Salı, 27 Ekim 2015 00:00

Cemaatin darbe Girişimi ve İktidar Mücadelesi

Yazan
Öğeyi Oyla
(1 Oyla)

CEMAATİN DARBE GİRİŞİMİ

ve

İKTİDAR MÜCADELESİ

(2013-2014)

(04 Şubat 2014)

Kasım 2013 başında dershaneler kapatılıyor yaygarası ile başlatılan Fetullah Gülen Cemaati eylemleri, devlet içindeki Cemaat örgütü vasıtasıyla, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Hükümetini yıpratarak siyasi istikrarın bozulmasını hedef almıştır.

Başlangıçta toplum tarafından anlaşılamayan girişimin boyutu 17 Aralık 2013 tarihinde “asrın yolsuzluğu” adı altında yargı ve emniyet operasyonları ile başlatılanın dış destekli büyük bir darbe girişimi olduğu bu gün açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.

18 Kasım 2013-29 Ocak 2014 tarihleri arasında, durumun henüz belirsiz olduğu dönemde,  ASDER mail grubu içinde uyarıcı mahiyetteki mesajlarımı tarihe not düşmek amacı ile şiddetli muhalefet içeren muhatapların yazdıklarını atlayarak, 14 ayrı açıklama şeklinde ve tarih sırasına göre tekrar yayınlamayı uygun buldum. Mesajlarım olayları tasvir etmekten ziyade yöneldikleri hedeflere vurgu yaparak alınacak tedbirleri ifade etmek amacına dönük olmuştur. 27 Ekim 2015 

 

18 KASIM 2013

(1)

Ülkemizde siyasi istikrarın devamını istiyoruz.

Barış sürecini destekliyoruz.

Başbakanın Diyarbakır gezisini özlediğimiz, geç kalmış, birleştirici, geniş ufuklu, çok cesur, çok önemli sosyal, siyasal ve hukuki sonuçları olacak, toplumsal barışı sağlayacak bir adım olarak görüyoruz.

Ergenekon davasının adil şekilde sonuçlanmasını istiyoruz. Yargılanan zihniyetin hortlaması ve hortlatılmasını istemiyoruz.

Eğitim sisteminin islahını istiyoruz.

Dershane sisteminin savunulmasını getirim kavgası olarak görüyoruz.

Dershanelerin, üniversite girişlerinde çıtayı yükseltmekten ve maddi imkân sahiplerinin şanslarını arttırmaktan başka bir fayda sağlamadığını, gençlerimizin eğitimine fazla bir katkısı olmadığını, özel okulların manevi değerlerin yerleşmesi için daha etkili olacağını düşünüyoruz.

Ülkenin devasa sorunları yanında dershane meselesini teferruat olarak görüyoruz.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı sadece Türkiye için değil İslâm Âlemi için Allah’ın bir lütfü olarak görüyoruz.

Liderliğini takdir, politikalarını tasvip ediyoruz.

İç ve dış politikada Türk Milletinin ve İslâm Âleminin eğik başını kaldırdığına, hakkın ve hakikatin sesi olduğuna, yerinin kolay doldurulamayacağına, kendisini hedef alanların niyetlerinin sorgulanması gerektiğine inanıyoruz.

Siyasi istikrarı bozacak hareket kimden gelirse gelsin yanlış, art niyetli, ülkenin hızını kesen, mihverini değiştiren, koalisyonlara ve milletin değerlerine düşman yönetimlere kapı açtığına inanıyor ve karşında durulması gerektiğini savunuyoruz.

Tepkimiz, yanlışa karşıdır.

Körü körüne Cemaatçilik yapılmamasını tavsiye ediyorum.

Selamlarımla.

Adnan Tanrıverdi

21 ARALIK 2013

(2)

Hizmetin temiz hadimlerine selam olsun. Bu kardeşlerimizin oynanan büyük oyunun farkında olmalarını umarım.

Fetullah Hoca Efendi, Ülke ve dünya çapındaki İslâmi çalışmalarından dolayı şahsi güvenliği riske girdiği için Türkiye’den ABD’ye göç etmedi mi?

ABD kendi çıkarlarını korumayan bir organizasyonun başının ve merkezinin kendi ülkesinde yaşamasına müsaade eder mi?

