Pazar, 18 Ağustos 2024 11:21

İsrail Savaş Suçları ve Yüksek Profilli Suikastlar

Öğeyi Oyla
(0 oy)

1948'deki kuruluşundan bu yana, İsrail sürekli olarak savaş suçları işlemektedir; bunlar arasında soykırım, etnik temizlik, kıtlık yaratmak amacıyla abluka, savaş silahı olarak açlık kullanma, Filistinlilerin geçim kaynaklarını yok etme ve Gazze'ye yönelik gıda ve insani yardım konvoylarına saldırılar yer almaktadır. Ekim 2023'ten bu yana bu suçlar katlanarak artmıştır. Savaş suçları, uluslararası ceza hukuku ve uluslararası insancıl hukuk da dahil olmak üzere uluslararası hukukun ihlalleridir. Tüm bu suçlar Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, Filistinli Mülteciler için Birleşmiş Milletler Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) gibi saygın uluslararası insan hakları örgütleri tarafından belgelenmiş ve kabul edilmiştir. Ancak bu, İsrail'i durdurmamaktadır çünkü İsrail, Amerika Birleşik Devletleri ve birçok Batı Avrupa ülkesi tarafından bu tür suçları işlemeye devam etmesi konusunda cesaretlendirilmektedir. Gerçekten de, bu ülkeler, Müslümanların devam eden soykırımını durdurmak istememektedir. Hatta birçoğu, İsrail'e diplomatik, mali ve askeri destek sağlayarak bu insanlık suçlarına ortak olmaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde yapılan görüşmelerde ateşkes için yapılan tüm çabaları engellemişlerdir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri bu duruma örnek teşkil etmektedir.

Buna ek olarak, İsrail, rakiplerini, özellikle Filistinli liderleri ve onların sempatizanları ile destekçilerini suikastle öldürmeyi resmi bir politika olarak benimsemiştir. Bu tür suikastlar yalnızca Filistin'in işgal altındaki topraklarıyla sınırlı değildir. Aksine, birçok başka ülkede de gerçekleştirilmiştir. Son dönemde, Hamas'ın başmüzakerecisi ve siyasi lideri olan İsmail Haniyeh'nin Tahran'da suikasta uğraması ve Lübnan'ın Beyrut şehrinde üst düzey bir Hizbullah komutanı olan Fuad Şükr'ün acımasızca öldürülmesi, İsrail'in devlet düzeyinde benimsenen suikast politikasını açıkça göstermektedir. Tabii ki, başka birçok benzer örnek de bulunmaktadır.

Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrail'in soykırım da dahil olmak üzere savaş suçları işlediğini zaten açıklamıştır. Gazze belediye ve sağlık yetkilileri tarafından yayımlanan bilgilere göre, son on bir ayda 40.000'den fazla Gazze'li Filistinli hayatını kaybetmiştir. Muhafazakar değerlendirmelere göre, 100.000'den fazla kişi yaralanmış ve bunların birçoğu kritik durumda ya da yetersiz tıbbi imkanlar nedeniyle uzuvlarını kaybetmiştir. Gazze'deki 2,3 milyon Filistinlinin 2 milyondan fazlası, evlerini terk etmeye zorlanmıştır. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Gazze'deki tüm evleri ve altyapıyı sistematik bir şekilde yok ederek, tüm Gazelileri güney Gazze'nin dar bir alanına sıkıştırmıştır. Bu, Filistinlilerin tam anlamıyla etnik temizlik hedefleyen bir toprak yakma kampanyasıdır. IDF, Cenevre Sözleşmeleri ve Uluslararası İnsancıl Hukuk tarafından korunan hastaneleri, okulları ve mülteci kamplarını bile ayırmamıştır.

Bütün dünya, silahsız ve savunmasız Filistinlilerin bu suçlu katliamını izlemektedir, ancak insanlığa karşı bu korkunç suçları durdurmaya cesaret eden kimse yoktur. İsrail, açlık ve kıtlık yaratmak amacıyla insani yardım konvoylarını hedef almıştır. Uluslararası Adalet Divanı, 26 Ocak 2024 tarihinde verdiği kararda, İsrail'e "acilen ve etkili önlemler alarak, acil temel hizmetlerin ve insani yardımın sağlanmasına olanak tanımayı ve bir ay içinde bu önlemlere uyumunu rapor etmeyi" açıkça belirtmiştir. İsrail hükümeti, bu önlemlerden hiçbirini yerine getirmemeyi kasıtlı olarak göz ardı etmiştir. Başka bir kararda ise, Mahkeme, İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki yerleşim faaliyetlerini durdurmasını ve bu bölgelerdeki ve Gazze Şeridi'ndeki "yasa dışı işgalini sonlandırmasını" istemiştir. İsrail, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve tüm dünyaya karşı meydan okumaya devam etmektedir.

İsrail'in yüksek profilli suikastları hakkında birkaç kelime: İsrail, on yıllardır işgaline karşı direnen Filistinli liderleri suikastle öldürmektedir. Bu suçlar, hem işgal altındaki topraklarda hem de yurt dışında işlenmiştir. En güvenilir bilgiler, "Jewish Virtual Library" web sitesinde "İsrail Karşı-Terörizm: Teröristlerin Hedefli Öldürülmesi" başlığı altında yer almaktadır. Bu liste, Ismail Haniyeh, Fuad Shukr ve (Albay) General Muhammed Reza Zahedi gibi isimleri içermektedir. İlginç bir şekilde, suikasta uğrayan kişilerin isimleriyle birlikte, bunların Hamas, Hizbullah, İslami Cihat, İran Devrim Muhafızları gibi bağlı oldukları gruplar ve öldürülme nedenleri de belirtilmektedir. Tüm bunlar, İsrail'in karşı-terörizm operasyonlarının bir parçası olarak belirtilmiştir.

