Cuma, 09 Aralık 2022 09:00

İrfan Pınarından Damlalar

Yazan
Öğeyi Oyla
(1 Oyla)

Aziz Milletimizin yüzyıllardır olayları ve olguları değerlendirmedeki Allah vergisi kabiliyeti, Müslüman Türk Milletinin “İrfan İmbiği”nde birikerek, zamanı ve sırası geldiğinde dertli gönüllere damlayan bir ilaç gibi, insan ruhunu teskin etmektedir.

Peki “İrfan” ve “İmbik” ne demektir? Günümüz gençlerinin neredeyse bir çoğunun bu iki kelimeyi ilk kez duyduğunu farz ve kabul ederek, biraz açıklamaya çalışalım:

Eski Türkçede “İrfan” kelimesinin manası Türk Dil Kurumuna göre:

(Sezme, anlama, bilme, kültür, gerçeğe ulaştırıcı güçlü seziş) vb. anlamlara gelmekte olup, önceki yıllarda sık rastlanan bir erkek ismi olarak da kullanılmaktaydı. Ama ne yazık ki, günümüzde, çok nadir olarak kullanılmaktadır. (Milletimizin, bazı fertlerinin son yıllarda çocuklarına  isim verme hususundaki olumsuz bir eğilime yönelişini bir başka bir yazı konusu yapacağım.)

“İmbik” ise, bir şeyi damıtmak için kullanılan bir araçtır. Dilimize Arapça’dan geçmiştir. Bir ocak, bir soğutucu ve bir kazandan meydana gelir. Damıtılmak istenen sıvı öncelikle bir kazanda ısıtılır. Buharı bir boru aracılığı ile soğutucuya gönderilir. Buhar yeniden yoğunlaştığı zaman da sıvı haline gelir. “İmbiklemek” ise, damıtmak anlamına gelmektedir.

Şimdi İrfan ve İmbik kelimelerinin, Türk Toplumunun yaşadığı çağın sosyolojik olaylarını tahlil etmede, ne kadar güzel bir analitik  bakış açısı getirdiğini söyleyebiliriz.  Milletin görmüş – geçirmiş akil insanları, gözlemlediği olayları da, sadece zahiri görünüşüne bakarak yüzeysel  bir değerlendirme ile yetinmemekte, tıpkı fizyokimyasal bir imbikleme (damıtma) işlemine tabi tutarcasına, olayın arka planına ışık tutacak şekilde analiz etmekte ve yine milletin kültürüne – irfanına [1] havale ederek ifade etmektedirler.  Bunların bir kısmı, atalarımızın sosyolojik tahlil kabiliyeti ile “irfan” birikimini ifade eder. Bir diğer kısmı ise, Kur’an- ı Kerim ayetleri ve Peygamberimiz (S.A.V) in Hadis-i Şerifleri ve büyük Sahabelerin sözleri  ile ifade edilmektedir. Hatta, bu tür analitik bakış açısına sahip, başka milletlerden Müslüman olmuş irfan sahibi bazı değerli insanlar da vardır.

İşte bu hafta, bu irfan damlalarının bazılarını  sizlerle kısa - kısa paylaşmak istiyorum:

  • Adil olun,
  • İnsanların arasını düzeltin,
  • Size gelen haberi araştırın,
  • Birbirinizde kusur aramayın,
  • Birbirinizin gıybetini yapmayın,
  • Alay etmeyin, lakapla hitap etmeyin,
  • Zandan sakının, kusurları araştırmayın.
  • Bela insanın diline bağlıdır. (Hadis-i Şerif )
  • “Biz İslamiyet ile şeref bulduk. İzzeti ve şerefi başka yerde aramayınız.” [Hz. Ömer (R.A.)][2]
  • Allah'ın öyle gizli lütuf ve ihsanları vardır ki; O'nun gizliliği, en zeki insanların sezemeyeceği kadar incedir.
  • “Hazzın kölesi olan ruh, akla düşman kesilir.” (Cemil Meriç)[3]
  • Eğer dikkat etmezseniz medya; mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur. ( Malcolm X) [4]
  • Uydurduğu yalanı Allah’a dayandırandan daha zalim kim olabilir? (Hud Suresi-18)
  • Birbirinizden nefret etmeyin,
  • Birbirinize haset etmeyin,
  • Birbirinize sırt çevirmeyin.
  • Ey Allah'ın kulları! Kardeş olun!
  • Bir Müslüman'ın din kardeşiyle üç günden fazla küs durması helâl olmaz. (Hadis-i Şerif)
  • İnsan; Allah’ı tanıdığı kadar insandır.
  • Evrendeki en mükemmel laboratuvar insan beynidir. İstediğini düşünerek sentezler.
  • Düşmanı tanıyamazsan; dostu düşman, düşmanı dost bilirsin.
  • Her haslet müminde bulunabilir, yalnız hıyânet ile yalan bulunamaz. (İmam Gazâlî İhya-u Ulumi'd-Din) [5]
  • Namaz; her bir âzanı veren Allah’a, her bir âzan ile teşekkür etmektir.
  • Niyetini düzeltirsen işin, işini düzeltirsen Ahlak’ın değişir.
  • Dünyada her yıl satışa sunulan 4 milyar tonluk gıdanın 1,3 milyarı çöpe gidiyor. Gıda israfının %56’sı gelişmiş ülkeler tarafından yapılıyor. Türkiye’de (son beş yıl) ortalama 26 milyon ton gıda israf edildi.
  • Önündeki seçeneklerden en zorunu seçen, başarılı olur.
  • Kur’an kendisine “ölüler kitabı” muamelesi yapan hiç bir toplumu diriltmez.
  • “Varlığa doğan, yokluğu bilmez. 45 senelik askerliğimin büyük kısmı, yardım malzemesi kullanmanın burukluğu ve mahcubiyeti ile geçti.” (Org. Ergin Saygun) [6]
  • Münafıklar, insanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı da çok az anarlar. (Nisa Suresi -142)
  • Üslup parmak izi gibidir; hitap ettiği herkesin üzerinde sahibinin kişiliği hakkında bir delil bırakır...
  • Geminin içindeki Su Gemiyi batırır, Geminin altındaki Su Gemiyi yüzdürür…
  • Kusurumuz ne kadar çoksa; O kadar kusur ararız…
  • Avrupa on yıllardır, Ucuz enerji için Rusya; Ucuz mal için Çin; Güvenlik için ABD’den meydana gelen üçlü saç ayağına dayalı “refah adası” görünümü sona eriyor…
  • “Gök; tunç olsa, Yer; Demir kesilse, Bir damla yağmur düşmese, Yerden bir tek bitki bitmese; Rızıktan endişe etmem.” (Rabia-i Adeviyye) [7]
  • “Kusuru kendisine söylenmeyen adam, ayıbını hüner sanır.” (Şeyh Sa‘dî-i Şîrâzî)[8]
  • İstanbul Taksim ve Mersin Tece saldırıları; PKK stratejik öncelikler yanında radikal taktik değişikliklere gittiğini gösteriyor. Suriyeli kadın üzerinden okların yönünü değiştirip, çok daha tehlikeli provokasyon zemini hazırlıyor. Suriyeli mültecileri kaos malzemesi haline getirmek istiyor.
  • Enerji krizinden barış görüşmelerine, Esir takasından lojistik merkeze, Gıda darboğazından, ülkelerin istihbarat servislerini masaya oturtmasına, pek çok konuda krizin çözüme kavuşturulduğu bir ülke olduk.
  • Morg görevlisi; "28 numaralı ceset" diye seslendi. İnsan bu kadar mıydı?

Bunca çaba, Koşuşturmaca, Anı, Acı, Gözyaşı, Mutluluk, … sadece, 28 numaralı ceset, olmak için miydi?

