1. DEVRİM SÜRECİ
a. Devrimin geçmişi;
Suriye’de Mart 2011’de zirve bulan sokak hareketleri, Beşar Esad Rejimi tarafından ölçüsüz şiddet kullanılması sonucunda, hiç istemedikleri halde, hazırlıksız ve teşkilatsız bir şekilde, silahlı mücadeleye itildi.
Suriye Muhaberatının etkin denetimi altında olan halkın içerde süratle örgütlenmesi mümkün değildi. Bu nedenle, siyasi örgütlenme daha önceki yıllarda rejimin zulmünden kaçarak farklı ülkelere yerleşmiş ve buralarda bir konuma sahip olmuş yurtsever Suriyelilerin, 02 Ekim 2011 tarihinde “Suriye Ulusal Konseyi” (SUK) adı altında toplanmaları ile başlamıştır. İlk başkanı Burhan Galyun’dur.
Askeri örgütlenme ise, Suriye ordusunda görev yaparken, Beşar Esad Rejimi ve uygulamalarını kabullenmeyerek pasaportsuz ve belgesiz olarak ülkelerini terk edip Türkiye ve Suriye’ye komşu ülkelere sığınan ve buralarda mülteci kamplarına yerleştirilen yurtsever subay ve generallerin Temmuz 2011 tarihinde “Özgür Suriye Ordusu” (ÖSO) adı altında teşkilatlanması ile başlatıldı. İlk kurcusu Mühendis Alb. Riyad El Esad ‘tır. Daha sonra, aynı kamp bölgesinde Tuğg. Mustafa Şeyh Komutasında “Suriye Askeri Meclisi”, Tuğ. Fayiz Amro Komutasında başka bir askeri grup oluştu.
Suriye dışında bu sivil ve askeri teşkilat kurulurken, Suriye içinde de ÖSO şemsiyesi altında ama organik bağı çok zayıf veya hiçbir bağlantı kurulmadan küçük silahlı gruplar oluşmaya başladı. Yani Suriye içinde çok başlı bağımsız gruplar, Suriye dışında da biri diğerinin kontrolüne girmek istemeyen sivil konsey ve askeri komutanlıklar muhalif mücadeleyi yürütmeye çalıştılar.
Başlangıçta, Suriye içindeki küçük silahlı muhalif gruplar, maişet, silah ve mühimmat ihtiyaçlarını Suriye dışındaki SUK ve ÖSO’den, onlar da irtibatlı oldukları yabancı devletlerden talep ettiler. Suriye içindeki grupların ihtiyaçları karşılanamayınca, Suriye dışındaki oluşumlara güven sarsıldı, her grup Suriye içinde ve dışında kendi başının çaresine bakmaya başladı.
Beşar Esad’in muhalefeti bastırma girişimleri katliam derecesine ulaşınca BM Güvenlik Konseyi, Suriye Yönetimine BM‘in müdahalesini gündemine alarak görüştü. Ancak ABD, İngiltere ve Fransa’nın olumlu görüşüne rağmen Rusya ve Çin’in muhalefeti nedeni ile müdahale kararı kabul edilmedi.
Türkiye’nin yoğun çabası sonucunda, ABD’nin liderliğinde İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada, İtalya, Türkiye, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Mısır ve Ürdün bir araya gelerek “Suriye’nin DostlarıGrubu” oluşturuldu. Bu grup sadece siyaseten Suriye muhalefetini desteklerken, Rusya, Çin, İran, Lübnan Hizbullah’ı ve Irak da hem siyaseten hem de fiili askeri yardım ile Beşar Esad’ı destekledi. Muhalifler ihtiyaç duydukları askeri malzemeyi fahiş fiyatlarla ve Beşar Esad’ı destekleyen Rusya ve bağlılarından gizli ve gayri meşru yollardan temin edebiliyorlardı. Suriye’nin Dostları kendi menfaatlerine uygun bir muhalif muhatap oluşturmak için başlattıkları girişim sonucunda, 11Kasım 2012 ‘de Katar’daSUK üyelerinin % 30 temsil edildiği “Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu” (SMDK); 08 Aralık 2012 tarihinde ÖSO ve Suriye içi askeri muhalif grupların bir kısmının çağırıldığı Antalya toplantısında “Suriye Yüksek Askeri Konseyi” (SYAK) kuruldu. El Kaide, El Nusra ve İslamî Cephe temsilcileri ile ÖSO’ ya bağlı bir kısım komutanlar SMDK ve SYAK bünyesinin dışında bırakıldı. SMDK’nın başına Muaz el-Hatip, SYAK’ın başına da Genelkurmay Başkanı olarak Tuğg. Selim İdris getirildi.
Bir yılı aşan süre içinde ne SMDK ve oluşturduğu icra heyeti, ne de SYAK, Suriye içindeki muhalif silahlı gruplar üzerinde otorite temin ederek birliği temin edemedi. Bunun birinci sebebi içerde tabanlarının olmaması; ikinci sebebi başlangıçta bir kısım silahlı grupların SMDK ve SYAK’ın bünyesine alınmamaları, üçüncü sebebi de kendilerine bağlamak istedikleri grupların ihtiyaçlarını temin etmede yetersiz kalmaları gösterilebilir. Destekleyen ülkelerin kıt yardımlarını seçilmiş bazı gruplara aktarmalarından dolayı da başlangıçtaki bölünmüşlük derinleşerek devam etti.
Suriye sorununa siyasi bir çözüm bulmak amacına dönük olarak, Suriye’nin Dostlarının organize ettiği, İstanbul’da, Roma’da, Amman’da, Doha’da seri toplantılar düzenlendi. Haziran 2012’de toplanan Cenevre-1 konferansı da soruna çözüm bulamadığı gibi uygulanan zulmü engelleyemedi ve akan kanı durduramadı.
b. Bugün Gelinen Durum (07 Aralık 2013)
Humus bölgesinde 43, İdlib Bölgesinde 25, Sahil Kesiminde Türkmen ve Kürt dağında 30, Şam ve Güneyi bölgesinde 29, Rakka, Deyrizor ve Kamışlı bölgelerinde 25, Halep Bölgesinde 25, Hama Bölgesinde 7 olmak üzere toplam 184 farklı büyüklüklere sahip, bağımsız silahlı muhalif grup bulunmaktadır. Bunlar ÖSO’nun ve SYAK’ın kontrol etmeye çalıştığı gruplardır. Bunların dışında Şam Irak İslam Devleti, El Nusra ve İslâmî Cepheye bağlı silahlı gruplar bulunmaktadır.
