ABD Başkanı Biden’ın giderayak GKRY lideri Nikos Hristodulidis’i Beyaz Saray’ın Oval Ofis’inde kabul edip sohbet etmesi, uyutulacak bebekler gibi pışpışlaması, Kıbrıs Rum tarafının boylarından büyük hayaller görmelerine neden oldu. Belli ki Rumların gördüğü hayallerin senaryosunu yazan senarist kafayı iyice bulmuş olmalı ki olmayacak hikayelerle Rum halkının mutlu rüyalar görmelerini sağlıyor. Gerçekleri ters yüz edip doğruymuş gibi halka sunarak kandırmak ve mutlu olmalarını sağlamak da bir yetenek, bırakınız yapsınlar, bırakınız inansınlar…
Kıbrıs’ın Jeopolitik Konumu: Kıbrıs, tarih boyunca Orta Doğuya açılmak isteyen devletler için, vazgeçilmez stratejik ve ticari bir üs olarak görülmüştür. Ada, etrafını saran bölgelere ‘bölgesel ve stratejik güç’ olma yolunda bir açılım sağlar.
Coğrafi konumu göz önüne alınarak, İskenderun Körfezi’ne doğru uzanan bir uçak gemisine benzetilen Ada, her dönem stratejik önem ve özelliğini korumuştur. Adayı elinde bulunduran güç, her zaman Türkiye’den Mısır’a, Lübnan’dan, İran’a kadar olan bölgeyi kontrol etmiştir.
Gazze şeridi içine sıkıştırılmış Filistinlilerin yarım asırdan fazla bir süredir yaşadıkları koşullara duydukları isyanın patlaması, Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı sürpriz saldırı ile dışa vurdu.
Saldırı sürpriz mi, organize mi, gaza getirilme mi, İsrail devletinin inceden inceye planladığı bir organizasyonu mu, tartışma kaldıran apayrı bir konu. Ama bu saldırının sonunun Filistinliler için zorluk ve acı içerdiği belliydi.
“Denizlere Hâkim Olan Dünyaya Hâkim Olur.”
Barbaros Hayrettin Paşa
Kıbrıs, 1 Ağustos 1571’de II. Selim’in padişahlığı döneminde Osmanlılar tarafından fethedildi. O tarihlerde ada İstanbul, Suriye ve Mısır arasında işleyen Türk gemilerine karşı saldırı üssü gibiydi. Bölge ticaretinin kontrolü için Kıbrıs’ı almak şarttı.