İslam ülkeleri listesine ulaşmak için tıklayınız
ASRİKA İslam Ülkeleri Konfederasyonuna Bağlı Mutasavver Federatif Bölgelerin Askeri Güç Çizelgesi
Kızıldeniz Havzası Afrika Müslüman Ülkeler İnceleme ve Araştırma Masası
Doğu Afrika (Kızıldeniz) İslam Ülkeleri Askeri Güç Çizelgesi
Kuzey Batı Afrika - Güney Amerika İslam Ülkeleri İnceleme ve Araştırma Masası
Kuzeybatı Afrika - Güney Amerika İslam Ülkeleri Askeri Güç Çizelgesi
12 Temmuz 1947 tarihinde Ankara'da ABD ile imzalanan «Türkiye'ye Yardım Anlaşması” ile Türkiye, askeri ve siyasi açıdan ABD’nin vesayetine girdi. Birçok tavizlerle dolu bu anlaşma 3 Temmuz 1969 tarihinde ‘Askeri ve Ekonomik İş birliği Anlaşması’ başlığıyla yeniden düzenlenmiş olsa da harp silah, araç ve gereç, savaş taktiği ve tekniği ile ülkenin stratejik konulardaki karar alma süreçleri, ABD’ye bağımlı olmaktan kurtulamadı. Bu bağımlılık, ABD kongresinde çıkarılan ve tarihe ‘Truman Doktrini’ olarak geçen yasanın kapsamına alınmamız ile birlikte ülkemizde bir iç hukuk haline getirildi.
Suriye'deki durum çok hızlı bir şekilde değişerek, Beşar Esad'ın hükümetinin karttan bir ev gibi çökmesine ve ordusunun kumdan bir kale gibi erimesine yol açtı. Alaviler'in Suriye'deki iktidarı ani bir şekilde sona erdi ve birçok kişiyi şaşırtan bir çöküş yaşandı. Geriye dönüp bakıldığında, birçok analist bunun kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Suriye'deki çatışma, özellikle 2011'deki Arap Baharı'ndan itibaren yıllarca kaynamakta olan bir durumdu.
Rum liderlerden Glafkos Klerides, 1993 seçimlerinde Başkan adayı olurken yaptığı seçim konuşmalarında, “AB’ye tam üyelik için başvuru yaptık. Tam üyeliğe kabul edilince AB’yi arkamıza alıp Türkiye’yi ve Kıbrıs Türklerini adadan atacağız, Kıbrıs’ın tek sahibi ve egemeni olacağız” diyordu.
Kendilerine göre güzel bir hayaldi.
Bu inançla yıllarca AB’nin arkasında koştular.
Amerika Birleşik Devletler hükümeti 2024 yılının başlarında uzun süren müzakerelerin ve tartışmaların ardından ABD'nin NATO müttefiki Türkiye ile 40 adet yeni F-16 Fighting Falcon çok amaçlı savaş uçağının satışını ve Türk hava Kuvvetlerinin mevcut F-16 filosu için 79 adet modernizasyon kitinin satışını binbir naz ile onaylamıştı.
Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı geçtiğimiz hafta içinde ABD’den mevcut F-16 filosu için 79 adet modernizasyon kiti alma kararını değiştirdi ve TUSAŞ’ın yeteneklerine güvenerek satın almaktan vazgeçtiğini açıkladı.
Hedefleri, fikirleri ve motivasyonları farklı 10 insan bile bir araya gelip ortak bir kararda anlaşamazken bu kadar farklı düşünen, sayılarını bilemediğimiz kadar çok gruplu Suriye’li muhaliflerin bir araya gelmesi nasıl mümkün olabildi?
Bunu ancak Suriye coğrafyasına, oradaki aşiretlere, bölgenin sosyolojisine hakim, grupların ortak hedef ve motivasyonunu iyi bilen bir devlet aklı başarabilir. Bölgedeki Türkiye hariç tüm ülkelerin Suriye’deki istikrarsızlıktan nemalandığını, zayıf bir Esed’ın varlığından paylandığını bildiğimize göre bu devlet aklı Türkiye’den başkası olamaz çıkarımını yapabiliriz.