Iraklı Ebu Bekir El-Bağdadi El-Huseynî 2010 yılında Irak’ta, El-Kaide Liderliğine bağlı olarak Irak İslâm Devleti’nin lideri olan Ebu Ömer El Bağdadî’nin ölümünden sonra Irak İslâm Devleti Liderliğine getirilmişti. Irak İslâm Devletinin Beşar Esad’ın himayesinde olduğu iddia ediliyordu. ABD Irak’tan çekildikten sonra, Irak Hükümetinin baskısı sonucunda Beşar Esad tarafından Ebu Bekir El Bağdadî’nin geri çağırıldığını ve göstermelik olarak hapsedildiğini, sonra da af adı altında salıverilerek Suriye’deki El Kaidenin başına geçmesinin sağlandığını iddia edenler bulunmaktadır. Afganistan’da bulunduğu söylenen Genel El Kaide Lideri Dr. Ayman El-Zevahiri’nin muhalefetine rağmen, Ebu Bekir el-Bağdadi El-Huseyni kendisini 09 Nisan 2013 tarihinde “Şam Irak İslam Devleti” lideri olarak ilan etti. El Kaide merkezinin muhalefetine rağmen, Irak’ı kapsayacak şekilde Şam Irak İslâm Devleti adında bir oluşuma yönelmesi, El Nusra ve İslamî Cephe ile birleşmemekte ısrar etmesi, Beşar Esad’ın kontrolünde olduğu iddialarını kuvvetlendirmektedir. Şam Irak İslam Devleti Liderliği, ÖSO’ya bağlı silahlı gruplara karşı bir tasfiye harekâtına girişti. Temmuz 2013’de ÖSO’na bağlı El-Eez bin Abdussalam Taburunun Komutanı Üsteğmen Kemal Hamami’yi öldürdü. Kasım ayı başında El-Hicra ila-Allah Taburunu kuşattı. Taraflardan ölenler oldu. Karşılıklı kontrol noktaları tesis ederek hasmane hareketler sürdürüldü. İslam Şûrası ile El Kaide arasında ittifak arayışında olan Şam Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türkmen dağındaki İslam Şûrası yönetim kurulu üyesi Celal Bayırlıyı öldürdü. Çatışma bir hafta sürdü. Taraflardan 17 kişi hayatını kaybetti. Kasım 2013 ortalarında aralarında barış anlaşması yapıldı ve SYAK’a karşı birlik kararı alındı. (EK-A El Kaide ve Irak Şam Devletinin Oluşumu Durum Raporu)
Kasım 2013 başında, Şam Özgürleri, Şam Şahinleri ve Zehram Aluş İslam Ordusu Komutanlarının bulunduğu İslami Grup Temsilcileri ve ÖSO‘nun üst düzey sorumluları, SYAK üst karargâhı ile kendilerinin de SYAK bünyesine alınmaları için görüştüler. İstekleri kabul edilmediği için SYAK ve SMDK‘yı tanımadıklarını, Suriye Devrimini Uluslararası alanda temsil etmek üzere, kendilerinin alternatif muhalif askeri ve siyasi birlik gerçekleştireceklerini ilan ettiler. Aralarındaki sorunları görüşmek üzere Diyalog Komitesi oluşturdular ve Körfez Arap Devletlerinin desteği ile “Hazreti Muhammed Ordusu” adı ile bir ordu kuracaklarını ilan ettiler.
PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak kabul edilen “Demokratik Birlik Partisi” (PYD) Kürtlerin yoğun olduğu Halep Eyaletindeki Afrin, Kopani ve Cinderis kentleri; Haseke eyaletinin Amude, Derek beldeleri, Mardin’in Şenyurt semtinin karşısındaki El Darbasiye kenti ve Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinin karşında bulunan Resulayn kenti ve Tirbesipiye kasabasını içine alan bölgede Özerk Kürt Bölgesi ilan etme hazırlığı içinde bulunmaktadır. PYD Azınlık durumundaki Arapların Bölgeyi terk etmeleri için baskı uygularken, Kamışlı Hava Alanını kontrolüne aldı ve Şam Irak İslâm Devleti unsurlarının Irak’taki mücahitlerle irtibat kurmak için ellerinde bulundurdukları Irak hududundaki El Yarubiye hudut kapısını ele geçirdi. Bu arada, Suriye Kürt Ulusal Konseyi SMDK ’na katılma kararı alırken Suriye Kürt İslam Cephesi de Suriye İslam Cephesine katılma kararı aldı. PYD, Şam Irak İslâm Devleti, El Nusra, İslam Cephesi ve ÖSO unsurlarına karşı Kürt Bölgesini savunmayı sürdürmektedir.
Ekim ayı sonunda muhalif farklı direniş gruplarının müşterek yürüttükleri bir operasyon, birliğin sağlanması halinde muhalefetin gücünü göstermesi açısından önemliydi. Operasyon 21 Ekim’de başlatıldı ve iki hafta sürdü. Hedef Humus-Şam yoluna hâkim El-Mehin dağında bulunan, Beşar Esad’a bağlı kuvvetlere ait, Suriye’de ilk üçe girecek büyüklükteki silah ve mühimmat deposu idi. El Nusra Cephesi, Şam Irak İslam Devleti, bağımsız İslami Gruba bağlı Ahrar El Şam Hareketi ve İslam Tugayı ile ÖSO’na bağlı Birinci Komando Alayı ve El-Hadraa Taburu’ndan oluşan muhalif gruplar kışlaya operasyon icra ederek on binlerce füze, havan ve tank mermisi, tanksavar füzesi milyonlarca kalaşnikof mermisi ele geçirmişlerdir.
