Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle gündem değişse de Türkiye’nin en önemli gündemlerinden birisi Libya tezkeresi. Türkiye düşmanları sinsi planlarına devam ediyor. Ülke olarak her zamankinden daha dikkatli olmamız gereken bir dönemdeyiz. Bölgenin geleceğine yönelik çok stratejik bir adım olan tezkereyi ve “Libya’da neden olmalıyız” meselesini ASSAM Strateji ve Güvenlik Uzmanı emekli Albay Ali Coşar ile konuştuk...
-Başta muhalefet olmak üzere kamuoyunun bir kısmı Libya tezkeresinin önemini anlamış değil. Bu noktada sizden tezkerenin amacını öğrenebilir miyiz?
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, Birleşmiş Milletlerin resmen tanıdığı Trablus hükümetine destek için Libya’ya asker gönderilmesini öngörüyor. Bu kararlar, Meclis kararı niteliğindedir. Yasama organının yürütme organıyla ilişkilerine dair kararlardan birine örnek teşkil etmektedir. Silahlı Kuvvetlerin yurt dışına yollanması kararları mahiyetleri gereği siyasi tercih ve takdire dayandıklarından Anayasa Mahkemesi’nin yargısal denetimi dışındadır. 1 yıl geçerli olacak olan Libya Tezkeresi, Türk askerinin bu ülkeye gönderilmesinin resmen önünü açmış oldu.
Amaçları petrol kaynakları
-Efendim emperyalist devletler Libya’da hangi planları yapıyor?
Emperyal devletlerin, Ortadoğu İslam ülkeleri üzerinde olduğu gibi, Libya’da da, BOP projesi kapsamındaki planlarının hayata geçirilmesi yönündeki çabalarının su yüzüne çıkmış halini bir kere daha görüyoruz. Bu ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin paylaşılması için kendilerine dost olan Hafter liderliğinde kukla bir gayr-i meşru yönetimin tesis edilmesine çalışılıyor. Bu sayede, “Arap Natosu” olarak da adlandırılan, İsrail, Suudi Arabistan, Mısır, BAE, Bahreyn gibi ülkelerde olduğu gibi sadık adamları olan Halife Hafter üzerinden kendi tesirleri etkisinde kalan bir Libya Yönetimi oluşturmaya çalışıyorlar. Böylece İslam ülkelerinin yönetimine getirdikleri kontrollerindeki zalim diktatörlere de küçük bir pay vererek, zengin enerji kaynaklarını kendileri sömürmeye devam etmek niyetindeler.
Rusya da leş kavgasında
-Burada Rusya’nın stratejisi nedir?
Rusya da batılı devletlerin bu ‘’Leş Kargası’’ kavgalarından pay kapmanın derdinde. Tıpkı Irak ve Suriye’de ABD ve İngiliz Özel Askeri Şirketlerinin yaptığı gibi, kendisinin Ukrayna ve Suriye’de resmi silahlı kuvvetlerinin yanında, örtülü olarak, ‘’Küçük Yeşil Adamlar’’ diye adlandırılan Wagner isimli Özel Askeri Şirket mensuplarını sahaya sürerek, Rus devletinin ‘’örtülü vekalet gücü’’ ile Hafter yönetimini destekliyor. Rusya, bizimle S-400, Soçi ve Astana süreçleri gibi birçok stratejik işbirliği yapmasına karşılık, her coğrafi alanda farklı bir siyasal ve askeri bir tutum izleyerek Türkiye ile karşı karşıya gelmeyi göze alıyor. Türkiye ise, hem Osmanlı döneminden miras kalan tarihsel ve kültürel bağlarına dayanarak ve hem de Libya ile denizden komşu olduğu gerçeği üzerinden hareket ederek yoğunlaşan askeri desteğini artırmış durumda.
Muhalefet düşman gibi!
- Böylesine bir meselede muhalefetin tezkereye karşı çıkmasına ne diyorsunuz?
Türkiye’de muhalefet, iktidarın tüm hayırlı hizmetlerine (Köprüler, Marmaray, Avrasya Tüneli vb.) karşı çıktığı gibi bu tezkereye de karşı. Sanki bu ülkenin yönetimine potansiyel bir alternatif yönetim adayı değil de Türkiye’ye hasım ülkelerin sözcüsü gibi anlaşılmaz bir tutum takınmaktadır. Muhalefet, Türkiye’nin bölgesinde tabiri caiz ise, “etliye -sütlüye” karışmadan uslu bir çocuk gibi oturmasını, sınırlarından dışarı adım atmaması gerektiğini ileri sürüyor. Bu tavırlarından anlaşılmakta olan gerçek şudur: Muhalefet milli değildir ve Emparyel devletlerin çıkarlarını savunmakta bir beis görmemektedir. Tıpkı Batılı devletlerin dümen suyunda hareket etmek üzere çeşitli entrikalarla gizli darbe destekçiliği ile iktidara getirilen Mısır, Suriye, Irak, vb. ülkelerdeki kukla lider ve hükümetlerin yaptığı gibi davranma niyetlerini ortaya koymaktadırlar. Kendilerinin de Türkiye’de, menfaatini savundukları devletlerin yardımı ile iktidara taşınacağına inanıyorlar. Oysa ki artık milli sınırların korunması yüzlerce km ileriden beliren tehditleri erkenden ve sınırlara ulaşmadan önce bertaraf etmekten geçiyor. Eğer bunu yapmazsak vatan topraklarını ve denizlerini bile koruyamayacak duruma geliriz.