ABD İslam Dünyasında ve diğer coğrafyada, İslâm şuuru ile yetişecek yeni nesiller inşasında iddiası olan, yetiştirdiği dindar kadrolarla başta Türkiye olmak üzere pek çok ülkede bürokraside bir güç oluşturan ve ABD aleyhine olarak İslâm Âlemi için çalışan cemaatin önderinin kendi ülkesinde barınmasına müsaade eder mi?

Hoca Efendi, ABD ve Batılı çıkar gruplarının aleyhine olarak, Türkiye‘nin ve İslâm Âleminin çıkarlarını öne çıkaran çalışmalar içerisinde ise, ABD’de güvenlik içerisinde olabilir mi?

Diğer taraftan;

Milletin seçip, devletin yönetimine getirdiği bir iktidarın devrilmesi için devlet bürokrasinde kadrolaşmış bir cemaatin iktidarın yıkılması için başlattığı eyleme CEMAAT DARBESİ denmez mi?

Bu iktidarın devrilmesi, Milletin ve ümmetin kazanımlarını geri götürmez mi?

Böyle bir darbeye siyasi iktidar ve bu ülkenin kendi iradesi ile yönetilmesini isteyen halkı müsaade eder mi?

Hizmet ehli kardeşlerimizin meseleye, dershane kapatmada özel girişime hükümet darbesi söylemi ve devlette temizlik operasyonu gözü ile bakmaktan biraz daha geniş açı ile bakmalarını umarım.

Mesele hak arama ve temiz yönetim boyutunu çoktan geçmiştir.

İktidarı götürme niyetine yönelmiştir.

Bu milletin çoğu iktidarından memnundur. Bu iktidarın, ileri sürülen bütün noksanlıklarına rağmen, muktedir olarak devamı Milletin ve Ümmetin menfaatinedir. Zayıflamasına sebep olanlar iki milyar Müslüman'ın vebalını üzerlerine alırlar.

Bu yazımı, tertemiz düşünceleri ile hizmete sarılan arkadaşlarıma ithaf ediyorum. Kendilerini aklıselime davet ediyorum.

Sevgi, muhabbet ve selamlarımla.

Adnan Tanrıverdi

22 ARALIK 2013

(3)

Kritik bir süreçten geçiyoruz.

Allah insanı evladıyla ve malıyla da imtihan eder.

Şimdi biz, bu güne kadar omuz omuza mücadele verdiğimiz kardeşlerimizle imtihan ediliyoruz.

Bizim dışımızda iki Müslüman kardeşimizin ihtilafa düşmesini istemeyiz. İkisi ile de dostluk ilişkimiz varsa, aralarını bulmak için uğraşırız. Ama silahlarını çekip bir birinin çanlarına kast ettiklerini gördüğümüzde, kötü olmayalım diye bir kenara çekilip sonucu bekleyemeyiz. Haklı olanın yanında ve yardımında olmak bize farzdır. 

Fetullah Hoca Efendi ile Tayyip Bey arasında bir savaş başlamıştır. Cemaate mensup kardeşlerimiz işin ne kadarının farkında ve oynanan kirli oyunda ne kadar rol alıyorlar bilemiyorum.

Ama ABD ve batılı güçler, İslâm Âlemini kendileri aleyhine organize eden bir beyni kendi ülkelerinde barındırmazlar. Barındırıyorlarsa onu organize olduğu ülkede kendi emellerine uygun olarak kullanıyorlardır.

Kendini kullandırmak istemeyen beyinler de, kullanmak isteyen ülkelerin topraklarında barınmazlar. Güvenli bulmadığı için Türkiye’den nasıl ayrılmışsa oradan da ayrılmaları gerekirdi.

Fetullah Hoca Efendinin ABD, Hıristiyan ve Yahudi Dünyası ile İslâm âlemi ve Türkiye aleyhine kirli bir işbirliği içinde olduğu anlaşılıyor. Bana göre son olaylar bunu açık bir şekilde ortaya koymuştur.

Hoca Efendi, Türkiye yargı ve bürokrasisinde kadrolaştırdığı elemanlarını, dershane ve yolsuzluklar gibi münferit bakıldığında hak verilebilecek sebepleri öne çıkararak, ama aslında batılı güçlerin istediği amaçları temin etmek üzere, Tayyip Bey Liderliğindeki AK Parti iktidarını devirmek için kirli bir savaşa sürüklemiştir. 

Savaş kirli ve sinsidir.