  • Burası; Yüz Yıl ara verse bile, ata binince hangi yöne gideceğini unutmamışların ülkesidir. (Merhum Turgut ÖZAL)[9]
  • Aklın bir Nuru[10] vardır. Nur gidince akıl hastalanır. Hastalıklar; haramlara bakmaktan kaynaklanır.
  • Bilim insanı olmanın birinci şartı, bilmediğini yüreklice söyleyebilmektir.
  • Bir toplumun okuyup geçenlere değil, okuyup düşünenlere ihtiyacı var.
  • Askerimizin, teröristleri yerli mühimmatla vurması, acılarını bir kat daha artırmış. Hiç bu kadar ağlamamışlardı.
  • Hiç kimse başkasını yaralayarak kendisini iyileştiremez.
  • Bugünü zorlaştıran şey ise, anormal olanın normal gibi sunulduğu bir zamanda yaşıyor olmamız.
  • ▪️ Bireysel günahlar tamir edilmedikçe, toplumsal günaha dönüşür. Toplumsal günahlar vicdanların tefessühü (bozulması) ile sonuçlanır.
  • Kuran; “Vicdanı sönmüş toplumların akıbeti ve ahiri hep berbat olmuş.” diyor.
  • Bir şeyi bildiğimiz halde yeterince bilmediğimizi düşünmek olumlu özelliktir. Bilmediğimiz halde, bildiğimizi sanmak ise, hastalıktır.

Bu güzel İfadeleri bir dua ile sonlandıralım:

 

Allah’ım; Mazlumlar bu Millete Umudunu bağladı, Sen ki; İşiten ve Görensin; bizleri Hak'kı Bilen ve Tutanlardan eyle... Dualarımız  Hastalıklarımıza Şifa, Devletimizin Diriliğine, Milletimizin birliğine, vesile olsun...

Ahir, ve Akîbetleriniz Hayrolsun…

Selam ve Dua ile…                                                                         

 

Ali COŞAR

Stratejist

İstanbul – 04.12.2022

 

[1] Bazı eski basım kitaplarda, “hars”,  kültür kelimesi ile eş anlamlı kullanılmakta olup, “medeniyet” manasındadır.  Hars" ile ilgili örnek bir cümle: "Garp medeniyetine girmek ve Türk harsını kuvvetlendirmek, Türkçülüğün ikiz çocuklarıdır." - O. S. Orhon

[2] Dört Halife’nin ikincisi (634-644). Hz. Ömer’in en meşhur lakabı “Fârûk”tur. “Hak ile bâtılı birbirinden ayıran” anlamındaki bu lakabı kendisine Hz. Peygamber’in, müslümanların veya Ehl-i kitabın vermiş olduğuna dair rivayetler bulunmaktadır.

[3] Hüseyin Cemil Meriç (12 Aralık 1916, ReyhanlıHatay - 13 Haziran 1987, İstanbul), Türk yazar, çevirmen, düşünür ve sosyolog. Başta dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji olmak üzere sosyal bilimlerin birçok alanında araştırma yapmış ve yazılar kaleme almış bir düşünce adamıdır. Telif ettiği 12 eseri ve tercümeleriyle Türk edebiyatında önemli bir yeri olduğu kabul edilir. Sosyoloji profesörü Ümit Meriç’in babasıdır.

[4] ABD’de beyazların siyahilere karşı uygulamış olduğu ırkçı politikalara karşı en büyük direnişlerden birini gösteren ve Müslüman olan aktivist Malcolm X, hayat hikayesi ve sivil haklarla ilgili mücadelesiyle tüm insanlığa ilham veren isimlerden biridir. Ölüm  yıldönümlerinde yoğun bir şekilde yapılan araştırmalarda, “Malcolm X kimdir?”, “Malcolm X neden ve nasıl öldürüldü?” sorularına cevap aranmaktadır.