ABD Başkanı Biden’ın giderayak GKRY lideri Nikos Hristodulidis’i Beyaz Saray’ın Oval Ofis’inde kabul edip sohbet etmesi, uyutulacak bebekler gibi pışpışlaması, Kıbrıs Rum tarafının boylarından büyük hayaller görmelerine neden oldu. Belli ki Rumların gördüğü hayallerin senaryosunu yazan senarist kafayı iyice bulmuş olmalı ki olmayacak hikayelerle Rum halkının mutlu rüyalar görmelerini sağlıyor. Gerçekleri ters yüz edip doğruymuş gibi halka sunarak kandırmak ve mutlu olmalarını sağlamak da bir yetenek, bırakınız yapsınlar, bırakınız inansınlar…
1948'deki kuruluşundan bu yana, İsrail sürekli olarak savaş suçları işlemektedir; bunlar arasında soykırım, etnik temizlik, kıtlık yaratmak amacıyla abluka, savaş silahı olarak açlık kullanma, Filistinlilerin geçim kaynaklarını yok etme ve Gazze'ye yönelik gıda ve insani yardım konvoylarına saldırılar yer almaktadır. Ekim 2023'ten bu yana bu suçlar katlanarak artmıştır. Savaş suçları, uluslararası ceza hukuku ve uluslararası insancıl hukuk da dahil olmak üzere uluslararası hukukun ihlalleridir. Tüm bu suçlar Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, Filistinli Mülteciler için Birleşmiş Milletler Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) gibi saygın uluslararası insan hakları örgütleri tarafından belgelenmiş ve kabul edilmiştir. Ancak bu, İsrail'i durdurmamaktadır çünkü İsrail, Amerika Birleşik Devletleri ve birçok Batı Avrupa ülkesi tarafından bu tür suçları işlemeye devam etmesi konusunda cesaretlendirilmektedir. Gerçekten de, bu ülkeler, Müslümanların devam eden soykırımını durdurmak istememektedir. Hatta birçoğu, İsrail'e diplomatik, mali ve askeri destek sağlayarak bu insanlık suçlarına ortak olmaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde yapılan görüşmelerde ateşkes için yapılan tüm çabaları engellemişlerdir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri bu duruma örnek teşkil etmektedir.
Müslüman dünyası birden fazla sorunla karşı karşıya, ancak bazı meseleler, örneğin Filistin – Gazze krizi ve Batılı ülkeler tarafından doğal kaynaklarının yabancı askeri işgali, birçok Müslüman ülke için varoluşsal zorluklar teşkil etmektedir. Gerçek şu ki, on yedinci yüzyılda Avrupa kolonizasyonuyla başlayan Batı egemenliği süreci, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra hız kazanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüyle birlikte, yirminci yüzyılın başlarında, Müslümanlar birliği ve dayanışmayı kaybetmiş ve onlara birçok iç farklılık ve anlaşmazlığa rağmen güvenlik ve emniyet şemsiyesi sağlayan siyasi merkezlerini yitirmiştir.
İnsanlık tarihi, savaşlar ve çatışmalarla doludur ve bunun sonucunda insan hayatı kaybı, şehirlerin tahribatı ve geçim kaynaklarının yok olması gibi felaketler yaşanmıştır. Ancak, çoğu din ve medeniyet, savaşın dehşetlerini sınırlamayı ve kısıtlamayı amaçlayan felsefeler ve yasalar geliştirmeye çalışmıştır. İslam, silahlı çatışmaları düzenleyen sıkı kurallar koymuş, savaşan olmayan kişilerin, yaşlıların, kadınların ve çocukların öldürülmesini ve zarar görmesini tamamen yasaklamıştır. İslam, hatta hayvanların öldürülmesini, meyve ağaçlarının kesilmesini ve insanların geçimini engelleyen tahribatları da yasaklamaktadır. Dini veya ibadet yerlerinin zarar görmesi veya tahrip edilmesi de şiddetle yasaklanmıştır.
İsrail, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından derhal ateşkes çağrısına rağmen, Gazze'deki Filistinlilere karşı soykırım ve etnik temizlik uygulamaya devam ediyor. Ayrıca, Gazze'deki insanlara insani yardım ulaşmasını engellemek amacıyla ablukasını kullanıyor. İsrail, Gazze'deki 32 binden fazla masum Filistinliyi öldürdü ve yaklaşık yüz bin kişiyi yaraladı. Gazze harabe haline geldi ve yaşanamaz hale geldi. BMGK, uluslararası barış ve güvenliği sağlamakla sorumludur. BM ajansları, Gazze'yi insan yaşamı için uygun olmayan, insan yapımı bir felaket ve yıkım olarak tanımlamıştır.