2. GEÇMİŞ SAVAŞLARDA MANEVİ DEĞERLERİN ETKİSİ
Stratejik/Operatif veya taktik seviyedeki komutanlıklar, savaş halinde uygulayacağı muharebe şeklini tespit etmek için kendi kuvvetleri ile hasmının gücü arasında bir mukayese yapmak durumundadır. Komutanlar, Maddi olarak asker sayısı, teşkilâtı, ana muharebe araç ve silahlarını v.b. sayısal ve etkinlik bakımından nispi durumunu ortaya koyduktan sonra, tarafların moral gücünü de muhakemesine dâhil ederek karara ulaşırlar.
Bir komutanın taarruz kararına ulaşabilmesi için düşmanından en az bir misli üstün olması gerekmektedir.
Müslüman Türk Orduları kazandıkları savaşların hiç birinde sayısal olarak düşmanına üstünlük sağlayamamıştır. Onları manevi değerleri ve sahip oldukları İslâmî inançları düşmanına nazaran nispi üstünlüğe ve zafere ulaştırmıştır.
Selçuklu İmparatorluğu'nun kuruluşuna önayak olan 1040 yılındaki Dandanakan Savaşı, Türklere Anadolu'nun kapısını açan 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı, Yeni Çağ'ın başlangıcı sayılan 1453 yılındaki İstanbul'un Fethi, İstanbul’un bu gün elimizde kalmasını sağlayan I. Dünya Savaşı'ndaki Çanakkale Savaşları, Osmanlı İmparatorluğu'nun üzerine Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasını sağlayan Kurtuluş Savaşı, hep sayısal olarak birkaç misli fazla ordulara karşı kazanılan zaferlerdir.
Selçukluların Bizans’a karşı kazandığı Pasinler, Haçlılara karşı Harran, Miryakefalon Savaşları; Osmanlı Devletinin Haçlı Ordularına karşı Sırp Sındığı, I. Kosova, Niğbolu, Varna, II. Kosova ve Mohaç zaferleri, sayısal üstünlük sağlanamadığı halde İslâmî değerlerin verdiği manevi güç ile kazanılmış zaferlerdir.
Diğer taraftan tarihimizde bir kara leke gibi duran Balkan Bozgunu ise tepeden tırnağa siyasete bulaşan zabitler elinde inançlarını askerlik görevleri ile birleştiremeyen ordumuzun başına gelmiştir.
3. TSK’DE DİN İŞLERİ
Ordumuz, mevcut profesyonel kadroları ile askeri eğitimin yanı sıra fikri ve fiziki kişisel gelişimi de sağlayarak sağlıklı nesillerin yetişmesine önemli katkıda bulunmaktadır. Dindar kuşakların yetişmesi için de benzer katkının olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ordumuzun manevî durumunu tespit için; Ümmet şuuru ve İslâm Medeniyeti ile yoğrulmuş Osmanlı dönemi ile laik düşünceyi öne çıkaran ve batı medeniyetinin seviyesine çıkmayı hedefleyen Cumhuriyet döneminde din işlerine verilen önemin mukayese edilmesinde yarar bulunmaktadır.
Türk Ordusunun dindarlık derecesini ölçmede; Ordu yönetim kadrolarının dini değerlere bakış açısı, kışla-ibadethane ilişkisi ve din eğitimi verebilecek ehliyetli kadroların durumu, bir mihenk taşı olarak kullanılabilir. Özellikle de Osmanlı Dönemi ile Cumhuriyet Döneminin bu kıstaslara göre mukayese edilmesi ve modern dünya ordularının uygulamalarının incelenmesi durumu bütün açıklığı ile ortaya koyabilecektir.
4. OSMANLI DÖNEMİNDE DİN İŞLERİ
a. Yönetim kadrolarının Dini Duyarlığı[1]
Bir ucu Hint’e ve Çin’e, bir ucu Avustralya ve İspanya’ya uzanan Türk-İslam dünyasının bu genişlemesini sırf askeri üstünlüğe ve iktisadi bir gayeye bağlamak tarihi yanlış ve eksik anlamaktır. Bu genişlemede ve bu hayret verici muvaffakiyetlerde “Dinin Yayılması” idealinin birinci derecede rol oynadığı muhakkaktır.
Osmanlı Devletinin kuruluşunda, Osman Gazi’nin dehasıyla kayın pederi Şeyh Edebâlî’nin manevi desteği meczolmuştur.
