Salı, 08 Aralık 2020 11:29

Denizlere Hâkim Olan Dünyaya Hâkim Olur

Yazan
Öğeyi Oyla
(1 Oyla)

Türkiye’de ilk “Uçak Gemisi” eserini kaleme alan ASSAM Başkan Yardımcısı emekli Albay Ersan Ergür, “Akdeniz’i göl haline getiren Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa, ‘Denizlere hâkim olan dünyaya hâkim olur’ demiş. Bu strateji bugün de geçerlidir. Akdeniz’de kopan fırtınanın sebebi de budur” diyor.

 Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASSAM) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı emekli Albay Stratejist Ersan Ergür, uçak gemileri üzerine Türkiye’de ilk denilecek bir çalışmaya imza attı. Ergür ile hem uçak gemilerini hem deniz stratejisini hem de Türkiye’nin Akdeniz’de verdiği çetin mücadeleyi konuştuk...

Efendim uçak gemileri çok önemli olmasına rağmen fazla yayın yok. Bu konuda neler dersiniz?

Evet, uçak gemileri konusunda hiç kitap yazılmamış. Bu doğru. Akademik olarak hiçbir çalışma yapılmamış. Var olan bir-iki tez, uçak gemisi teknesi ile alakalı teknik hesaplamaları içeriyor. Milli Savunma Bakanlığı ve Deniz Kuvvetleri muhtemelen kendi bünyesinde bazı çalışmalar yapmıştır ama bunlar rapor veya inceleme tarzı çalışmalardır ve kamuya açık olmayabilirler.

Yol gösterici bir eser

Peki siz bu alanda eser verme gereğini neden duydunuz?

Eserimizde Türkiye’nin gelecek vizyonu açısından uçak gemisi stratejisinin ne olması gerektiğini uçak gemilerinin ilk çıkışı olan Birinci Dünya Savaşından beri ele alarak inceledik. Deniz savaşlarındaki etkinliklerini stratejik önemlerini ortaya koyduk. Türkiye’ye bu konuda bir ufuk çizmeye çalıştık. Bu anlamda oldukça önemli bir kitap. Ancak elbette kısa bir çalışmanın ürünü. Üzerinde daha detaylı çalışılabilir. Birileri de bizim kitabımızdan yola çıkarak daha iyi ve belki de daha etkili çalışmaları yapabilir.

Batılılaşma sevdası bizi yedi

Eksiklikler, deniz stratejisinin tam kavranmamasıyla ilgili mi? 

Daha önce eser yazılmamış olması Türkiye’nin dış politikası ve deniz stratejilerine bakışı ile ilgili. Türkiye, Batılılaşma sürecine mahkûm edilen, teknolojik gelişmelerden uzaklaştırılmış, bu devletlerin silahlarını alarak sınırlarını korumayı strateji olarak benimsemiş bir ülke. Elbette bu doğru bir strateji değil. Bir de 1938’de açılan uçak fabrikasını düşünün. Nuri Killigil silah ve mühimmat fabrikasını düşünün. Biri kapatılmış biri de kundaklanmış. Bunları sizlere layık görenler uçak gemisi yapmanıza onun önemini kavramanıza fırsat verirler mi? Savaş gemisi yapan Türkiye’nin uçak gemisini düşünmeye sıra gelmemiş.

Şimdi sıra geldi mi?

Evet. İlk hafif diyebileceğimiz uçak gemimiz 2021 yılı sonlarında denizlerimizle buluşmuş olacak.

Uçak gemilerinin denizlerdeki avantajı ne, biraz açar mısınız?

Akdeniz’i göl haline getiren Osmanlı donanmasına bakın, dünya devletlerini dize getiren... Denizlerin yüzyıllarca tek hâkimi olmasını sağlayan Kaptan-ı Deryası Barbaros Hayrettin Paşa, “Denizlere hâkim olan dünyaya hâkim olur” demiş. Ondan asırlar sonra yaşamış olan ABD’li bir general, denizci Alfret Mahan, “Dünya ticaretini ve siyasetini yönlendirmek istiyorsanız denizlere hâkim olmalısınız” diye bir teori geliştirmiş. Bugün Türk denizcilerini bile bu strateji ile eğitiyorlar.

ABD’nin kozu uçak gemisi

Osmanlı’nın muhteşem bir deniz stratejisi varken Cumhuriyet döneminde niçin kesinti oldu?

Unutturdular. Maalesef öyle oldu. 8 bin kilometre öteden ABD geliyor ve Akdeniz’de ben varım diyor. Bunu nasıl sağladı. Uluslararası sularda yüzen adaları uçak gemileri ile sağladı. Ondan sonra da birçok ülkede üsler edindi. ABD uçak gemileri neden Doğu Akdeniz’de? Çünkü Asya-Afrika ve Avrupa’nın merkezi, Kızıldeniz Cebeli Tarık, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile dünyayı birbirine bağlayan kritik bölge. Bu bölgeyi kontrol eden ticari gemileri deniz yollarını kontrol ederek dünya ekonomisini ve haliyle dünya siyasetine yön verir. Bu kadar basit.

Bugün hâlâ Türkiye’nin uçak gemisi ihtiyacı olmadığını iddia edenler var, ne dersiniz?