Ekim 2013 ayı sonunda, Suriye’nin en güçlü muhalif İslamî gruplarına mensup 25 Komutan Suriye Yüksek Askeri Konseyi ve Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonundan taleplerini kararlaştırmak üzere Antakya’da toplandılar. Toplantıda Cenevre-2 toplantısına Suriye Muhalefetinin katılmaması gerektiği, SYAK’ın yerine içinde kendilerinin de bulunduğu yeni Genelkurmay Başkanlığı oluşturulmasına ve SMDK’ nun da yeniden dizayn edilmesine karar verdiler. Bu toplantıdan sonra, Cenevre-2 Konferansına katılma meselesini görüşmek üzere İstanbul’da toplanacak olan SYAK ve SMDK heyetine isteklerini bildirmek üzere İstanbul’a geldiler. Katar Dışişleri Bakanının aktif aracılığı ile Güçlü İslamcı Grupların Komutanları ve Özgür Suriye Ordusunun Komutanları ile SYAK ve SMDK yetkileri arasında 1-2 Kasım 2013 günlerinde bir seri toplantılar gerçekleştirildi. Ancak taraflar arasında anlaşmaya varılamadı. Bu toplantıdan sonra, muhalif askeri mücadeleyi fiilen yürüttükleri halde SYAK ve SMDK’nin dışında kalan ÖSO ve İslamcı Grupların komutanları yeni Genelkurmay Başkanlığı oluşturma kararı ile İstanbul’dan ayrıldılar. Bu toplantı ve görüşmelere Şam Irak İslam Devleti, El-Nusra ve El-Faruk Taburlarının Komutanları katılmadılar.
Rejimi devirmek ve İslâmi devlet kurmak amacında birleşen İslâmi Grupların en güçlüleri olan Ahrar El-Şam, Sukur El-Şam, El-Tevhit Tugayı, İslâm Ordusu, El-Hak Tugayı, Ansar El-Şam Taburları ve Kürt İslami Cephesi Komutanları,22 Kasım 2013 tarihinde “İSLÂM CEPHESİ” adı altında birleştiklerini açıkladılar. Toplantıda Cephenin Şura Meclisini, Başkanını, Başkan Yardımcısını, Genel Sekreterini, Askeri ve Adli sorumlularını da seçerek ilan ettiler. Yayınladıkları bildiride; Üç aya kadar kendilerine bağlı askeri, medya, yardım ve idari unsurlarını da birleştireceklerini, İslâmi Cephe’nin bağımsız, askeri, siyasi ve sosyal bir örgüt olduğunu ve katılmak isteyen tüm gruplara kapılarının açık olduğunu bildirdiler.
Öte taraftan SUK’a ve SMDK’ye üyeler veren İhvan-ı Müslümin, Haziran 2013 tarihinde yaptığı ilk toplantı ile yeni bir parti kurma hazırlığı başlatmıştır. İlk toplantısına 100 siyasi şahsiyet katıldı. Üçte birini Müslüman Kardeşlerin oluşturacağı, aşırı uçlarda olmamak şartıyla Suriye’nin bütün etnik unsurlarının katılımına açık tutulan, hedefi, ilkeleri, başkanı, başkan yardımcısı, genel sekreteri ve yürütme organı seçilen partinin adının “Adalet ve Anayasa Ulusal Partisi”, kısaltmasının da “Va’d” olduğu açıklandı. Partinin önümüzdeki günlerde kuruluşunu tamamlayacağı beklenmektedir.
Suriye içinde askeri ve siyasi bu gelişmeler olurken, Suriye Muhalefetini temsil yetkisi hususunda şüphe ile bakılan SMDK 123 üyesi ile 8-9 Kasım 2013 tarihlerinde, Cenevre-2 Toplantısına katılma konusunu ve içlerinden Muhalif Hükümet Üyelerini seçmek amacıyla toplandı. Son BM Kararı, Güvenlik Konseyi Kararı, Suriye Halkının Dostları Grubunun açıkladığı esaslar ile SMDK‘nı Arap Birliği Sekreterliğine gönderdiği mesajdaki isteklerinin uygulanması ve toplantıda Suriye’de iktidarın teslim alınma esasları ile bağımsız yetkili bir hükümetin kurulması esaslarının görüşülmesi, Beşar Esed’in Cenevre’de ve sonrasında hiçbir etkisinin olmayacağının kabulü şartı ile Cenevre-2 toplantısına katılma kararı verildi. Bu toplantıda Dr. Ahmet El Tuhme ‘nin başbakanlığında hükümet de kuruldu.
BM Genel Sekreteri Ban25 Kasım 2013 tarihinde yaptığı yazılı açıklamada, 2 nci Cenevre Konferansının; 22 Ocak 2014 tarihinde yapılacağını, 30 Haziran 2012'de imzalanan 1. Cenevre Konferansı sonucunda yayınlanan bildiride yer alan, karşılıklı rızayla, askeri ve güvenlik yapıları gibi tam yetkili yürütme gücüne sahip bir geçiş yönetiminin kurulmasını hedeflediğini bildirdi.
c. Suriye’de Tarafların Durumu (07 Aralık 2013)
32 aydır sürdürülen silahlı mücadele sonucunda, çocuk, kadın yaşlı demeden yüz bin insan rejim kuvvetleri tarafından katledildi. Beş milyon insan evinden ve yurdundan edildi. Zaruret içine düşen Suriyeli muhacir kardeşlerimizin bir kısmının bu durumunu Ülkemizin bütün şehirlerinin cami önlerindeki mevcudiyetlerinden anlayabilirsiniz.
Rejim kuvvetlerinin hâkim olduğu şehir merkezlerinde Sünni mahalleleri tamamen tahrip edildi. Humusta 16 Sünni mahallesinden 13’ü, Humus’un kasabası Kusery merkezinin tamamı tahrip edildi. Hama da harabeye çevrilen şehirler arasındadır.
Şehir Merkezlerinin ortalama %35’i, kırsal kesimin %70’i muhalif kuvvetlerin kontrolü altında bulunmaktadır.