Hatırlatmak gerekir ki, Ismail Haniyeh ve Fuad Shukr dışında, İsrail, 3 Ocak 2020'de Bağdat Uluslararası Havaalanı'nda İran'ın üst düzey askeri komutanı General Kasım Süleymani'yi de suikastle öldürmüştür. Bazı analistler bu suikastı, bir insansız hava aracı saldırısı yoluyla Amerika Birleşik Devletleri'ne atfetmektedir. İsrail ayrıca, uluslararası diplomasi ve hukuk kurallarını ihlal ederek Şam'daki İran Konsolosluğu'na da saldırmış, bu saldırıda çok sayıda askeri yetkili hayatını kaybetmiştir. Ocak 2024'te İsrail, Hamas'ın silahlı kanadının kurucusu Sali Aluri'yi öldürdüğünü iddia etmiştir. Daha önce, 22 Mart 2004'te İsrail'in saldırısında, neredeyse felç olmuş yaşlı Filistinli dini lider Şeyh Ahmet Yasin suikasta uğramıştır. Kendisi, Gazze Şehri'nde sabah namazına gitmek için tekerlekli sandalyede taşınıyordu. Hatta, Filistin Kurtuluş Örgütü (PLO) lideri Yasir Arafat’ın da 2004 yılında şüpheli koşullarda beklenmedik bir şekilde öldüğü düşünülmektedir. Bazı spekülasyonlar, onun zehirlenmiş olabileceğini öne sürmüştür. Ayrıca, birçok İranlı bilim insanının da İsrail tarafından ajanları aracılığıyla suikasta uğradığına dair raporlar bulunmaktadır. Unutmamalıyız ki, Birinci Dünya Savaşı, Avusturya Arşidüklü Franz Ferdinand'ın suikasta uğramasıyla başlamıştır.

Sorulan soru şudur: "İsrail, Gazze'deki Filistinlilerin etnik temizliklerini gerçekleştirmeyi başaracak mı?" Gerçekten de, bunu zaten yapmıştır. Elbette, Filistinliler, dünya tarafından çok fazla destek görmeden, İsrail'in savaş suçlarına karşı daha fazla direnç ve azim göstermektedir. Müslüman dünya ve liderlerinin tepkisi ise oldukça utanç vericidir.

İkinci soru ise, İsrail'in, özellikle önde gelen Filistinli liderleri suikastle öldürerek, Filistin halkının işgal altındaki topraklarına karşı direniş kararlılığını kırıp kıramayacağıdır. Cevap: Hayır, bu mümkün olmayacaktır. Tarihin en büyük derslerinden biri, ne kadar zulüm ve baskı yapılırsa yapılsın, özgürlük savaşçıları özgürlüklerini her ne pahasına olursa olsun aradıkları sürece bu mücadelelerin baskı altında bastırılamayacağıdır.

Ismail Haniyeh’in şehadetinden önce, İsrail, onun üç oğlunu ve dört torununu da suikastle öldürmüştür. Bu acı dolu zamanda, Ismail Haniyeh şöyle demiştir: “Biz bir direniş hareketiyiz ve direniş mutlaka zafer kazanmalıdır. Öldürmek, sadece Filistin halkının kararlılığını güçlendirecektir. Onlar (İsrailliler) liderleri veya onların yakın akrabalarını öldürdüklerinde, halkımızı terk edeceğimizi, direnişimizi terk edeceğimizi düşünüyorlar, ancak yanılıyorlar. Bu asil kan, kendi çocuklarım dahil, kararlılığımızı pekiştirecek, daha dik durmamızı sağlayacak, bu yolda ilerlemek konusunda daha ısrarcı olmamıza yol açacaktır. Mücadelemiz ve direnişimiz, özgürlüğümüzü ve Filistin halkının yasal haklarını kazanana kadar devam edecektir.”

ABD, İsrail ve onun batılı destekçileri şunu anlamalıdır ki, Filistinlilerin özgürlük mücadelesinde hayatını kaybedenler hızla yerine konur. Hiçbir boşluk yoktur. Yahya Sinwar, Ismail Haniyeh'nin yerini almıştır. Özgürlük mücadeleleri, özgürlük için mücadele eden insanların kolektif iradesi ve kararlılığına, haklı davaları için fedakarlık yapmaya istekli olmalarına dayanır. Netanyahu, iç politik sebeplerle çatışmayı tırmandırmak ve genişletmek istemektedir. Çatışmanın tırmanması, İran ve ABD'yi daha büyük bir bölgesel çatışmaya çekebilir, ancak bu, çatışmayı çözmeyecektir.
 
 Bu makale, 18 Ağustos 2024 tarihinde, Pakistan'ın Lahor şehrindeki Daily Minute Mirror gazetesinde yayımlanmıştır.
 
 
Okunma 5 defa Son Düzenlenme Salı, 17 Aralık 2024 11:44
Yorum eklemek için giriş yapın