Orhan Gazi, zamanında Hacı Bektaşi Veli’nin duasına mazhar olmuştur. Ocağın maddi tarafını bir padişah inşa etmişse, Hacı Bektaşi Veli de bu ocağa ruh vermiş, dinamizm aşılamıştır.
Fatih Sultan Mehmet’in fethinde Akşemseddin Hazretlerinin payı büyüktür.
Yıldırım’la, Emir sultan; Yavuz’la Molla Güranî ve diğerleri bu bütünlüğü hep sağlamışlar ve bu ruhu sürdürmüşlerdir
b. Kışlalarda İbadethanelerin Durumu[2]
Osmanlı Ordusunda Yeniçeri Ocağının imamına “İmam-ı Hazreti Ağa” veya “Ocak İmamı” denirdi. Bu makama Ocak’tan yetişen, Orta Camii’ndeki müderristen ders alan, “Ağa Kapısı Camii”nin beş müezzininden en yetkilisi tayin edilirdi. Tayin edildiği “Orta”nın komutanı sayılırdı. Beş vakit namazda Yeniçeri Ağasına imamlık eder, sefere Yeniçeri Ağasıyla beraber katılırdı. Teşrifatta daima Yeniçeri Ağasının yanında yer alırdı.
Yeniçerilerde müezzinler, hafızlar da vardı. Bütün bunlar Yeniçeri Ocağının Camiinde yine Yeniçeri olan müderrislerden ders görürdü. Böylece hepsi Ocaktan yetiştirilmiş olurdu.
Tersane-i Amire Camiinde 1665–1693 yılları arasında vaiz, imam-hatip, ikinci imam, cüzhan, müezzin başı, müezzin ve ferraşlar olmak üzere toplam on beş kişi görev yapıyordu.
c. Din Eğitimi verebilecek Ehliyetli kadroların Durumu[3]
Selçuklu ordusunda “Müzekkerler” vardı. Askere dini bilgiler verir nasihatte bulunurlar; harplere teşvik ederlerdi.
Osmanlı Ordusunda Yeniçeri Ocağının “İmam-ı Hazreti Ağa”sından başka bir de “Ordu Şeyhliği” vardı. Tanzimat’tan sonra kadroları lağvedilen Ordu Şeyhleri özellikle savaş zamanında askerin moralini yükseltmekle görevli idiler.
Yeniçeri teşkilatında tabur yerinde kullanılan “Orta”ların da birer imamı vardı. Tabur İmamları”nın vazifeleri askerlere dinî ahkâmı öğretmek, namaz kıldırmak, dini tören ve merasimleri tertip ve idare etmek, teçhiz ve tekfin işlerliyle meşgul olmaktı. İmam muharebelerde de taburundan ayrılmazdı.
III. Selim’in kurduğu Nizam-ı Cedit ordusunda uygulanmak üzere hazırlanan Levent Çiftliği Kanunnamesi’nde her bölüğe birer imam tayin edilmesi, askerlerin cemaatle namaz kılmaları ve “Birgivi Risalesi”ni[4] okumaları hükme bağlanmıştı.
Yeniçeri Ocağının II. Mahmut tarafından 1826 yılında kaldırılmasından sonra onun yerine kurulan “Asakir-i Mansure-i Muhammediyye” adlı teşkilatta; her saf (bölük) için bir mektep açılarak, buralarda her gün Kur’an-ı Kerim ve ilmihal dersleri okutulmaya başlanmıştı. Neferlerin beş vakit namazı cemaatle kılmaları için her safa (bölüğe) birer imam tayin edilmişti. Bu imamların kendilerini geliştirmeleri için ayrıca hafız-ı kütüb’den ders okumaları gerekliydi.
Bütün bu hizmetlerin yürütülmesine zabitlerin özellikle dikkat göstermeleri nizamnamede ayrıca belirtiliyordu.
Alaylarda “Alay Müftüsü”, taburlarda “Tabur imamları” bulunurdu.
Alay İmamları Din hizmetlerini yürütüp, ahlaki bilgiler verirdi. Cemaate namaz kıldırır, cenaze işleriyle ilgilenirdi. Özel üniformalı askeri memurlardı ve görev yaptıkları birliğin her türlü dini işlerinden sorumluydular. Protokolde yüzbaşıdan önce, kolağasından sonra gelen alay imamları terfi ederek “alay müftüsü” olurlardı. Alay müftülerinin protokoldeki yerleri “Alay Emini”nin altında ve kolağasının üstünde idi.
