Pazartesi, 18 Ocak 2021 11:27

SADAT Savunma ve Vekalet Savaşları (1)

Yazan
Öğeyi Oyla
(1 Oyla)

İkinci Dünya Savaşı ile büyük bir yıkıma uğrayan Batılı Ülkeler savaşın yıkıcı etkisi ile neredeyse yok olmak üzere olan ekonomilerini düzeltme adına birbirleri ile küresel bir anlaşmaya gittiler ve Avrupa Birliğinin doğmasını sağladılar.

Savaşın galiplerinden ABD, İngiltere ve Fransa sömürgeci anlayışlarını devam ettirmiş ve Afrika Kıtası ile Ortadoğu İslam Ülkelerine yüzlerini çevirmişlerdir. Ortadoğu coğrafyasında gelişmekte olan ülkeleri bereketli bir pazar olarak değerlendirmeyi başarmışlar ve birbirlerini imha etmek için geliştirdikleri silahlarını bu ülkelere satmaya başlamışlardı.

Bu ülkeler silah sanayilerine pazar bulma adına bölgemizdeki ülkelere nifak tohumlarını ekmiş, birbirleri ile savaştırmışlardır. Bölge ülkeleri birbirleri ile savaşmak için batılı ülkelere sattıkları petrol gelirleri ile onlardan daha pahalıya silah almış ve ekonomileri her geçen gün çökerken halkları da fakirleşmeye mahkûm olmuşlardır.

Kukla idarecilerle yönetilen bu ülkeler birbirleriyle savaşmaktan doğruyu göremez olmuşlar, içlerinden çıkan sözde adalet ve barış yanlısı batılı uşakların idaresinde kan ve göz yaşı içerisinde yaşamaya mahkûm bırakılmışlardır.

Batılı ülkeler bu nifak tohumlarını doğrudan devlet eliyle değil kurdukları askeri danışmanlık şirketleri marifeti ile yürütmüş ve otuzdan fazla askeri şirketleri vasıtası ile bölgede vekalet savaşlarının vaz geçilmez birer unsuru olmuşlardır.

Kurdukları şirketler ile İslam Ülkelerinin ordularını yapılandırmış, kadro ve teşkilatlarını kendi silah sanayilerine göre teşkilatlandırmış ve böylece silahlarını satmakta zorluk çekmemişlerdir.

Öyle ki danışmanlık hizmetlerini verirken özel harekât birliklerinin konuşlanması gereken dağlık bölgelere zırhlı birlikler kurmuşlar, hantal, kendini koruyamaz ordulara sahip birer ticaret kaynağı haline getirmişlerdir.

Yalnızca askeri malzeme tedariki ile yetinmeyen bu şirketler söz konusu ülkelerin silahlı güçlerini ve iç asayişte kullandıkları emniyet birimlerini kendi kültür ve anlayışlarına uygun, İslam’ın örf, adet ve inanç sistemlerine aykırı anlayışla eğitmişler, İslam Dinini tehlike olarak gören orduların ortaya çıkmasını sağlamışlardır.

Sözde Arap Baharı ile hak ve adalet algısı adına gerçekleştirilen eylemler sonrası ülke idarecileri al aşağı edilmişler, kimisinde kargaşa ve iç savaş devam etmiş, kimisinde seçimle başa gelen idareciler yeniden darbe ile iktidardan indirilmişlerdir.

Bugün en güzel örneğini gördüğümüz Mısır Ordusu bunlardan sadece bir tanesidir. Kendi değerlerini düşman olarak gören ordu marifeti ile darbe yapılmış, seçimle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve hükümet üyeleri hapse atılarak tasfiye edilmişlerdir.

Libya’da yaşanan durumda bundan farklı değildir. İç savaşın arkasında olan güçlere baktığımızda Rus ve Amerikan destekli vekalet savaşçısı şirketleri görmekteyiz. Ülkedeki savaşın durması için taraflara silah satışını yasaklayan Birleşmiş Milletler kararına rağmen nasıl oluyorsa binlerce silah ve mühimmat Libya’da muhalif savaşçılara ulaşmakta ve ülkede kaos her geçen gün artmaktadır.

Suriye’de olduğu gibi Libya’daki bu kötü gidişe Türkiye’nin müdahil olması ile ortalık durulmuş meşru hükümet darbeci Hafter’e karşı mevzi kazanmayı başarmıştır. Daha yakın zamanda Dağlık Karabağ’da olan da bu değil miydi? Türkiye bu işgale taraf olmasaydı 26 yıllık kan davası bitirilebilir miydi?