Rejim kuvvetleri Hama, İdlip, Tartus, Lâzkîye ve El-Süveyda şehir merkezlerinin %100’üne, Şam şehir merkezinin %90’ına, Humus şehir merkezinin %80’ine, Halep ve Dara şehir merkezlerinin %50’sine, Tartus ve El-Süveyda kırsallarının da %100’üne hâkimdir.
Muhalif Kuvvetler ise, El Rakka şehir merkezinin %100’üne, Der El-Zur şehir merkezinin %65’ine, Halep ve Daraa şehir merkezlerinin %50'sine, El Rakka kırsalının %100’üne, Der El-Zur ve İdlip kırsallarının %95’ine, Şam ve Halep kırsallarının %80’ine, Humus ve Daraa kırsallarının %70’ine hâkimdir.
Kürt silahlı gruplar; El-Hasakeh şehir merkezinin %100’üne, kırsalının da %60’ına hâkim durumdadır. (EK-B: Suriye’de Muhalif Gruplar ve Rejim Kuvvetlerinin Son Durumu Raporu)
d. Devrim Sürecinin Değerlendirilmesi
Bu kadar belirsizliğin olduğu bir durumda;
Cenevre Konferansına katılanlar Suriye Muhalefetinin desteğini arkasında hissedebilecekler mi?
Konferansa katılanlar Muhalefeti temsil edebilecekler mi?
Cenevre Konferansı hedefine ulaşabilecek mi?
Cenevre Konferansında Muhalefetin lehine alınacak kararlar uygulanabilecek mi?
Muhalefet lehine alınacak kararların Beşar Esad tarafından uygulanmasını hangi güç sağlayacak?
Bu sorulara olumlu cevap vermek oldukça zor görülüyor.
Yüz binden fazla masum insan hayatını kaybetti. Beş milyon insan fakrı zaruret içinde yurdundan ve yuvasından ayrı hayat sürmek mecburiyetinde bırakıldı. Şehirler, mabetler harabeye çevrildi. Tarihte gelmiş geçmiş en zalim işgalci düşmanlar bile bu denli zulüm yapmazlardı. Bir devlet başkanı, bir hükümdar kendi halkına bu kadar nasıl zulmedebilir anlaşılır gibi değildir.
İslam Dünyası ızdırap çekiyor. Ülkeler çalkalanıyor. Yönetimler devriliyor. Yenilerinin kurulması kolay olmuyor. Çağın ihtiyaçlarına cevap verebilecek sistemleri kurmak, gelişmeyi, refahı, emniyeti sağlamak, yeni tuzaklardan ve vasilerden sıyrılıp kurtulmak kolay değildir. Bunun için yıkıp devirmeden önce çok düşünmek gerekir. Daha doğrusu, devirerek değil evirerek, düşmanlıkla değil sevgi, kardeşlik ve muhabbetle adalet, refah ve gelişim nasıl sağlanabilir, bunun yolu bulunmalıdır.
Bölünüp parçalanarak, ihtilaf ederek, gücü gereksiz alanlarda israf ederek başarıya ulaşmış dava yoktur. Mısır, Tunus, Libya, Yemen ve Suriye Devrimlerinde sağlanamayan siyasi ve askeri güçlerin ittifakının sağlanabilmesi için ASKER-SİVİL ilişkilerinin dünyada geçerli olan konseptine bir göz atmakta fayda olduğu kanaatindeyim.
2. DÜNYADA KABUL GÖRMÜŞ ASKERİ-POLİTİK KURALLAR VE SİVİL-ASKER İLİŞKİLERİNDE GENEL PRENSİPLER;
a. Barış döneminde;
Barış döneminde silahlı kuvvetler sivil iradeye tabi olmalıdır. İç ve dış güvenlik meselelerinin nihai kararı siyasetin olmalıdır. Milli hedefler, hedefleri elde edecek askeri, ekonomik, sosyal ve siyasi güçlerin kullanılma esas ve yöntemleri, topyekûn savunma ve taarruz hazırlıklarının yapılmasından siyasi irade yetkili ve sorumlu olmalıdır. Silahlı kuvvetler sivil iradenin çizdiği yolda silahlı kuvvetleri ülkeyi topyekûn savunmaya ve savaşa hazır hale getirmeli ve savaşın sevk ve idaresinin en etkin şekilde yapılabilmesi için hazırlıkları yapmalıdır.
b. Savaş Dönemlerinde;
1) Savunma durumunda;
Savaş sivil irade tarafından yönetilmelidir.
Topyekûn savunma yapmak için veya genel savaşa yol açacak taarruzda, seferberliğin ilanı ile birlikte harekât alanları ve cephelerin ülke sınırından itibaren geri hudutlarına kadar olan bölgelerdeki mülkî ve mahalli idareler Harekât alanı veya cephe komutanlıklarının emrine verilirler.
2) Savaşın sınır ötesine taşınması halinde;
Ele geçirilen topraklarda kurulacak sivil işler askeri hükümet faaliyetleri de askeri komutanlıkların emirlerinde hareket ederler.
3) Hasmın sınırları tecavüz etmesi halinde;
Savunan tarafın İşgal edilen topraklarında, önceden hazırlanan mukavemet teşkilatı (varsa), işgal kuvvetlerine ve işgalcinin işgal ettiği bölgedeki otoritesine rağmen, mülki, mahalli, iktisadî faaliyetleri etkili bir şekilde organize ederek asimetrik savaş yürütür.
Asimetrik savaşta görev alacak personel, bölgelerinden seçilmiş, itibar sahibi ve yapacakları faaliyetlerle ilgili olarak askeri eğitime tabi tutulmuş sivil şahıslardan oluşur.
Mukavemet Komutanlıklarının karargâhlarında, savunan tarafın silahlı kuvvetleri tarafından, özel kuvvet elemanları danışman olarak görevlendirilir. Özel kuvvet elemanları mukavemet harekâtının sevk ve idaresi ile birlikte, ihtiyaç duyulan eğitim ve teşkilâtlanma konusunda da danışmanlık ve aktif destek sağlarlar.