Bahriye teşkilatına ait harp gemilerinde de “ Gemi İmamları” görev yaparlardı. Harp gemilerinde namaz kıldırmak, askere dini ve ahlaki bilgiler vermek ve maneviyatlarını yükseltmekle görevliydiler. Alay imamları gibi ulemadan seçilen Gemi İmamları da cübbe giyer, sarık sararlar, kollarında sınıflarını gösteren sırma şeritler bulunurdu.
5. CUMHURİYET DÖNEMİNDE DİN İŞLERİ [5]
a. Yönetim Kadrolarının Dini Duyarlığı:
Kurtuluş Savaşı sırasında, Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat Efendi’nin fahri komutanlığında milli bir alay kurulmuş ve Hacı Atıf Efendi Müftülüğüne, Hacı Bayram Veli Cami hatibi Hafız Mehmet Efendi de imamlığa getirilmişti.
Cumhuriyet döneminin ilk Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak 26 Mart 1925 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığına gönderdiği bir yazı ile askerlerin okuyup anlayabilecekleri bir “Asker İlmihali” hazırlanması için yardım istemişti. Bunun üzerine Diyanet işleri Reisliği Hey’et-i Müşevere üyelerinden Ahmet Hamdi Akseki “Askere Din Dersleri” isimli bir kitap kaleme almış ve bu eserin günümüze kadar dört baskısı yapılmıştır.
1960 İhtilalından sonra, dini vecibelerini yerine getiren askerler ve dini simgeler, Türk Silahlı Kuvvetleri üst yönetimi tarafından dışlanmış, gerici ve irtica simgesi olarak tanınmış, 28 Şubat Süreci ile birlikte de inançlı insanlar Ordudan ihraç edilmiş, tesettürlü eşler ve aileler kışlalara, lojmanlara, askeri gazinolara ve orduevlerine alınmamıştır
b. Kışlalarda İbadethanelerin Durumu:
Cumhuriyetin başından itibaren mevcut olan ve bazı duyarlı kışla ve garnizon komutanları tarafından yapılan kışla mescit ve camileri halen muhafaza edilmektedir.
28 Şubat sürecine kadar duyarlı askeri personel tarafından kullanılabilen askeri kışlalardaki mescitler, süreç ile birlikte kullanılmaması için düzenlemelere hedef olmuştur.
Halen kışla mescitlerinde cemaatle namaz kılınması, namaz vakitleri dışında açık bulunmaları ve mesai içinde namaz kılınması yasaklanmış durumda bulunmaktadır.
c. Din Eğitimi verebilecek Ehliyetli kadroların Durumu:
Cumhuriyet döneminin ilk Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak döneminde ordumuzda mevcut alay müftüleri ve tabur imamları görevlerini devam ettirildiler.
Atatürk'ten sonra Alay Müftülüğü ve Tabur İmamlığı kadroları lağvedilmiştir.1948’de zorunlu olarak Tabur İmamlığı tekrar ikame ettirilmiştir. Ama bu statüde istihdam için görevlendirilme yapılmamıştır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Güney Kore’ye asker gönderme kararına istinaden Türkiye Tugay düzeyinde bir birlik ile bu oluşuma katılmıştır. 25 Eylül 1950 tarihinde İskenderun’dan yola çıkarılan ilk kafilede Alay Baş İmamı olarak bir din adamı görevlendirilmiştir.
İlahiyat Fakültesinin açıldığı ilk yıllar ordu hesabına okutulan öğrencilerin din işleri subayı olarak istihdamı düşünülmüş ise de görevlerine ilişkin bir teşkilat ve talimname olmadığı için bunlar idari faaliyetlerde görevlendirilmiştir.
Ordumuzun manevi eğitimi Genel Kurmay personel dairesi moral şubesi ile kara, deniz ve hava kuvvetlerinin moral şubeleri tarafından yürütülmesi amaçlanmıştır.
Orta dereceli okullarda din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri zorunlu hale gelince askeri lise ve astsubay hazırlama okulları için İlahiyat Fakültesinde tekrar ordu adına askeri öğrenci okutulmaya başlanmıştır. Mezun olan öğretmen subaylar din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olarak askeri okullarda görev almışlardır.