Hedefi bütün politika ve icraatları ile TC ve Hükümetidir.

ASDER bu savaştaki yerini gün geçirmeden almalıdır.

Haklı olanın yanında safını belirlemelidir.

Zaman kritik bir zamandır.

Tarafımızın belirtilmesinin fitneyi büyüteceğini ileri süren arkadaşlarımız bulunabilir.

Aksine, haklı tarafın yanında yer almaz isek fitne büyür.

Sessizliğimiz yanlış yapanlara cesaret verir. Meselenin farkında olmayan cemaat mensuplarının yanlışlarını devam ettirmelerine sebep olur. Üyelerimizin de birbirleri ile mail savaşlarını devam ettirmelerinin önü alınmaz. 

Bu savaş bir gün bitecek.

Haksız taraf galip gelirse iş işten geçmiş olacak. Ondan sonra, meseleyi düzeltmek için, tarafımızı belirlesek de bir şey yapamayacağız.

Haklı taraf kazanırsa, hakkın yanında bulunma kararlılığını gösteremediğimiz için hakkın imtihanından başımız eğik çıkacağız.

Sonuç;

Batılı güçler, Fetullah Gülen Cemaatini maşa olarak kullanarak TC Hükümetini yıkmak için birkaç yıldır gizli kapaklı uygulamalarla sürdürdükleri savaşı, açıkça sürdürmektedir.

Hükümet de bu tehlikeyi bize haber vererek iktidarını ve ülkeyi savunma refleksi içinde hareket etmektedir. Yani savaşın tarafı olarak açıkça cephe almış ve hedefi bize göstermektedir.

Bu savaş bizim misyon olarak savunduklarımız uğruna yapılmaktadır.

Haktan yana görünerek,  Cemaat Lideri ve yakın çevresindekiler bizi kandırmışlardır.

BEN TARAFIMI BELİRLEDİM.

HÜKÜMET HAKLIDIR.

BAŞBAKAN HAKLIDIR.

BAŞBAKAN ÜLKE MENFAATLERİNİN VE İSLÂM DÜNYASININ MENFAATLERİNİN TEMİNATIDIR.

BU MİLLETİN VE ÜMMETİN EN BÜYÜK ŞANSIDIR.

BEN TAYYİP BEYLE, BAŞBAKANLA VE HÜKÜMETLE BERABERİM.

ASDER de vakit geçirmeden tarafını belirlemelidir.

Zaman tarafsızlık politikası uygulama zamanı değildir.

ASDER kimi haklı görüyorsa ona açık olarak güç vermelidir.

Fetullah Gülen mi?

Recep Tayyip Erdoğan mı?

Adnan Tanrıverdi

22 ARALIK 2013

(4)

Rüşveti, mafyayı, yolsuzluğu savunmak mümkün değildir.

Halk bankasının yaptığı iş, ABD’nin İran’a koyduğu ambargoyu, Hükümetin politikaları doğrultusunda delme eylemidir.

Şimdi yargı önüne getirilen, doğruluğu kanıtlanırsa, bu büyük işten bir kısım uyanıklar şahsi menfaat sağlamaya kalkışmış. Tabii ki bunlar cezalarını alsınlar.

Ama Fetullah Hocayı kullananların amacı bu yolsuzluğun ortaya çıkarılması değildir. Ambargoyu delen Türkiye’nin ve Başbakanının cezalandırılmasıdır. Hoca efendi de aynı şeyi istiyor. Amacı yolsuzlukla savaş değildir. Amelde niyet eylemden önemlidir.

İşe sadece adli boyutundan bakarsak gerçek adaletsizliği yapmış oluruz kanaatindeyim.

Hükümetin yanında yolsuzlukların karşısında olmamız gerektiği düşüncesindeyim..

Selamlarımla.

Adnan Tanrıverdi

 

22 ARALIK 2013

(5)

Fetullah Gülen Hocanın;

Amerika’da bulunmasını nasıl yoruluyorsunuz?

Amerika yararına hareket etmeme seçeneği olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Dünyayı yönetme gayretinde olan bir ülkenin bu fırsatı değerlendirmeyeceğini mi düşünüyorsunuz?

Ben Türkiye’ye zarar verdiğinin bilincinde olarak orada şuurlu bir şekilde kaldığını düşünüyorum.

Selamlarımla.