Topyekûn bir savaşta, savunan tarafın işgal altına girmiş topraklarında oluşturulacak mukavemet harekâtı önceden eğitilip hazırlanan sivil liderler tarafından yönetilir.
Asimetrik savaşın en önemli karakteri, emniyetin ve gizliliğin görevin yapılmasından daha önemli olmasıdır. Bunu için de asimetrik savaşın silahlı unsurları küçük gruplar halinde (gerilla) ve hareketli olarak kırsal kesimde üstlenirler. Meskûn mahallerde de, birbirleri ile irtibatı emniyetli sistemlerle sağlanmış 3-5 kişilik hücreler (yer altı) halinde bulunurlar. Şehirlerdeki mukavemet unsurları, görev yaptıkları sınırlı zamanlar dışında, mesleklerinin gerektirdiği normal günlük faaliyetleri içinde bulunurlar. Asimetrik savaşta, önemli kişilerin ve değerlerin emniyetli bölgelere taşınması için Kurtarma-Kaçırma teşkilatı ile bütün asimetrik savaş unsurlarına yardım ve yataklık sağlayacak yardımcı elemanların teşkili de faaliyetin başarısı için gereklidir.
Mukavemet başarıya ulaştıkça işgalden kurtarılan bölgelerde mukavemet kuvvetleri düzenli ordu birlikleri haline dönüştürülür. İşgalcinin kontrolünde olan bölgelerde asimetrik harekât devam ettirilir.
Barış zamanından muhtemel işgal edilebilecek bölgeleri için asimetrik savaş teşkilatı kurulmamış ise, işgalden sonra bu teşkilatın oluşturulup etkin hale gelmesi için, riayet edilmesi gereken gizlilik nedeniyle, uzun zamana ihtiyaç duyacaklardır.
Asimetrik savaşa barış zamanından hazırlanmayan ülkeler, hasımları tarafından ülkelerinin tamamının işgale uğraması halinde, ülkelerini düşman işgalinden kurtarmak için, dost bildikleri başka ülkelerin yardımına muhtaç olurlar. Bu durum da başka bir bağımlılığı peşinen kabul etmek anlamına gelir.
c. Zalim bir yönetime karşı başlatılan Mukavemet Harekâtında;
Mukavemet harekâtı, topyekûn savaşta hasım tarafından işgal edilen bölgede faaliyet gösteren mukavemet harekâtına benzer şekilde organize edilerek eğitilip yönetilmesi gerekmektedir.
Mukavemet önceden hazırlanmamışsa, yani organizasyonu ve eğitimi ayaklanma başlamadan önce yapılmamışsa, mukavemetin başarısı dış yardım ve desteğe ihtiyaç gösterir. Mukavemetin başarısı, dış yardımın;
1) Siyasi destekle birlikte
2) Mali yardım,
3) Askeri eğitim desteği,
4) Askeri silah ve malzeme desteği,
5) Mukavemetçilerin organizasyon ve eğitimi için güvenli üs bölgeleri tahsisi ve
6) İnsani yardım desteğinin hepsini de ihtiva etmesi ile mümkündür.
Bu destek, uluslararası örgütleri arkasına alabilen devletler tarafından açık olarak, tam alınamadığı zamanlarda ise örtülü olarak yapılabilir. Dış yardımın, özellikle askeri eğitim, silah ve malzeme yönünden yeterli derecede yapılması, sonuca süratle ulaşılmasına, insan kaybı ve tahribatın en az seviyede kalmasını sağlayacak en önemli faktör olarak kabul edilmelidir. Dış yardımın örtülü olarak yapılması yardımı alan için de, yardımı yapan için de avantajlar sağlayacağından öncelikle düşünülmesi gereken bir politik tercih olmalıdır.
Hazırlıklı veya hazırlıksız mukavemet harekâtını başlatmış olan bir komşu ülke Muhalefetine yardım etmek için, düzenli silahlı kuvvetlerle, söz konusu ilkenin rejim kuvvetlerine karşı, düzenli kuvvetlerle komşu ülke topraklarını işgal etmek, yardımcı ülkenin seçeceği en kötü destek şekli olarak kabul edilmelidir.
3. SONUÇ VE ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER
Bu Genel Kabullerden sonra, Güncel duruma döndüğümüzde;
a. İslâm Ülkelerinde beğenilmeyen rejim ve yönetimlerin silahlı güç kullanılarak zorla değiştirilmesi yöntemi, zayiat ve tahribatının büyüklüğü nedeniyle, en son düşünülmesi ve zorunlu kalınmadıkça uygulanmaması gereken bir yöntem olarak kabul edilmelidir.
b. Rejimlerin silahlı mukavemetle değiştirilmesi zorunda kalındığında, değişim sonrasını da içerecek şekilde ideal bir merkezi teşkilatlanma, uygulanabilir bir merkezi planlama ve etkili bir yerinden yönetim sistemi en önce düşünülmelidir. İç kaynak ve imkânlar mukavemetin başarısı için azami ölçüde geliştirilip kullanılmalıdır. Dış yardım düşüncesi, en son başvurulacak ve sınırlı alanları aşmayacak şekilde olmalıdır. Özellikle bölgedeki kötü emelleri ve uygulamaları bilinen devletlere muhtaç olunduğunda, yardımın bedelini misli ile almadan, değişim sonrası için oluşacak yönetime şartlar öne sürmeden bir kısım konuları vesayete almadan, bu devletlerin yardım yapmayacağı bilinmelidir.
c. Bütün mahzurlarına rağmen dışarıdan desteklenmesi insani, ahlaki ve meşru görülen bir mukavemet, zayiat ve tahribatın en aza indirilmesi için dış siyasi desteğin yanında yeterli mali yardım, etkili askeri eğitim desteği, ihtiyaç duyulan askeri silah ve malzeme desteği, yeterli ve güvenli üs bölgeleri ve etkin insani yardımın en süratli bir şekilde yapılması sağlanmalıdır.