Kıbrıs’ta görev yapan birliklerimizde seferi kadro uygulandığı için Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlık Karargâhında bir muvazzaf ilahiyatçı öğretmen subay “Din İşleri Subayı” olarak görev yapmıştır.
Bu gün Türk Silahlı Kuvvetlerinin seferi kadrolarında tabur seviyesindeki birliklerde “Din İşleri Subayı” olarak bir kadro mevcut bulunmaktadır.
Barış şartlarında ise, orta dereceli askeri okullarda din ve kültür derslerini vermek üzere istihdam edilen 10 adet İlahiyat mezunu din işleri subayı dışında hiçbir komutanlık, kışla ve birlikte din görevlisi bulunmamaktadır.
6. DÜNYA ORDULARINDA DİN İŞLERİ
a. Genel[6]
Bugün ABD ve gelişmiş Avrupa ülkelerinin silahlı kuvvetleri başta olmak üzere dünya ülkelerine mensup orduların büyük ekseriyetinde dini bir müesseseleşme ve din işleri subaylıkları mevcut bulunmaktadır.
Özellikle Batı’da acı ve felaketli tecrübelerden sonra sistemli ve sabırlı bir şekilde dine dönüş hareketi başlayınca ülkelerin kurumları, özellikle de ordu teşkilatlarında bu etki kendini göstermiştir.
ABD’de 18. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren, Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde ise 19. Yüzyıldan itibaren orduda dini kurumsallaşma resmi olarak başlamıştır.
Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinin ordularında ise Varşova Paktının dağılmasını müteakip dini yapılanma başlamış olup hızlı bir şekilde kurumsallaşma süreci devam etmektedir.
Bugün gelişmiş dünya ülkeleri din işleri subaylıklarını; ordularını ahlaki ve manevi yönden daha da güçlendirmek için tercih etmektedirler.
Din işleri subaylarının ordu içinde hiyerarşik yükselmeleri de ülkelere göre farklılıklar göstermektedir. Örneğin; Fransa’da rütbe almazken, Avustralya’da yüzbaşılığa; İtalya, Belçika, Arjantin ve Avusturya gibi ülkelerde Generalliğe kadar yükselmektedirler. Hatta öyle ki ABD’de din işleri başkanlıkları Tümgeneral, Brezilya’da ise Korgeneral rütbesindedir.
Gelişmiş ülkelerin modern ordularında, diğer dini inanışlara mensup askerler için de, sayılarına uyacak şekilde bir askeri din müessesesi teşkil edilmektedir.
İngiltere Kraliyet Askeri Kuvvetlerindeki Katolik, Protestan ve Yahudilerden oluşan din subayları arasında Müslüman subaylarda bulunmaktadır.
Moderne dünya orduları için önemi her gün daha da artan “Din İşleri Subaylıkları” müessesesine sahip olmayan 21 ülke mevcuttur. Çin, Hindistan, Japonya, Tunus, Cezayir, Küba gibi Türkiye’de din işleri birimi bulunmayan ülkeler arasında zikredilmektedir.
b. ABD ORDUSUNDA DİN İŞLERİ [7]
(1) Tarihçesi:
13 koloni devletin teşkil ettiği Kıt’a Kongresi’nin 29 Haziran 1775 tarihindeki kararıyla orduda dini hizmet kanunî olarak başlamıştır.
20 Eylül 1776 tarihinden itibaren de alaylara, birliklere ve garnizonlara teşmil edilmiştir.
12 Nisan 1808 de Tugay Din İşleri Subaylığı ihdas edilmiştir.
Birinci Dünya Harbi başladığında ABD’nin muvazzaf ordusunda 74, Milli muhafız birliğinde 72 “Din İşleri Subayı” vazife görmüştür. Harp esnasında din hizmetleri görenlerin sayısı 2363’ e yükselmiştir.
1918 de kabul edilen bir kanunla her 1200 kişiye bir Din İşleri Subayı düşecek şekilde kadrolama yapılmıştır.
1920 de Ordu Din İşleri Başkanlığı ihdas edilmiştir. Din İşleri Subaylarına albaylığa kadar terfi hakkı tanınmıştır.
İkinci Dünya Harbinde ABD Ordusunda 8896 Din İşleri Subayı vazife almıştır.
1944 de Ordu Din İşleri Başkanının rütbesi tümgeneral olmuş üç kuvvetin Din İşleri Subayları bu başkanlığa bağlanmıştır.
