftan bütün terör örgütlerinin ortağı durumundaki Fetullahçı Terör Örgütünün darbe girişimi püskürtülmüştür. 15 Temmuz’da Devlet’in kendi içindeki hainlerden büyük ölçüde kurtulması ve kalanların da gizlenerek faaliyet gösteremez hale gelmesi sonrası terörle mücadelede önemli mesafeler kat edilmiştir.
15 Temmuz sonrası hainlerden kurtulduktan sonra, Türkiye Cumhuriyeti savunma konseptini değiştirmiştir. Terörle mücadelede, kaynağında mücadele konseptine geçen devletimiz sınır dışı kara ve hava operasyonları ile teröriste müdahale etmeye başlamış. 2016’nın sonunda PKK terör örgütü Türkiye sınırları içinde kan dökemez hale gelmiştir. 2016’dan bugüne gelindiğinde ise Türkiye Cumhuriyeti bölgesel güç olmaktan küresel güç olmaya doğru Cumhurbaşkanımızın Liderliğinde evirilmiştir. Deniz aşırı operasyonlarla medeniyet coğrafyamızın farklı noktalarına ulaşmaya başlamış; Libya hükümetinin daveti ile Libya’da terörist gruplara karşı Libya halkının yanında yer almış, Azerbaycan hükümetinin talebi üzerine, 90’larda Karabağ’ı katliam yaparak işgal eden Ermenistan’ın yeni işgal ve katliam girişimine engel olunması için, Azerbaycan ordusuna destek vermiş hatta Azerbaycan Karabağ’ı geri almıştır.
15 Temmuz’da bu millet devletine sahip çıkmış, milletinin gücünü arkasına alan devlet ise küresel aktör olmuş, tarihte olduğu gibi elinin uzandığı her noktaya adalet götürmeye tekrar başlamıştır. 15 Temmuz sadece Türk Milletinin değil tüm insanlığın bayramı olmuştur.
Melih TANRIVERDİ
12 Temmuz 2021