d. İslâm Dünyası benzer durumlarda; ilgili Müslüman Ülke için süratle karar verip uygulamaya sokulabilecek bir mekanizmayı, kararının uygulatılmasını sağlayacak bir askeri gücü ve askeri yardım organizasyonunu, ihtiyaç duyan tarafa mali destek sağlayacak bir yardım fonunu, adaletin tesisi için insanlık suçu işleyen kişileri yargılayabilecek mahkemeleri en kısa zamanda hazırlaması, benzer sorunların çözülmesinde İslâm dünyasının refahı, güvenliği ve devletlerinin bekası için elzemdir.
e. Birleş Milletler Teşkilatının, İkinci Dünya harbi galibi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin tarafından, Dünya Milletlerini ve özellikle İslam Coğrafyasını kendi menfaatlerine en uygun olarak yönetmek ve sömürmek için kurulmuş bir teşkilât olarak görülerek, İslam dünyasının sorunlarının adil şekilde çözülmesi için BM ve yan oluşumları olan uluslararası topluma bel bağlanmamalıdır.
f. Otoriter rejimlerle yönetilen İslâm Devlet Yöneticileri; Mısır, Libya, Tunus, Yemen ve Suriye’de ortaya çıkan halk ayaklanmaları ve yıkıcı sonuçları dikkate alınarak, yönetimlerindeki insan topluluklarının patlama durumuna gelmeden, kendi yetkilerini temsil seviyesine indirecek, yasama, yargı ve yürütmeyi halkın seçtiklerine bırakacak dönüşüm ve devrimi kendileri başlatmalıdırlar. İslâm dünyası bu anlamda teşvik edici ve yardımcı olmalıdır.
g. İslam Dünyası; Öncelik Suriye olmak üzere, kriz olan İslâm Ülkelerinde hakkaniyeti sağlayacak yeni yönetimlerin en kısa zamanda iş başına getirilmesi için öncelik askeri organizasyon, eğitim ve malzeme desteğinde olmak üzere, ihtiyaç duyacakları her türlü dış desteği, İslâm dünyası dışındaki ülkeleri karıştırmadan, kendi imkânlarıyla ve bütün muhalif kuruluşları kavrayacak şekilde sağlamalıdırlar. Muhalefetin, değişim sonuna sarkacak ihtilaflarının kalmamasına dikkat edilmesinin, yardımın etkisini arttırıcı bir etki yapacağı gözden uzak tutulmamalıdır.
h. İslâm Dünyasının bir irade altında toplanması ve bu iradenin adil yönetimi için gereken müesseselerin oluşturulması, bu gün İslâm Dünyasında yaşanan olumsuzlukların çözümü için atılacak en önemli adım olduğu kabul edilerek, bu istikametteki fikri çalışmaların İslâm Dünyasının bütün akademik çevrelerinde ve sivil toplum kuruluşlarında başlatılması üzerinde durulmalıdır. 07 Aralık 2013
Adnan Tanrıverdi
Emekli General
ASSAM Ynt. Krl. Bşk.
4. EKLER
a. EK-A: El Kaide ve Irak Şam Devletinin Oluşumu Durum Raporu (07 ARALIK 2013
b. EK-B: Suriye’de Muhalif Gruplar ve Rejim Kuvvetlerinin son durumu Raporu (07 Aralık 2013)
EK-A
EL KAİDE VE IRAK ŞAM İSLAM DEVLETİNİN OLUŞUMU
RAPORU
(07 ARALIK 2013)
1. El-Kaide’nin ilk çekirdeğini ve fikrini Irak’a getiren Ebu-Musab El-Zerkavi dir.
a. Ebu-Musab El-Zerkavi
1) Gerçek Adı: Ahmet Fadıl Nezzal El-Halayleh
2) Ülke: Ürdün'ün El-Zerka şehrinden
3) Doğum: 30 Ekim 1966
4) Ölümü: 07 Haziran 2006
5) Hayatı:
v1989 Afganistan’a geçti, orada Usame bin Ladin El-Kaide lideri ile görüştü.
v1990 Ürdün’e döndü.
v1990 tutuklandı, 15 yıl hapis cezası verildi.
vAma Ürdün kraliyet af ile 7 yıl sonra çıktı.
v1999 Pakistan’a geçti (Peşaver bölgesine)
vÜç kezÜrdün'deidama ve15 yılhapis mahkûmedildi.
vAmerika Ebu Musab ile ilgili bir bilgi verene, tutuklamak için 25 Milyon dolar ödül koydu.
v2003 yılında Amerikan işgali başlamadan önce Irak’ta bulundu.
v5 Şubat 2003’te Amerikan dışişleri bakanı Colin PowellBM GüvenlikKonsey’sinde "Ebu-Musab El-Zerkavi El-kaide lideri ve Irak cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin ile bağlantılıdır" dedi.
vEbu-Musab El-Zerkavi Irak’ta Tevhit ve Cihat Cemaatini oluşturdu.
v17 Ekim 2004’te Tevhit ve Cihat Cemaati Selefi Mücahit Cemaati ile birleşti, Yeni örgütün adı: Rafiden Ülkelerinde El-Kaide veUsame bin Ladin'inEl Kaideliderine biat etti.
Not: Araplarda Mezopotamya'ya Bilad el-rafideyn (iki nehir ülkesi) denmektedir.
6) 15 Ocak 2006 Mücahit Şura Meclisi oluştu.
2. Mücahit Şura Meclisi Ebu-Ömer el-Bağdadi’yi lider seçti.
a. Ebu-Ömer El-Bağdadi
1) Gerçek Adı: Hamed Davut Muhammed Halil El-Zavi
2) Doğum: 1964 El-Hadise (Irak)
3) Ölümü: 19 Nisan 2010
4) Hayatı:
vPolis Koleji mezunu
vDini gruplar ile irtibatı olduğu için Polislikten çıkarıldı.
v1985 yılında Selefi Cihat Cemaatine katıldı, devlet tarafından tutuklandı.
v1987 yılında Afganistan’a geçti.
v7 Haziran 2006’da Ebu-Musab El-Zerkavi bir Amerikan askeri operasyonunda ailesi ile birlikte öldürüldü.
vEbu-Musab'ın ölümü ile ilgili açıklamalar:
Ø George Walker Bush: “El-Kaide'yeşiddetli birdarbe” ifadesini kullandı.