Olur mu? Bunu söyleyenin Nuri Killigil Silah ve Mühimmat Fabrikasının havaya uçurulmasına göz yuman zihniyetten ne farkı var. Bugün otomobil üretemeyen Türkiye’nin geçmişinde aynı bu zihniyet vardı. Artık bu örümceklenmiş beyinlerin siyasetini, Türkiye stratejisini yönlendirmeye hakları yok. Türkiye artık bölgesel bir oyuncu konumunda, yakında küresel de olacak. Fransa, Doğu Akdeniz’de Yunanistan ile aramızdaki sorunlar üzerine uçak gemisini göndermekle tehdit etmedi mi? Düşünsenize Türkiye’de kendi uçak gemisi ile aynı şekilde karşılık verseydi. Buna cesaret edebilir miydi?

10-15 yılda sayılı güç olacağız

Deniz gücümüz ne durumda?

Türkiye Donanması güçlü bir donanma ama süper güçlerle kıyaslanacak bir güce sahip değil. Elindeki savaş gemileri kendi teknolojimiz değil. Daha yeni yeni kendi milli gemilerimizi yapmaya başladık. Elbette komşularımıza kıyasla daha güçlüyüz. Yerli ve milli bir atak var. Bu daha başlangıç. 10-15 yılda donanmamız dünyanın sayılı ülkeleri arasına girmeye aday.

Biraz da dış politikaya geçelim... Doğu Akdeniz’de yaşanan sorunun temelinde sizce ne var?

Doğu Akdeniz Çin’in gelecekte planladığı Deniz İpek yolu üzerinde. Üç kıtanın birleşim noktasında yer alıyor. Dünya ticaretinin üçte biri buradan geçiyor. Ticaret güzergâhını kontrol etmek size elbette güç kazandıracaktır. Elbette bir de enerji meselesi var. Bölgede enerjiye sahip bir Türkiye ABD dahil tüm emperyalist devletlere karşı güçlü kılacaktır. Enerjiyi kontrol ederseniz enerjiye ihtiyaç duyan devletleri kontrol edebilirsiniz. Mesele bu esasında. Başkalarının kaynaklarını sömürerek halkınızı zenginleştirmek. Yoksa ABD’nin, Fransa’nın, Almanya’nın, İngiltere’nin bölgede ne işi var?

İslam ülkeleri ile anlaşalım

Yunanistan’ın Rumlar üzerinden bizi köşeye sıkıştırma stratejileri etkili olursa ne yapmalı?

Elbette tüm dünya Türkiye’nin karşısında. Esasında Yunanistan ve GKRY’ni gaza getirerek kendi emelleri için Türkiye’ye karşı kışkırtıyorlar. GKRY uyanık olsa KKTC ve Türkiye ile iş birliğine giderek kısa sürede zenginleşir ve ekonomik refahını artırır. Üstelik barış içerisinde yaşarlar. Çünkü Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin ne GKRY’nin ne de Yunanistan’ın kaynaklarında asla gözü yok. Nitekim Kıbrıs Barış Harekâtından beri adada sükûnet hâkim. Türkiye’nin bu devasa oyun karşısında yapması gereken Doğu Akdeniz’e kıyısı olan İslam Ülkeleri ile tek tek anlaşmalar yapmak.

Bu şartlarda İslam ülkeleriyle anlaşma yapmak küresel konjonktür açısından zor değil mi?

Hiç de zor değil. Daha düne kadar Osmanlı bayrağı altında bir göl misali bu bölgede birlikte yaşamış bir topluluk değil miyiz? Nitekim Libya’da yaşananlar bunun ispatı. Türkiye el attı kavga durdu. Bunun Mısır’la, Ürdün’le Suriye ile diğer ülkelerle yapıldığını düşünün. Emperyalistlere git demenize gerek yok kendiliğinden gideceklerdir.

Güçlü Türkiye her şeyi aşar

Türkiye bu zorluğu aşar mı?

Bunların üstesinden gelecektir. Beraber göreceğiz. Hiç endişeniz olmasın. Bu bölgeyi kontrol eden dünya ticaretini kontrol eder. Üç dinin çıkış merkezinin de burada olduğunu unutmayın.

Yani mesele sıradan bir Türk-Yunan sorunu değil mi?

Evet. Mesele küresel bir hesaptır. Kıbrıs, Ege Adaları, Yunanistan küçücük birer piyondur. Bu meselelere takılmamak, boğulmamak gerek. Burnumuzun dibindeki adalar deyip sizi Yunanistan’la çarpıştıranlar öte taraftan enerjimizi, ticaretimizi Müslümanların kaynaklarını sömürüp kanınızı emiyorlar. Büyük meseleye yoğunlaşırsanız küçükler kendiliğinden yoluna konulur. Güçlü bir Türkiye tek mermi atmadan adaları geri almasını bilecektir.

Son olarak Karabağ zaferi yorumunuzu alabilir miyiz?

Bir kere Orta Asya Müslüman devletlerine Türkiye’nin yolu açılmıştır. Sovyet Rusyasının baskısından kurtulamamış bu devletlere cesaret ve güven gelmiştir. Kara İpek Yolunun Azerbaycan ve Nahçivan üzerinden Türkiye bağlantısı güven altına alınmıştır. Rusya’nın oraya gelmesi hiç önemli değil. Ermenilerin taşkınlıklarının hesabı Rusya’dan sorulacak. Bu anlaşma şartlara ve dengelere göre en mükemmel pozisyonda sonuçlanmıştır.

 

Alıntı: https://www.yeniakit.com.tr/haber/denizlere-hakim-olan-dunyaya-hakim-olur-1468924.html

Okunma 1444 defa Son Düzenlenme Salı, 08 Aralık 2020 11:43