Bu sayfayı yazdır
Çarşamba, 02 Nisan 2025 10:36

Çin’in Orta Doğu Stratejisi: Denge, Çıkar ve Küresel Rekabet

Yazan
Öğeyi Oyla
(0 oy)

Bu analiz, Çin’in Orta Doğu’daki rolünün gelecekte nasıl şekilleneceğine dair bir çerçeve sunmak ve Muhtemel bir Türk & İsrail çatışmasında Ortadoğuda giderek etkinlik kazanmakta olan küresel bir aktör olması nedeniyle, nasıl bir politika izleyeceğine ilişkin hal tarzlarını ortaya çıkarmak veya  tahmin etmek maksadıyla yapılmıştır.

Çin’in Orta Doğu siyaseti, ideolojik kaygılardan çok ekonomik ve jeopolitik çıkarlara dayalı pragmatik bir denge politikasına dayanıyor. ABD’nin aksine, bölgesel güçlerle askeri ittifaklar kurmak yerine ekonomik iş birlikleriyle nüfuz kazanmayı hedefliyor.

Çin’in bölge ülkelerine olan bakış açısını aşağıdaki ara başlıklar üzerinden değerlendirebiliriz.

1.Filistin’den İsrail’e Uzanan İlişkiler

Çin, 20. yüzyılın ikinci yarısında Filistin davasını destekleyen ülkeler arasında yer alırken, son yıllarda İsrail ile teknoloji, savunma ve ticaret alanlarında önemli ortaklıklar geliştirdi. Özellikle İsrail’in teknoloji sektörü, Çin’in ilgisini çekerken, Tel Aviv de Pekin ile ekonomik bağlarını güçlendirmeye sıcak bakıyor. Ancak Çin, bu süreci Filistin hassasiyetini gözeterek yürütüyor ve BM’de İsrail karşıtı kararları desteklemeye devam ediyor.

2.İran ve Arap Dünyası Arasında Hassas Denge

Çin, İran’la “25 Yıllık Stratejik İş birliği Anlaşması” kapsamında büyük enerji ve altyapı projelerine imza attı. Ancak Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle de milyarlarca dolarlık anlaşmalar yaparak dengeli bir diplomasi yürütüyor. Çin, çok zekice yürüttüğü dış politikası ile, Ortadoğu’da ABD’nin nüfuzunu azaltma yönünde önemli adımlar attı. 2023’te Suudi Arabistan ile İran arasında arabuluculuk yapması, Çin’in bölgesel diplomaside yeni bir rol üstlendiğini gösterdi.

3.ABD’nin “Yıkıcı Liderliği”ne Mukabil Çin’in “Soft Power” Vasfındaki Alternatif Modeli

ABD, Orta Doğu’daki askeri varlığı ve müttefikleriyle bölgeyi uzun yıllardır yönlendirmeye çalışırken, Çin daha yumuşak bir güç stratejisi izliyor. ABD’nin Irak ve Afganistan kanlı işgalleri ile, bu ülkelerdeki marifeti herkesin malumudur. Öte yandan ABD, başta S.Arabistan ve BAE olmak üzere, daha 1950’lili yıllardan itibaren adeta havuç – sopa politikaları ile köşeye sıkıştırdığı petrol ihraç eden ülkeleri, İran tehlikesi ile korkutup, İbrahim Anlaşmaları ile İsrail’e destek vermeye zorlayarak, Filistin’e yardım etmelerini engellemek suretiyle domine etmektedir.

  • Suriye’nin 13 yıldır büyük bir iç çatışma ile yıkıma uğramasında da, Sünni halkın katledilerek, civar ülkelere göç ettirilmesinde (Rusya ile müştereken) çok büyük veballeri vardır.
  • DEAŞ ve YPG / PKK terör örgütlerini kurdurup besleyerek hem Suriye ve Irak , hem de Türkiye’ye yönelik olarak “baş belası” yaparak desteklemişlerdir. “Tavşana kaç- Tazıya Tut” oyunu ile, YPG/PKK’ ya alan açmak suretiyle terör örgütüne, Akdeniz’e ulaşacak bir terör koridoru açmaya teşvik etmiş, ve ardından da bu terör örgütünü binlerce tır yükü harp – silah ve araçları ile donatarak ve “ortağımız” diyerek, dünya siyasi tarihine, bir terör örgütüyle (sadık bir NATO Müttefikine karşı) iş tutarak “ortaklık politikası” izleyen, nereye girse insanlığa kan ve göz yaşından, ölümden başka bir şey getirmeyen, “küresel bir kötülük ihracatçısı” sıfatına uygun, emperyal bir işgalci devlet profili çizmiştir. 
  • Türkiye’nin müttefik olarak, kendisine ve terör örgütüne yönelik tepkisini azaltmak maksadıyla, ana omurgasını PYD / PKK’nın teşkil ettiği, ancak Suriye’li diğer ayrılıkçı grupların da içinde yer aldığı terör örgütüne, “Suriye Demokratik Güçleri (SDG)” ismini vererek, müttefikine karşı terör örgütünü kamufle etme yoluna gitmiştir.
  • Filistin’de İsrail’in 76 yıldır devam eden işgalini ve yapmakta olduğu kitlesel soykırım ve büyük katliamların en kuvvetli destekçisi ve İsrail’in daimi bir koruyucu şemsiyesidir.