Ø Donald Henry Rumsfeld: “Önemlibir zafer” dedi.
Ø Tony Blair: “Çok hoş veterörekarşıgenişsavaştaönemli bir adım” ifadelerini kullandı.
Ø Kofi Annan: “Bu haber memnuniyet verici” dedi.
Ø Hamid Karzai: “Terörebelirleyici birdarbe” dedi.
Ø Pakistan Dışişleri Bakanlığı: "Önemli bir gelişme".
Ø Javier Solana (Avrupa BirliğiOrtakGüvenlikPolitikası ve DışişleriYüksek Temsilcisi): El-Kaide'yeşiddetli birdarbe
3. Irak İslam Devleti Örgütü
a. 15 Ekim 2006 Irak İslam Devleti Örgütü oluştu.
b. Ebu-Ömer El-Bağdadi Irak İslam Devleti’nin lideri seçildi.
1) 19 Nisan 2010 Ebu-Ömer El-Bağdadi (Irak İslam Devletinin Lideri) ve yardımcısı Ebu-Eyüp El-Mısri (El-Kaide Genel Merkez Sorumlusu) öldürüldü.
2) Askeri operasyona Amerika ve Irak özel kuvvetler katıldı, operasyon El-Tertar bölgesinde oldu.
3) 20 Nisan 2010 tarihinde Irak Başbakanı Nuri El-Maliki Ebu-Ömer El-Bağdadi’nin öldüğünü açıkladı.
c. 16 Mayıs 2010 Irak İslam Devletinin Şura Meclisi toplandı. Toplantıda Ebu-Bekir El-Bağdadi’yi lider ve El-Nasır Lidinillah Savaş Bakanı seçildi.
d. Ebu Bekir El-Bağdadi:
1) Gerçek adı: Dr. İbrahim Avaad İbrahim El-Samirra
2) Doğum: 1971 Samirra / Irak
3) Kısaltma adı: Ebu-Bekir El-Bağdadi_ Ebu-Dua_El-Kerar
4) Hayatı:
vBağdat İslam Üniversite Mezunu ( Lisans – Yüksek lisans – Doktora )
vVaiz, İslam kültüründe, İslam tarihinde ve peygamber soyu ile ilgili çok geniş bilgi sahibi.
vAmerika Dışişleri Bakanlığı: Ebu-Bekir El-Bağdadi’yi yakalayana veya öldürene 10 milyon dolar ödül vereceğini açıkladı.
4. 15 Mart 2011 Suriye Devrimi başladı.
a. 2011 Haziran’da El-Kaide genel lideri Ayman El-Zevahiri Suriye’de Cihat çağrısı yaptı, batı ülkelerine ve ABD’ye karşı çok tedbirli olmanız gerekiyor dedi (Hazırlık çağrısı)
b. 2011 yılı sonunda Suriye’de Ebu-Muhammed El-Gülani’nin liderliğinde. El-Nusra Cephesi oluştu,
1) Ebu-Muhammed El-Gülani Amerika'nın Irak'ı işgali sırasında Irak’ta bulunmuştu. Mücahitleri Suriye'den Irak’a geçirdi. Suriye devrimi başladıktan sonra Suriye’ye geri döndü.
2) Newyork Times gazetesi: Ebu-Muhammed El-Gülani, Ahrar El-Şam, Sukur El-Şam ve İslam Tugayı komutanları toplandı, O toplantıda Ebu-Muhammed El- Gülani maske takıyordu.
3) 12 Şubat 2012El-kaide genel lideriAyman El-Zevahiri Batı, Arap ve Türkiye’ye karşı tedbirli olmanız gerekiyor dedi ( başlama çağrısı )
4) 11 Aralık 2012El-Nusra cephesi ABD tarafından Terör listesine alındı.
c. 9 Nisan 2013 tarihinde Ebu-Bekir El-Bağdadi (Irak İslam Devleti) açıklama yaptı. Bu açıklamada “iki taraf (El-Nusra Cephesi ve Irak İslam Devleti) birleşme kararı verdi” dedi.
1) Ebu Bekir El-Bağdadi, El-Nusra Cephesinin lideri Ebu-Muhammed El-Gülani de bizim askerimiz dedi. Yeni adını “Irak Şam İslam Devleti” olarak açıkladı
2) 10 Nisan 2013 tarihinde El-Nusra Cephesi’nin lideri Ebu-Muhammed El-Gülani “Ebu-Bekir El-Bağdadi’nin bu adımından haberim yoktur” dedi. Aynı zamanda El-kaide genel liderliğine biat etti.
3) 9 Haziran 2013’te El-Kaide genel lideri Ayman El-Zevahiri yazılı bir rapor yayınlayarak, raporunda Şam Irak İslam Devleti’nin lağvedilmesini, Irak İslam devletinin mekânının Irak, El-Nusra cephesinin mekânının da Suriye olmasını istedi.
4) 15 Haziran 2013’te Ebu-Bekir El-Bağdadi El-Kaide genel liderinin kararını reddetti ve Irak Şam Devletinin devamına karar verdi.
5) 8 Kasım 2013’te El-Kaide genel lideri Ayman El-Zevahirin 08 Haziran 2013 tarihli kararı ile ilgili bir ses kaydı El-Cezire televizyonunda tekrar yayınlandı. Yayında, “Şam Irak İslam Devletinin lağvedilmesini, Irak İslam devletinin mekânının Irak, El-Nusra cephesinin mekânının da Suriye olacaktır” dedi.
6) 12 Kasım 2013’te Irak Şam İslam Devleti’nin resmi sözcüsü El-Kaide genel liderinin kararını tekrar reddetti.
ASSAM
EK-B
SURİYE’DE MUHALİF GRUPLAR VE REJİM KUVVETLERİNİN DURUMU
RAPORU
(07 ARALIK 2013)
1. ŞAM:
a. Şehir Merkezi:
v 90% Rejimin kontrolünde.
v 10% Muhalefet kontrolünde.
b. Kırsal Alan:
v 20% Rejimin kontrolünde. (El-Seyide Zeynep Hizbullah ve Ebu El-Fadıl El-Abbas Iraklı Tugayın bulunduğu merkez)
v 80% Muhalefet kontrolünde (Doğu ve Batı El-Guta, Darayya, Doma, Harasta….)