11 Haziran 1948 de her üç kuvvet için ayrı ayrı Din İşleri Başkanlığı ihdas edilmiş ve zamanla her birinin müstakil teşkilatı tesis olunmuştur.
(2) Günümüzde;
Bugün Amerikan askeri kuvvetlerinde din, hukuksal temele sahip bir şekilde kurumsallaşmıştır. Ordunun teşkilatı, çalışma sistemindeki hususiyeti ve hizmetin kutsiyeti göz önünde bulundurularak ‘‘Din İşleri Subaylığı” yetiştirme cihetine gidilmiştir. Halen Amerika Ordusunda teğmenden tümgenerale kadar muhtelif rütbe ve kademelerde vazife gören din işleri subayları vardır.
Savunma Bakanlığı bünyesinde dini işleri sevk ve idare etmek ve müşavirlik yapmak üzere tümgeneral rütbesinde bir papazın başkanlık ettiği “Din İşleri Başkanlığı” bulunmaktadır. Ayrıca Bakanlık bünyesinde “Silahlı Kuvvetler Din İşleri Subayları Kurulu” adı ile bir alt merci oluşturularak faaliyetlerin daha düzenli bir denetim altında yapılması ve gerektiğinde işbirliği sağlanması kolaylaştırılmıştır.
Dini ve ahlaki problemlerde, Kuvvet Komutanlarına müşavir olarak hizmet etmek üzere Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinde de dini işleri sevk ve idare ile vazifeli Savunma Bakanlığı Din İşleri Başkanlığına bağlı birer “Kuvvet Din İşleri Başkanlığı” bulunmaktadır.
Amerika Donanmasının her gemisinde en az bir Din İşleri Subayı bulunur. Gemilerde ibadet yeri de ayrılmış ve ona göre döşenmiştir.
Amerikan ordusu web sitesindeki giriş kısmı “Ülkenize hizmet ederken inancınıza da hizmet edin” cümlesiyle başlar ve “Amerikan Ordusu Din İşleri Teşkilatı Tanrıyı Askere, Askeri de Tanrıya yaklaştırır.” İfadesi ile son bulur. K.K. Din İşleri Sb talimnamesinin (FM 16-5 The Chaplain ) 3. maddesinde “Ordu, dini esaslar üzerine kurulmuştur. Din İşleri Subayı, bu temeli sağlamlaştırmak suretiyle orduyu dini prensiplerin bir kal’ası yapar. Böylelikle askeri, morali sağlam, memleketine sadık olur.” İfadesi bulunmaktadır.
Yine aynı talimnamenin 109. maddesi de “Tanrıyı askere, Askeri de Tanrıya yaklaştırmak; muharebede garnizondakinden daha fazla gereklidir. Bir muharibi, Allah’ından başka hiç bir şey takviye edemez.” ifadesi savaşta dinin ve din işleri subayının önemini açık bir şekilde vurgulamak için kullanılmaktadır.
c. FRANSA ORDUSUNDA DİN İŞLERİ [8]
Fransız Silahlı Kuvvetlerinde dini hizmetler “Maiyet Rahipleri” denen Din İşleri Subayları tarafından yerine getirilmektedir. Laisizmin beşiği olarak kabul edilen Fransa da 1905 yılında Devlet ve Kilise ayrılmış olmasına rağmen Silahlı Kuvvetlerde dini yapılanma ve faaliyet hep mevcut olmuştur.
Fransız Kara kuvvetleri Teşkilatı’nın Ordu, Kolordu, Tümen kuruluş şemalarında ve hizmet müdürlüklerine bağlı olarak Din İşleri Subayları mevcuttur.
Fransız ordusundaki dini yapılanma; Katolik, Protestan ve Yahudilerden oluşmaktadır.
459 bin kişilik Fransız ordusunda 431 Din İşleri Subayı görev yapmaktadır. Bunların 283’ü Katolik, 91’i Protestan ve 45’i Yahudi’dir. 12’si ise Müslüman’dır.
Fransa ordusunda yaklaşık bin kişiye bir Din İşleri Subayı düşecek şekilde kadro oluşturulmuştur. Ordudaki dini eğilimin durumuna göre Din İşleri Subay istihdamı sağlanmaktadır.
Fransız ordusunda Müslüman sayısının 40 bine ulaştığından 2010 yılında Müslüman Din İşleri Subay sayısı 40 olmuştur.