Buna karşılık Çin ise, “Bir Kuşak ve Bir Yol Girişimi” (BRI) ile, Ortadoğu’da altyapı yatırımları yapıyor, enerji ticaretinde dolara alternatif arayışlarını destekliyor ve çok taraflı iş birlikleri geliştiriyor. Böylece bölge ülkeleri için, ABD’ye bağımlı olmayan bir alternatif oluşturuyor.

Çin, Orta Doğu’da Ne Yapmak İstiyor?

Çin’in Orta Doğu politikası, uzun vadeli ekonomik çıkarları korurken siyasi tarafsızlığı sürdürmeye dayanıyor. Hem İsrail hem Filistin ile ilişki kurarak, İran ve Arap ülkeleri arasında arabuluculuk yaparak ve ABD’ye meydan okumadan bölgedeki boşlukları doldurarak stratejik bir denge kurmaya çalışıyor. Ancak bu model, Çin’in bölgedeki nüfuzu arttıkça yeni meydan okumalarla karşı karşıya kalabilir.

İSRAİL & TÜRKİYE MUHTEMEL ÇATIŞMASINDA ÇİN'İN DAVRANIŞI NASIL TEZAHÜR EDEBİLİR?

Çin’in İsrail ile olan stratejik iş birliği, büyük ölçüde teknoloji, ticaret ve altyapı projelerine dayanıyor. Ancak Çin, aynı zamanda Türkiye ile de güçlü ekonomik ve diplomatik ilişkilere sahip. Dolayısıyla, Türkiye ile İsrail arasında muhtemel bir çatışma durumunda, Çin’in tutumu büyük ölçüde çıkarlarına ve küresel stratejisine bağlı olacaktır.

  1. Çin’in Önceliği: Tarafsızlık ve Dengeli Diplomasi

Çin, genel olarak bölgesel çatışmalarda taraf olmaktan kaçınan ve ekonomik çıkarlarını riske atmayan bir politika izlemektedir.  Türkiye ve İsrail arasında doğrudan bir askeri çatışma yaşanması durumunda, Çin muhtemelen:

  • Tarafsızlık Bildirisi Yayımlayacaktır:

Çatışmaya doğrudan taraf olmayarak, barışçıl çözüm çağrısında bulunacaktır.

  • BM’de Diplomatik Denge Gütmesi:

Filistin konusunda Türkiye’ye yakın dursa da, İsrail ile ekonomik ilişkilerini koruyarak iki tarafı da karşısına almamaya çalışacaktır.

  1. Ekonomik Çıkarlar ve Askeri Destek Dinamikleri

Çin, İsrail ile özellikle teknoloji ve yapay zekâ alanında güçlü bağlara sahiptir. Ancak askeri iş birliği konusunda ABD’nin baskıları nedeniyle, İsrail’e silah satışı gibi bir yaklaşımı yoktur. Türkiye ile ilişkilerinde de benzer şekilde doğrudan askeri desteğe girmemiştir ve girmeyecektir.

İsrail & Türkiye Arasında bir Çatışma durumunda:

  • Çin’in İsrail’e askeri destek vermesi zordur:

Çin, ABD ve Avrupa’nın İsrail’e verdiği askeri destek kadar açık bir destek vermeyecektir. Ancak İsrail’in teknoloji ve istihbarat alanında iş birliği talep etmesi halinde bazı dolaylı yardımlarda bulunabilir.

  • Türkiye ile Ekonomik ve Diplomatik İlişkileri Sürdürme Çabası:

Çin’in Türkiye ile savunma sanayi, altyapı ve enerji gibi birçok kritik alanda iş birliği bulunmaktadır. Çatışma durumunda Türkiye’ye askeri bir destek vermesi beklenmese de, ekonomik ilişkileri sürdürme yönünde hareket edebilir.

  1. ABD nezdinde ve Küresel Denge Üzerindeki Etkisi
  • Eğer Türkiye-İsrail çatışması bölgesel bir savaşa dönüşürse, Çin bu durumu ABD’nin bölgedeki etkinliğini zayıflatmak için kullanabilir.
  • ABD’nin İsrail’e Bağımlılığını Artırma:

İsrail’in güvenliği konusunda ABD’ye daha fazla muhtaç hale gelmesi, Çin’in Orta Doğu’da etkisini artırma fırsatı doğurabilir.

  • Türkiye’yi Batı’dan Uzaklaştırma Fırsatı:

Eğer Batı ülkeleri Türkiye’ye karşı İsrail lehine bir tutum alırsa, Çin bu durumu Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek için değerlendirebilir. Özellikle ekonomik bağımsızlık arayışında olan Türkiye için Çin önemli bir alternatif olabilir.

Çin Tarafsız Kalır ama Dengeleri Kendi Lehine Kullanır

Muhtemel bir Türkiye-İsrail çatışmasında Çin:

  • Askeri olarak doğrudan taraf olmaz.
  • Her iki ülke ile ekonomik ilişkilerini korumaya çalışır.
  • Bölgedeki ABD etkisini zayıflatacak hamleler yapar.
  • Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştırma fırsatını değerlendirebilir.

Sonuç olarak, Çin’in yaklaşımı doğrudan bir destek veya müdahaleden çok, fırsatları değerlendiren pragmatik bir dengeleme stratejisi olacaktır.

Ali COŞAR- Askeri Stratejist

İstanbul – 02.04.2025

Okunma 25 defa Son Düzenlenme Pazartesi, 07 Nisan 2025 10:39
Yorum eklemek için giriş yapın