Şekil 1
2. HALEP:
a. Şehir Merkezi:
v 50% Rejimin kontrolünde (mahallelerden: El-Suleymanyh, El-Azizeyh, El-Cemileyh, El-feyd, El-Hamadaneyh….)
v 50% Muhalefet kontrolünde (mahallelerden: Bustan El- kasır, Salah El-din, El-mâdi, Tarik El-Bab, El-Sahur…..)
b. Kırsalı Alan:
v 80% Muhalefetin kontrolünde ama rejim güçleri Hanaser ve El-Sifere bölgelerini aldıktan sonra o bölgelerin Halep ve Hama arasındaki yola hakim olması rejim güçlerine silah ve mühimmat sağlamayı kolaylaştırdı. Dolayısıyla güneyde güçleniyor. Kuzeyde ve Türkiye’ye yakın olan bölgeler muhalefetin kontrolü altında sadece Afrin bölgesi Kürt ve rejimin kontrolünde, Nubul ve El-Zehra Şii köyleri rejim taraftarı Milli Savunma Güçlerini oluşturuyorlar (sivil silahlı).
Şekil 2
3. HUMUS:
a. Şehir Merkezi:
v 80% Rejimin kontrolünde. Humus’ta alevi mahalleleri vardır (El-Zehra, El-Nuzha, Ekrima….) bu meskun mahalleler içindeki sivillerle birlikte bir askeri bölgeye dönüştüler, Alevilerin (sivil silahlı) çoğu şabbiha'ya çalışmaktadır.
v Sünnilerin 16 mahalleleri vardır, ama 13 mahalle yerle bir oldu ( El-Halidieyh, El-Kusur, El-Krabis, Cort El-Şeyah, Bab-hod, Bab El-Türkmen…, yaşamın devam ettiği 3 mahalle İnşaat, El-Guta, El-Vaar)
Şekil 3
b. Kırsal Alan:
v 60% muhalifler hâkimdir. El-Resten, Telbise, El-Hule bölgelerine ama Humus batısında Lübnan sınırından Hizbullah girdikten sonra rejimi desteklemek için, İki güç beraber El-Kuser bölgesini kontrol ettiler (El-Kuser humusun Lübnan’a kapısıdır) humus kırsalında rejime ait bir çok askeri tugay ve alay vardır.
v Aşağıdaki fotoğraf rejim ve hizbullah askerleri girdikten sonra El- Kuseyr’ın durumunu göstermektedir. (bu bir örnek girmeden önce uçak, top, havan, tank ve füze ile saldırı yaparlar, bu her il’in, şehrin ve köy durumu).
Şekil 4
4. HAMA:
a. Şehir Merkezi:100% Rejimin kontrolünde (Şehir Nüfusunun 100%’ü Sünni)
b. Kırsal Alan:
v Aleviler Köyleri: El-Ğab, Selhab, Misyaf…
v Hıristiyan Bölgesi: Meharde alanı.
v İsmaiyli Mezhebi Köyleri: El-Selemeyh
v Sünni köyleri: Krnaz, Mork, Taybit El-Emam….
v Hama Kırsalı’nın 30%’u Muhalefetin kontrolündedir.
5. DER EL-ZUR:
a. Şehir Merkezi:
v 35% Rejim kontrolünde (El-Kusur, El-Cura ve Âyaş gibi... Mahalleler)
v 65% Muhalefet kontrolünde (El-Hamideyh, El-Huveka, El-Ruşdeyh, El-Cibeleyh gibi …. Mahalleler)
b. Kırsal Alanda:
v 95% Muhalefet kontrolünde (El-Bu Kemal, El-Meyadin, Muhasan ve Şiheyl…. Bölgelerinde).
v 5% Rejim kontrolünde ( Der El-Zur Askeri havalimanı).
6. EL-RAKA:
Şehri Merkezi ve Kırsalı:
v 100% Muhalefet kontrolünde,
v Sadece 17nci kolordu (şu an çatışmalar devam ediyor) ve El-Tabka askeri havalimanı rejim kontrolünde.
7. EL-HASAKEH:
a. Askeri Kürt güçler kontrolünde ( çatışma olmadan rejim çekildi)
b. 60% Kürt ( El-Kamışlı ve Ras El-Ayin) 40% Arap, Asuri ve Süryani.
8. EL-SÜVEYDA:
100% Rejim kontrolünde (90% Dürzü mezhebi, 10% Arap Sünni).
9. İDLİB:
a. Şehir Merkezi:
100% Rejim kontrolünde.
b. Kırsal Alan:
v 95% Muhalefet kontrolünde (Muhalefetin en güçlü bölgesi).
v 5% Rejim kontrolünde 3 askeri bölge Vadi El-Deyf, El-Hamadaneyh ve Âriha,
10. TARTUS:
Şehir Merkezi ve Kırsal Alanda:
100% Rejim kontrolünde (75% Alevi, 25%Sünni)
11. LAZKİYE:
(45% Nüfusu Alevi, 54% Sünni, 7% Hıristiyan, 3% Murşidi)
a. Şehir Merkezi:
100% Rejim kontrolünde.
b. Kırsal Alan:
v 70% Rejim kontrolünde,
v 30% Muhalefet kontrolünde (Türkmen Dağı ve Kürt dağı) Türkiye sınırı.
12. DARAA:
a. Şehir Merkezi:
v 50% Rejim kontrolünde (El-Mahata)
v 50% Muhalefet kontrolünde (El-Beled).
b. Kırsal Alan:
v 70% Muhalefet kontrolünde, ama İsrail’e çok yakın olduğundan çok sayıda rejime ait (tugay ve alay) asker bulunmaktadır.
v Ürdün sınırı 80% Muhalefet kontrolündedir. (2 köy Şii ve 3 köy Hıristiyan’dır)
13. Suriye haritası El-Gardiyan gazetesinde bu şekilde yayınlandı
Şekil 5
ASSAM