Bu sayfayı yazdır
Pazartesi, 01 Mart 2021 14:25

28 Şubat Vesilesiyle

Yazan
Öğeyi Oyla
(1 Oyla)

Bugün 28 Şubat; yani post modern darbenin 24. seneyi devriyesidir. Bu vesile ile önce darbecileri ve destekçilerini lanetle anmayı insanlık adına vazife telakki ettiğimi ifade etmek istiyorum.

Otuzlu yaşların altında olan gençlerin bihaber oldukları, eğer biraz meraklı iseler, yıldönümlerindeki programlardan anlamaya çalıştıkları, şiddetli zulüm yıllarının üzerinden tam 24 yıl geçti.

Önce Silahlı Kuvvetlerde başlamıştı. Fişlemeler, sorgu sualler, tehditler ve YAŞ kararları ile re'sen emekli edilmeler.

Sonra üniversitelerde kızlarımıza baş örtüsü zulmü olarak devam etti. Olmadık rezillikler, aşağılamalar, ikna odaları ve okullarından kayıtlarının silinmeleri.

Daha sonra tüm kamu alanlarına sıçradı ve en son olarak da seçimle iş başına gelmiş hükümetin alaşağı edilmesi.

28 Şubat post modern darbesi hakkında çok şeyler söylendi, yazıldı, çizildi. Ne kadar yazılsa çizilse azdır, elbette. Hatta şunun da mutlaka yapılması lazım ki; dizi film olarak o yaşananlar işlenmelidir. İyi bir senaryo ile sadece ülkemizde değil, dünyada ses getireceğine inanıyorum.

Ancak ben bu yazımda, en azından kendi adıma, biraz daha farklı bakmak istiyorum.

Darbeyi yapan TSK içinde yuvalanmış olan Batı Çalışma Grubu çetesi mensupları yargılandılar ve hak ettikleri cezaları aldılar. Lakin gözden kaçan çok önemli bir konu var ki; BÇG mensupları bu darbede yalnız değillerdi. En önemli destekçi ve ortakları medya mensuplarıydı. Evet 28 Şubat darbesi diğer darbelerden farklı olarak, kendi ifadeleriyle post modern darbe özelliğini, bu medya ile işbirliği halinden alıyordu. Darbeyi fiilen yapan BÇG çetesi hesabını verdi, lakin ortakları olan medya çetesi hala hesap vermedi! Sadece bu kadar da değil, BÇG çetesinin ortağı olan medyadaki silahşorları da aslında kendi başlarına hareket edebilme imkan ve kabiliyetine sahip kişiler olmadıkları için, bunların tasmasını tutan güçlü iş adamları ve onların da ipleri ellerinde olan yurt dışındaki asıl büyük şeytanları vardı, elbette. İşte bunların hiçbirisinin peşine düşülmedi.

Kendi mütevazı köşemden açıkça ifade ediyorum ki; eğer bütün suçlular açığa çıkartılmaz ise, bu iş yarın tekrar başımıza gelecektir. Şu an hükümetin, milletini arkasına almış olmasından mütevellit gücü nedeniyle, bu aşağılık sefillerin her ne kadar sesleri çıkamıyorsa da, yarın fırsat bulduklarında, kılıçlarını çekeceklerinden hiç kuşkumuz olmamalıdır.

15 Temmuz kalkışması da 28 Şubatın devamı niteliğinde bir darbe denemesiydi. Hatta 28 Şubattan ders alınmış şekliyle; daha sinsi, daha planlı ve adeta ilmik ilmik örülmüş, kılcal damarlara kadar sızdırılmış  haşhaşileriyle son vuruşun indirilip, devleti göçertme projesiydi. Nasıl 28 Şubat artık arşı alaya çıkan mazlumların feryatlarıyla, gayretullaha dokunması nedeniyle, cenabı Allah'ın kalplere tecellisi neticesinde, yeni bir oluşum ile milletin toparlanmasına vesile olduysa, bu sefer de yine Allah Teala'nın, İslam'ın son sancaktarı olan milleti merhumeye rahmet edip, darbecileri paniklettirerek, kalkışmayı erken başlattırmak suretiyle, kendi ayaklarına dolaması neticesinde asrın en  büyük felaketinden kurtulmuş olduk.

