1984’te başlayan terör saldırıları ile mücadelemizi hep kendi topraklarımızda yaptık. Askerlerimiz ve güvenlik güçlerimiz kadar sivillerde öldü bu mücadelede.
Yanı başımızda hatta burnumuzun dibinde eğitilen silahlandırılan terör unsurları sınırlarımızdan içeri girdi. Baskın yaptı. Askerlerimizi, öğretmenleri ve sivil halkımızı şehit etti ve elini kolunu sallayarak dışarı çıktı.
15 Temmuz denen tarih nasıl bir tarihse sihirli bir dokunuş misali bir anda prangalarından kurtulan Türkiye’nin tehditleri artık kaynağında ve sınırların ötesinde karşılamak ve bertaraf etmek gibi bir konsepti hatırlatıverdi.
Bu tarihten sonra artık Türkiye terör saldırılarını bertaraf etmek için teröristlerin sınırımızdan içeri girmesini beklemeyecek ve sınırlarının dışında arayıp bulup etkisiz hale getirecekti.
Bunu ABD zaten yapıyordu. Askeri müttefikimizden hiç mi ders alamadık oda ayrı bir muamma. On bin kilometre öteden güvenliğini sağlamak için Afganistan’ı Irak’ı işgal etmemiş miydi?
Bakınız Suriye’de ne işimiz var diyenler ya ahmaklar ya da hain. Siz zannediyor musunuz ki Irak’ı bölenler, Suriye’yi böldükten sonra silahlarını Türkiye’ye çevirmeyecekler?
Ortadoğu da parçalanmış bölünmüş silahlı kuvvetleri zayıflatılmış devletçikleri tek tek yutmayı kafalarına koymuşlar. Daha bunu anlamadık mı?
İsrail’i İslam Coğrafyasının kalbine bir hançer gibi sokanlar bunu Yahudi halkı için yapmadı. İkinci Dünya Savaşında Başta Almanya ve Rusya olmak üzere Yahudileri öldürenler boşuna Yahudi sever olmadılar.
Bunların hepsi bir hesap kitap işi. İsrail ile bölge ülkelerini dengeleyecek. Düşman olarak onu algılamalarını sağlayacak ama öte taraftan kendileri bölge halkını iliklerine kadar sömürerek enerjinin patronu olacaklar.
Hemen yanı başımızda komşumuzda olan yangını söndürmeye okyanus ötesinden deniz aşırı ülkelerden gelecekler ama biz kovayla su atarak söndürebileceğimiz yangına kayıtsız kalacağız. Öyle mi?
Buraya kadar anlatmaya çalıştıklarımızla hala Suriye’de ne işimiz var diyorsanız o zaman şunları da okuyunuz lütfen.
Türkiye, terör tehditlerini sınırlarının dışında, kaynağında tespit edip yok etmek için orada. Daha dün Ankara Gar saldırısında yüz sivil şehit olmadı mı?
Katil Esed’in zulmünden kaçan Suriyeli kardeşlerimizin ülkemiz içinde değil kendi topraklarında vatanlarında güvenli ve huzur ortamında yaşamalarını sağlamak için orada.
Suriye’yi hiçbir tarihsel ve dinsel bağı olmadığı halde sözde barış için gelip sömüren bölmek isteyen emperyalizmin komşumuzu bölmesine mâni olup, sonrasında silahını bize çevirmesine fırsat vermemek için orada.
Hemen güneyimizde Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturarak güneydoğu topraklarımızda göz olanların gözlerini oymak için orada.
Afganistan’da, Irak’ta, Yemen’de, Libya’da ve Suriye’de iç savaş ve karışıklıklarla boğuşan Müslüman kardeşlerimizin sorunlarının batılı sömürgeci devletlerle değil İslam Ülkelerinin oluşturacağı uluslararası bir merkez tarafından çözüme kavuşturulabilmesi için orada.
Daha dün Irak’ta Saddam’ı, Libya’da Kaddafi’yi linç ettiren, Mısır’da halkın içinden çıkan bir Cumhurbaşkanına darbe yaptırarak onu astıran emperyalizm dünya siyaset sahnesinde söz almaya başlamış Türkiye’de aynısını yaptırmak için pençelerini açmış pusuda bekliyor.
Bu yüzden emperyalizmin ekmeğine yağ sürecek olan bu söylemlerden uzak askerimizin ve stratejimizin başarısı için birlik ve beraberliğimize katkı sağlayacak söylemlere yapışmalıyız.
Aksi takdirde Malazgirt’te atalarını yenerek yerleştiğiniz bu topraklardan söküp atmak için fırsat kollayanlara bu fırsatı vermiş olursunuz.
Ya Mankurtlaşacaksınız ya da Türk gibi yaşayacaksınız. Tercih sizin!