[5] İmam-ı Gazali İran’da Horasan’ın Tus kentinde 1058 yılında doğmuştur. Ameli görüş olarak Şafii, itikadi düşünce olarak da Ebu Hasan Eş’ari’nin etkisinde kalmıştır. 1085’de Büyük Selçuklu Devleti’nin veziri Nizamülmülk’ün yanına gitti. Kısa sürede bilgin kişiliği ile dikkatleri üzerine topladı ve 1091 yılında Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’nin baş müderrisliğine getirildi. Bilgisi ve alimliğiyle çok sayıda öğrencisi oldu, büyük bir ün ve saygınlık kazandı.

[6] E. Org. Ergin Saygun; 1946 yılında İstanbul’da doğmuştur. 1966 yılında Kara Harp Okulu’ndan, 1967 Yılında Topçu Okulu’ndan mezun olmuştur.1976 yılına kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı çeşitli birliklerde Batarya Subaylığı, Kara Kuvvetleri uçuş birliklerinde uçuş öğretmenliği ve Güney Kore’de irtibat subaylığı yapan Orgeneral Saygun, 1978 yılında Kara Harp Akademisi’nden mezun olmuş, ardından kurmay subay olarak, çeşitli üst düzey görevlerde bulunmuştur. 1. Ordu Komutanı iken, 2009 Yılı YAŞ kararıyla emekliye ayrılmıştır. Balyoz davası kapsamında hakkında yakalama kararı çıktıktan sonra, GATA'da 13 ay yatmış arkasından 14 Mart 2012 tarihinde tutuklanmıştır. 21 Eylül 2012 tarihinde nihai karar ile 18 yıl hapis cezası verildi. 8 Şubat 2013 tarihinde mahkeme tarafından sağlık sorunlarından dolayı serbest bırakıldı.

[7] Rabia-i Adeviyye (KS) velî hanımlardan biridir. Basra’da büyüyüp, Kudüs’te 135 tarihinde (Miladi 752) vefat etmiştir. Rabia-i Adeviyye, Basra’da dindar bir babanın fakir çocuğu olarak doğmuş, baliğ olmadan vefat eden anne-babasından sonra da, fakirlik ve öksüzlük mihneti altında yalnız bir hayata mecbur kalmıştır.

[8] XIII. yüzyılda yaşamış İran’ın en büyük şairlerinden Sa‘di-yi Şîrâzî, yazmış olduğu eserlerle sadece Fars edebiyatında değil dünya edebiyatında da önemli bir yere sahiptir. Sa‘di-yi Şîrâzî’nin eserleri arasında bulunan “Bûstân” ve “Gülistân” Türk edebiyatındaki birçok şair ve yazarı etkilemiştir. Bu iki eserin Türk edebiyatına pek çok tercümesi ve şerhi yapılmış ve Osmanlı dönemi medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Manzum-mensur olarak kaleme alınan “Gülistân” eserine sözlükler ve nazîreler yazılmıştır.

[9] Turgut Özal (13 Ekim 1927, Malatya – 17 Nisan 1993, Ankara), Türk mühendis, bürokrat, siyasetçi ve devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı.

[10] "Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir..." 

Midemizin, gözümüzün ve kulağımızı gıdaları ayrı ayrıdır. sadece kalbini besleyenler, mutaassıp olurlar. Sadece aklını doyuranlar ise, akıllarına fazlaca güvendiklerinden ve akla zahiren muvafık gelmeyen şeyleri reddettiklerinden, itikadi konularda şüpheden kurtulamazlar. Zira imanın yeri kalptir. İlimler ve fenler tek başına iman etmek için yeterli değildir. "İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder." Osmanlının gerileme ve yıkılma sürecinde, İslam dünyası, fen ve teknik noktasında Avrupa’nın gerisinde kalıp bir taassubun içine girmiştir. Fen ve tekniğe gereken çaba ve itina gösterilmemiştir. Medreseler sadece dini tedrisat yapan birer kurum haline gelip fen ve tekniğe yabani kalmıştır. Bu yabani bakışın ve geri kalışın kabahati İslam'da değil, o zaman insanlarının algılamasındadır. (bk. Münâzarat)

 

 

Okunma 294 defa Son Düzenlenme Çarşamba, 01 Şubat 2023 09:52