"Emperyalist Küresel Güçlerin" İslâm Coğrafyası üzerindeki sömürgeci emelleri bilinen bir gerçektir.
Geçtiğimiz yüzyılda iki büyük harbi yaşatarak dünyamızı kana bulayan bu merkezler, ulaştıkları askeri ve ekonomik güç ile egemenliklerini kurmuş ve kuvvet kullanma tehdidi altında, özellikle İslam coğrafyasında etkili olmuşlardır.
Vietnam, Afganistan ve Irak işgalleri, süper güç olarak gördüğümüz ABD ve SSCB'yi yormuş ve askeri güç kullanarak her hangi bir ülkenin kontrol altına alınamayacağını bu ülkelere ve küresel emperyalist devletlere anlatmıştır.
Asimetrik Savaşta ABD ve Nato'nun Rolü 1
11 Eylül 2001’de gerçekleşen Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırı sonrası dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un yaptığı konuşmada söylediği “Artık her ulus kararını vermelidir ya bizimlesiniz ya da teröristlerle!…” retoriği günlerce dünya televizyonlarında dönüp durmuştu. Bu açıklamalar Afganistan’da koalisyon yükünü çekecek olan ülkelerin ve diğer ülkelerin “küresel terörizm” le daha iyi mücadele edebilmek üzere hedef kamuoyunu daha ziyade Müslüman nüfusu olan ülkelerde, niyet ve maksatlarını, stratejik vizyonlarını, uygulayacakları politikaları “meşrulaştırmak” için hedef kamuoyunda algı ve tutum değişikliği yaratmaya yönelik bir psikolojik ve stratejik iletişim modelidir. Zira dünya kamuoyu genelde, ABD’nin prestijinin sarsılması ve mağdur pozisyonunda olması dolayısıyla operasyona destek verdi. Ancak ABD, 7 Ekim 2001’de “Sonsuz Özgürlük Harekâtı” adı altında işgal ettiği Afganistan’da tam manasıyla bu algı ve tutum değişikliğini gerçekleştirememiştir. Bunun sonucu olarak da; aralarındaki menfaat çatışmasını kendi lehine çevirmek isteyen taraflardan birisinin savaşma gücünün, analitik olarak diğerine nazaran alt edilemez bir seviyede olduğu zaman patlak veren, tıpkı Vietnam’da olduğu gibi “Asimetrik Savaş”la karşı karşıya kalınmıştır.