Türk askeri oyunları bozacaktır
-Türk askeri Libya’da düşman güçlere karşı başarı sağlar mı?
Allah’ın izniyle sağlayacak. Çünkü, TSK hem yurt içinde hem de yurt dışında dünyanın en güçlü terör örgütlerinin hakkından gelmiştir. Ki bu terör örgütleri son 5 yıldır dozu ve miktarı giderek artan oranda yaklaşık 50 bin tır ve yüzlerce kargo uçağı dolusu en modern harp silah ve araçlarıyla desteklenerek, başta ABD olmak üzere Rusya ve diğer Batılı emparyel devletlerce, İsrailli emekli subaylar tarafından eğitilmiş ve donatılmıştır, danışmanlık desteği almışlardır. TSK tarihin bir çok devrinde olduğu gibi bugün de dünyanın en güçlü ve ordularından biridir. 35 yıldır özellikle de son 3 yılda büyük bir savaş tecrübesi kazanmıştır. Caydırıcıdır, giderek milli ve yerli savunma sanayi ürünlerini daha çok kullanmaktadır.
Masada da Libya’yı koruruz
“Haa... Türkiye, Libya’da açık, gizli cirit atan Mısır, BAE ve Suudi Arabistan gibi düşman devletler üzerinden sahada etki göstermeye çalışan ABD, Rusya ve Fransa gibi güçlü emperyal devletler ile baş edebilir mi?” diye sorulacak olursa: Türkiye ile adı geçen devletlerin dünyanın başka yerlerinde iş birliğine ihtiyacı vardır. Savaş, diplomasinin tıkandığı yerde kaçınılmaz olursa sahada fiilen var olan Türkiye “zor oyunu bozar” kuralı gereğince müttefiklik ilişkisi olan Hafter destekçisi emperyal devletlerle masaya oturulması halinde, milli menfaatlerimizi koruduğumuz gibi Libya UMH’nin de ayakta kalması ve kendisini toparlaması mümkün olabilecektir.
“Darbeci Hafter ABD uşağıdır”
-Efendim Libya’da bu noktaya nasıl gelindi?
Bunun için yakın tarihlerde olan bitene bir göz atmak gerekiyor. Batılı büyük devletlerin 2010’larda başlattıkları ‘’Arap Baharı’’ isimli devrimler; Tunus, Libya, Mısır, Suriye ve Yemen gibi İslam ülkelerini tetikleyerek iç savaş ortamını oluşturdular. 1969’da Sosyalist bir devrim ile yönetimi ele geçirmiş olan Kaddafi, bu yöntemle 2011 ‘de devrildi. Kaddafi sonrasında ortaya çıkan kaos ortamında iki hükümet kuruldu. BM tarafından meşru olarak tescil edilen Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ve Halife Hafter isimli eski generalin yönettiği Tobruk merkezli gayr-i meşru hükümet. Kendilerine müzahir bir kukla devlet kurdurmak amacıyla ABD, Batılı devletler ve bazı Arap ülkelerinin desteklediği Hafter, Kaddafi döneminde Çad ile savaşmak üzere görevlendirilmiş, ancak bunun yerine bu ülke ile anlaşarak Kaddafi’ye baş kaldırmıştı. Vatan haini ilan edilmesinden dolayı ABD’ye kaçarak 20 yıl himaye edildi. Kaddafi sonrasında kukla bir yönetim kurmakla görevlendirilmiştir.
Türkiye, Libya UMH ile bir deniz kıta sahanlığı anlaşması yaptı. Libya’da iç savaş ortamının UMH aleyhine gelişmeye başlaması, yapılan deniz anlaşması gereği ve UMH’nin de talep etmesi üzerine Türkiye, denizlerdeki egemenlik haklarını korumak maksadıyla ‘’Libya Tezkere’’sini TBMM’de onayladı. Ve bu milletlerarası hukuka uygundur.
Alıntı:https://www.yeniakit.com.tr/haber/libya-tezkeresine-karsi-cikan-muhalefet-milli-degil-994560.html