İşte Türkiye’nin bugün izlemekte olduğu bu siyaseti önceden taa 2012 yılında fark eden bir avuç insan vardı. Türk Silahlı Kuvvetlerinden irtica yaftası ile ilişiği kesilmiş bu insanların her biri mesleklerinin zirvesinde olan insanların ta kendileri idi.

Bildikleri tek iş askerlik mesleği olan bu kahramanlar 28 Şubat döneminde yaşanan o kara günlere aldırmadan. Devletinin içerisinde çöreklenmiş alçak ve hain damarın yaptıklarına küsmeden, devletine karşı en ufak bir eylemde bulunmadan, kendi değerlerine, dinine düşman bu örümcek kafalı yapıya takılmadan bir araya geldiler ve İslam Coğrafyasında akan kan ve gözyaşına merhem olmanın çarelerini aramaya başladılar.

Bugün Covid-19 virüsüne karşı elbirliği ile savaşan doktor ordusu misali onlarda en iyi bildikleri işte bir araya gelerek, her şeylerini ortaya koyarak, batılı emperyalist ülkelerin İslam Ülkeleri Ordularına verdikleri kanlı askeri danışmanlık hizmetlerini kendi ahlaki ve kültürel yapılarına uygun bir şekilde vermek, akan kan ve gözyaşına merhem olmak adına eyleme geçtiler ve SADAT Savunma adında danışmanlık şirketini kurdular.

SADAT Savunma hizmet verdiği ülkelere yönelik jeopolitik duruma uygun tehdit değerlendirmeleri yaparak, bu değerlendirme ışığında ülke savunması ve iç güvenliğinin temini amacıyla en etkin ve modern ihtiyaçları karşılayacak şekilde Silahlı Kuvvetlerinin ve İç Güvenlik Güçlerinin organizasyonunu sağlamak maksadı ile eğitim ve danışmanlık hizmeti noktasında faaliyetlerini büyük bir fedakarlıkla sürdürmektedir.

SADAT Savunma İslam Ülkeleri içerisinde yerli ve milli ilk ve tek savunma danışmanlık şirketidir.

SADAT Savunmanın batılı emperyalistlerin kan ve gözyaşı ile canavarca hislerle büyüyen bu şirketlerine rakip olması anlaşılan sadece batılı efendilerini değil içimizde batı uşaklığına soyunmuş, ülkesinin geleceğini okumayı beceremeyen, dünya siyasi gelişimini okuyamayan, vekalet savaşları ile bölgemizde yapılmak isteneni anlayamayan veya anlamak istemeyen, milli ve manevi değerlerini düşman olarak gören, kendinden olan halka ve ülkelere sırtını dönen, akılcı değil hissi hareket eden, meselelere milli değil ideolojik bakan, 28 Şubat döneminde olduğu gibi çağdaşlığı batılılaşmada gören bir takım zihniyetleri de kızdırmışa benziyor.

SADAT Savunma son günlerde iddia edildiği gibi gayri meşru suikast eğitimleri veren, gayri nizami harp teknikleri ile ülkemizde ve komşularımızda muhalefeti destekleyerek yaşanan kargaşada pay sahibi olan bir savunma şirketi değildir.

Bilakis bu sayılan kara propaganda malzemelerini bölgemizde eken, yeşerten ve sürekliliğini sağlayarak bölgemizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürerek bölgemizi fakirleştirirken kendi halklarını zenginleştiren ülkelerin harekat alanlarını kısıtlayan, daraltan ve en sonunda bölgeden gitmelerini sağlayacak stratejileri hayata geçirmek isteyen, kanunlara göre hareket eden ve sadece ülkelerin resmi silahlı kuvvetlerine ve emniyet birimlerine eğitim ve danışmanlık hizmeti veren bir kuruluştur.

SADAT Savunma üstelik iddia edildiği gibi Türkiye’de bir tek faaliyet dahi göstermeyen ancak Türkiye’nin yerli ve milli, kamu ve özel savunma sanayi şirketlerini İslam Ülkelerinin Silahlı Kuvvetleri ile bir araya getiren yüzde yüz yerli, safkan bir Türk Savunma Danışmanlık Şirketidir.

Bir sonraki yazımızda SADAT Savunmanın verdiği eğitim hizmetlerinin içeriklerine değineceğiz.