Cumartesi, 06 Haziran 2020 00:00

Ömer Muhtarın Kemikleri Ne Haldedir Şimdi?

Yazan
Öğeyi Oyla
(2 oy)

Ömer Muhtar; Libya’nın yakın tarihinin hafızalara kazınmış en unutulmaz lideri. İtalyanların bir oldu bitti ile ele geçirdikleri Libya’da İtalyan askerilerine verdiği amansız mücadelenin ve bugünkü bağımsızlık mücadelesinin sembolü olmuş “Çöl Aslanının” ta kendisi.

İdam edilmesine karşın İtalyanlara boyun eğmemesi ile onların saygınlıklarını bile kazanmış sembol mücadele adamı.

İtalyanların kendisine maaş bağlayalım ve Mısır’da yaşamasına yardımcı olalım teklifine tereddütsüz ret cevabı veren bir kahraman.

Bugünlerde doğduğu yer olan Libya’nın Defne bölgesindeki Batnan kasabası Hafter güçlerinin kontrolünde.

Halkının bağımsızlığı için mücadele veren Ömer muhtarın şehadetle şereflenen kemikleri eminim ki bu durumdan ötürü sızlamaktadır.

Siyasi bir hırs uğruna batılı emperyalistlerle işbirliği yaparak darbeye kalkışan Hafter birlikleri bu yüce insanın asaletine gölge düşürmekte.

Türkiye’nin desteğini alarak Hafter’e karşı yadsınamayacak önemde başarılara imza atan Ulusal Mutabakat Hükümetine bağlı güçler dün başkent Trablusgarp Havalimanını tamamen kontrolleri altına alarak bu mücadeleyi taçlandırdılar.

Hemen bunun akabinde Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile görüşen Libya Lideri Serrac bu zaferin taçlandırılması ve barışın sürekliliğinin tesisi için fikir alışverişinde bulundu.

İslam Coğrafyasında batının oyunları altında kan ve gözyaşına boğulmuş bu ülkeler artık batıdan değil kendinden olan bir ülkeden medet bekler hale gelmiş durumdalar.

Her ne kadar bu durum 61 İslam ülkesi arasında bir ilk olma özelliği taşıyor olsa da gelecek açısından oldukça ümit verici.

Kimileri bu gelişmeyi temelde Libya’da yerleşik olarak kalan Osmanlı Türk nüfusuna ve Libya Lideri Sayın Serrac’ın Türk kökenli oluşuna bağlasa da durum hiçte öyle değil.

Bu değerlendirme bölgesinde oyun kurucu rol üstlenen ve AB menfaatlerine rağmen tek başına bir duruş ortaya koyarak hedeflediği başarıyı yakalayan Türkiye’nin ekonomik ve diplomatik başarını gölgelemekten başka bir işe yaramaz.

Libya halkı 1931 de idam edilen ve Libya’nın bağımsızlık mücadelesinde nirengi noktasını oluşturan Ömer Muhtar’ın kabrinin darbeci Hafter güçlerince çiğnenmesine asla müsaade etmeyecektir.

Bölgede arabuluculuk ve istikrar için at koşturmaya hakkı olan tek ülke Türkiye’dir. Asırlarca Müslüman kardeşleri ile barış ve huzur içerisinde yaşamış olan Osmanlı’nın devamı mahiyetinde ki Türkiye bölgede özlenen barış ve huzurun yeniden teminatı olacaktır.

Bugün geldiğimiz noktada batı artık kendi yaktığı terör ateşi altında köşeye sıkışmaya başladı bile. Amerika Birleşik Devletleri sözde demokrasi adı altında barış ve huzuru getirmek için karıştırdığı bölge ülkelerinin ahını çeker bir sıkışıklığa düştü.

Başkanından en alt görevli memuruna kadar ülke yönetiminin dahilinde ki her bir birey ırkçılık ve dini mezhepçiliğin kaotik uygulamasının merkezine yerleşmiş.

Halk bir yandan ırkçılık kapsamında beyazıyla siyahıyla ülke idaresine başkaldırırken Ortadoğu’nun karıştırılması için harcanan milyarca doların etkisiyle alım gücünü kaybeden halk yağmadan geri kalmıyor.

Bu durum ABD gibi emperyalist ülkelerin birlik ve beraberliğinin temelinde ekonomik güç kavramınınolduğunugösteriyor.

Çok yakında Türkiye’nin liderliğinde ASRİKA (ASYA-AFRİKA) ülkelerinde Libya ile başlayan askeri, ekonomik ve siyasi iş birliği diğer bölge ülkelerine de yayılacak olursa bu emperyalist sömürgecilerin mali kaynakları kesilecek ve yıkım süreci hızlanacaktır.

Türkiye bu kapsamda ülke ekonomisini rayına sokmaya çalışırken geleceğe dönük olarak üretim teknolojisini pazarlayacakları bölge pazarını da yapılandırmayı ihmal etmiyor.

Ülkemizde üretim ve teknoloji olmadığı iddiası ile iktidarı eleştirenler bugüne kadar üretime destek vermedikleri gibi bugün üretilen sanayi ve teknolojiürünlerinin pazarlanacağı Pazar alanlarının nasıl oluşturulacağına dair bir görüş dâhi beyan edememektedirler.

Batının geliştirdiği sanayi ve teknoloji ürünlerini ASRİKA ülkelerine pazarladığı bir gerçek. Bugün kan ve gözyaşına mahkûm edilmiş bu pazarların bir an önce barış ve huzur ortamına Türkiye eliyle kavuşturulması Türkiye’nin elini güçlendirecektir.

Bu yüzden Türkiye’nin bu başarısının önüne geçmek adına muhalefetten ve bazı kesimlerden aykırı sesler yükseliyor.

Ülkemizde faaliyet gösteren emperyalist devletlerin ekmeğine yağ sürercesine yükselen bu aykırı seslerin temelinde bu yatmakta.

Türkiye’nin Akdeniz petrol ve doğalgaz meselesinde geldiği güçlü durum bunun sonucudur.

Türkiye bu bölgede elde ettiği askeri, ekonomik ve siyasi başarıyı arkasında hissettiği milletin gücüne borçludur.

Türkiye’nin bölgede süper güç olmasının önündeki tek engel milli birlik ve beraberliğinin top yekûn sağlanamamasıdır.

Bu sağlandığı takdirde önümüzde ki yüzyılın süper güçlerinden birinin Türkiye olmasının önünde hiçbir engel kalmayacaktır.

Elbette böylesi bir durumda “Ben kefenimle yola çıktım”diyen liderini desteklemek bu milletin üzerinde milli bir borçtur.

Okunma 1490 defa Son Düzenlenme Salı, 09 Haziran 2020 09:46