7. TSK’DA ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER
Türk Silahlı Kuvvetleri, Cumhuriyetin son 50 yıllık döneminde, tarihindeki başarılarının kaynağı olmasına rağmen, dini müesseselerden ve dini duyarlıktan mahrum bırakılmıştır. Modern dünyanın kendi ordularının bünyesinde hassasiyetle yer verdiği dini teşkilâtlanmayı da görmezden gelmiştir.
Bu yanlış tutum, Türk Silahlı Kuvvetlerini Milletin Ordusu olmaktan çıkarıp Devletin ordusu konumuna getirmiş, bu haliyle de dış düşmandan önce milletinin manevi yapısını tehdit olarak görmesine sebep olmuştur.
Bu saikle dini simge, değer ve uygulamaların bünyesine ulaşıp barınmaması için mevzuatında engeller oluşturmuştur.
Milletimize tekrar baş tacı olabilmesi için Ordumuzda iki ana konuda köklü zihniyet değişikliğine ihtiyaç bulunmaktadır.
Birincisi; Milletin oyları ile seçilip iş başına gelen Sivil İradenin emrine girmeyi, Devletin bütün kurumları gibi, bütün mensuplarının içine sindirmesi sağlanmalıdır.
İkincisi; Mensupları üzerindeki din karşıtı hiyerarşik baskılar kaldırılmalı, dini vecibelerin hür iradeler ile serbestçe yaşanması için imkânlar sunulmalıdır.
Ordumuzun profesyonel kadrolarının Milletimizin kalbinde tekrar taht kurması, itaat kültürü, sarsılmaz disiplini ve yüksek manevi değerleri ile dünyada huzur ve adaletin kalesi olması için ecdadından tevarüs eden kisvesine tekrar bürünmelidir. Milletine ve değerlerine yabancı bir medeniyetin değil milletinin mensup olduğu medeniyetin temsilcisi olmalıdır.
Bunun için;
- Silahlı Kuvvetler Mensupları üzerindeki, ibadetten uzaklaşmalarına sebep olan baskılar kaldırılmalı, camide ve cemaatte milletin arasında olma imkânı sağlanmalıdır.
- Kıyafet Yönetmeliğinde gerekli değişiklikler yapılarak, erkek mensupları sakal bırakabilmeli, bayanlar tesettürlü olabilmelidir.
- Barış kadrolarında Kara Kuvvetlerinde tabur seviyesinde, diğer kuvvetlerde dengi birliklerde din görevlileri yer almalıdır.
- Kışlalarda mescitler aktif hale getirilmeli, Silahlı Kuvvetlerde din görevlileri istihdam edilinceye kadar, Diyanet İşleri Başkanlığınca atanacak imamlar kışla mescitlerinde ve savaş gemilerinde görevlendirilmelidir. 02 Nisan 2015
Adnan Tanrıverdi
Emekli Tuğgeneral
ASSAM ve SADAT A.Ş.
Yönetim Kurulu ve
ASDER Onursal Bşk.
[1] A. Çelenk, Panel Tebliği, Adaleti Savunanlar Derneği Dergisi Sayı 8, Mart 2008, Eki- Asker ve Dini Değerler, s.87
[2] A. Çelenk, Panel Tebliği, Adaleti Savunanlar Derneği Dergisi Sayı 8, Mart 2008, Eki- Asker ve Dini Değerler, s.88
[3] A. Çelenk, Panel Tebliği, Adaleti Savunanlar Derneği Dergisi Sayı 8, Mart 2008, Eki- Asker ve Dini Değerler, s.88-89
[4] İmam Birgivi 16. Yüzyılda yaşamış, Balıkesir’in Kepsut Nahiyesi Bektaşlar Köyünde doğmuş, soyu İsfendiyaroğlu Beylerine dayanan Türk İslâm âlimidir.
[5] A. Çelenk, Panel Tebliği, Adaleti Savunanlar Derneği Dergisi Sayı 8, Mart 2008, Eki- Asker ve Dini Değerler, s.60-62
[6] A. Çelenk, Panel Tebliği, Adaleti Savunanlar Derneği Dergisi Sayı 8, Mart 2008, Eki- Asker ve Dini Değerler, s.82
[7] ABD Hava Kuvvetleri Komutanlığı Din İşleri Subayı Talimatnamesi (AFM 165-3)]
[8] A. Çelenk, Panel Tebliği, Adaleti Savunanlar Derneği Dergisi Sayı 8, Mart 2008, Eki- Asker ve Dini Değerler, s.85