Lakin bir olur, iki olur, biz de üzerimize düşeni yerine getirmez isek, başımıza gelenlerden dersimiz almaz isek, bu sefer çok daha büyük felaketlere duçar olabiliriz. Allah muhafaza.

Yapılacak şey bellidir. Tüm belgeler arşivlerimizde mevcuttur. Darbe destekçileri de, ortakları da acilen yargı karşısına çıkartılmalıdır. Kim varsa; zamanın milletvekillerinden, iş adamlarından, kamu görevlilerinden, medya dünyasından, v.s hepsi hesabını vermelidirler. Aslında gerçek darbeci onlardı.

Hep göz önünde olduğu için ve icraatı yapan olarak onlar görüldüğü için, sürekli TSK içindeki küçük şeytan BÇG lanetlendi ve yargılandı. Lakin size belki garip gelecek ama bu darbede belki en saf taraf onlardı. Ben de asker olduğum için iyi tanırım, hatta ciğerlerinin içini bilirim desem, mübalağa etmiş olmam. Bu insanlar Anadolu'nun bağrından çocuk yaşlarında askeri liselere veya harp okullarına gelmiş, memleketin saf evlatlarıydı. Yürekleri memleket için çarpan, fedakar, cesur, yiğit çocuklarıydı. Bir kısmının beyinleri işlendi, zihinleri bulandırıldı, akılları karıştırıldı. Belli makamlara gelince de, dışarıdan gelen iltifat ve riyakar ve hilekar yaklaşımlar neticesinde, güya memleketi kurtardılar. Aslında belki de gerçekten memleketi kurtardıklarını sanıyorlardı, en azından bir kısmı. Çünkü onlara birileri, dostu düşman düşmanı dost olarak görmelerini sağlatabilmişti. Yani ordu içerisindeki BÇG mensubu kahraman Anadolu çocukları ülkelerine hizmet ettiklerini sanıyorlardı. Yani bu insanlara, kandırılmış zavallı ahmaklar dersek, tam olmasa bile,  bir miktar isabet etmiş olabiliriz. (Bu durum suçlarını azaltmaz)

Fakat medya mensupları öyle değil. Medya içinde yuvalanmış olan darbe destekçileri kelimenin tam anlamıyla halk düşmanı ve ruhlarını dışarıya pazarlamış; vatansız, kişiliksiz, rezil, sefillerdir.

Hele ki büyük iş adamları içerisinde dış dünyadaki küreselcilerle, mason teşkilatlarıyla ve veya benzerleriyle bağlantıları olan hainler ise, bu milletin tam anlamıyla baş belalarıdır. Asıl büyük musibet bunlardır. Bu beladan kurtulmadığımız sürece, darbeleri bitirmemiz mümkün olamayacaktır.

Son söz olarak sayın Cumhurbaşkanımıza seslenmek istiyorum; Allah rızası için tüm darbe destekçilerini ortaya çıkartın, en azından üzerlerine kararlı bir şekilde yürümeye başlayın, görelim Mevla neyler neylerse güzel eyler.

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Gürcan Onat, 28 Şubat 2021.

Son Düzenlenme Pazartesi, 01 Mart 2021 14:42
Gürcan ONAT

30 Haziran 1959 tarihinde Adapazarı'nda doğmuştur.

Memleketi: Akyazı/Sakarya.

30 Ağustos 1981 yılında Hava Harp Okulundan Teğmen rütbesi ile mezun olmuştur.

1999 yılında Binbaşı rütbesindeyken kendi isteği ile emekli olmuştur.

Emekli olduğu günden itibaren sivil toplum örgütleri ile hemhal olmuştur.

ASDER, ASSAM, SADAT kuruluşlarında emek sarf etmiştir.

Halen Fatih/İstanbul'da ikamet etmekte olup, kendini vakıf ve dernek hizmetlerine vakfetmiştir.