Adnan Tanrıverdi

22 ARALIK 2013

(6)

Meselenin gerçek yüzünü yaşananlarla önümüze serdiniz. Allah razı olsun.

Şimdi Cemaat, inançlı bir iktidara rağmen neden Yargıda, Emniyette, Bürokraside ve devlette kadrolaşmayı istiyor?

İktidarı neden sahibine teslim etmek istemiyor?

Bu kadroyu Başbakan kullanamayacaksa kim kullanacak?

Bu paralel kadrolaşmaya kim hükmedecek?

Cemaatin lideri Fetullah Hoca Efendi mi kullanacak?

Böyle bir niyeti varsa siyasete girer. Yetkiyi alır ve kullanır.

Kadrolaştığı devlette iradeyi elinde tutmayı neden istiyor?

Hükümet iradesini Fetullah Hoca Efendinin istemediği bir konuda kullanamasın.

Pekiyi Hoca Efendi nerede?

Amerika’da!

Amerika, Türkiye yargısında, yürütmesinde ve yasamasında bu denli kudreti olan Hoca Efendinin bu imkânlarını, Amerikan çıkarlarına uygun kullanılmasını sağlamadan, Hoca efendiyi Ülkesinde ikamet ettirir mi?

Hoca Efendi, elindeki imkânın Amerika’nın çıkarına kullanılmasına razı olmasa Amerika’da ikamete devam eder mi?

Ara bulma safhası çoktan geçmiştir. Sonra ne diyeceğiz, Yargıda Hoca efendi, Emniyette İktidar güç sahibi olsun mu diyeceğiz?

Hoca Efendi, korkarım hıyanet içindedir.

Meselenin gerçek yüzü Ülkemizdeki temiz hizmet ehline gösterilmelidir.

Hoca Efendinin elini ayağını Türkiye’den çekmesi sağlanmalıdır.

Ara formüller ülkemize huzur getirmez.

Cemaatlerin görevi, devlette kadrolaşmak için değil, devlet hiyerarşisi içinde dürüst görev yapacak insanlar yetiştirmek olmalıdır.

Bu denli kadrolaşmak istemesi anlaşılabilir gibi değildir.

Bundan vazgeçmeyeceklerine göre pasifize edilmelidirler, itibarsızlaştırılmalıdırlar.

Bu zihniyetten ne Türkiye’ye ne de İslam Âlemine fayda gelmez.

Arabuluculuğa da, meselenin çözümüne de ASDER ’in gücü yetmez.

ASDER doğru tarafta yerini alırsa görevini yapmış sayılır.

Sivil toplumu doğru tarafa toplama gayreti içinde olursa vazifesini yapmış olur.

ASDER fevkalade önemli bir karar vermek zorundadır.

Mücadele başlamıştır.

Haklı tarafla birlikte mücadeleye katılmalıdır.

Sevgi ve selamlarımla.

Adnan Tanrıverdi

23 ARALIK 2013

(7)

Fevkalade iyi niyetlisiniz.

Bu mesele bir iç mesele olsa, belki diyalogla çözülebilir.

Mesele dış mesele ve ihanet boyutunda görünüyor.

Bazıları su-i zan olur diye düşünüyor.

Kanaatim açık ve net bir şekilde şudur ki;

Fetullah Hoca Efendi dış güçlerle iş birliği halinde Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine ikinci darbe girişiminde bulunmuştur.  

Hükümet darbeyi önlemek için tedbirler geliştiriyor.

Hakemle, diyalogla sorun çözülemez.

Dış güçlerin operasyonunda görev alan kim olursa olsun, bu millete ve ümmete düşmanlık etmektedir.

Yapmamız gereken, İktidarın safında yer alarak, önce temiz hizmet hareketinin ABD’den yönetilmesinin önünü kesmek, müteakiben de hizmetin temiz insanlarını ikna ederek sistemlerinin ticaretin ve siyasetin dışına çıkaracak yeni bir örgütlenmeye gitmeleri gerektiğine inandırmak olmalıdır.

Bunun için;

Sivil toplum ve meslek kuruluşları, yolsuzlukla mücadele düşüncelerini ikinci plana iterek (o zaten yolunu aldı gidiyor), Hükümetin safında yer almalıdır.

Siyasi istikrarın yanında münferit yolsuzluklar teferruattır, önemli olan uluslararası girişimleri ve buna payanda olanları önlemektir diyerek hükmünü açıklamalıdır.

Bu tutum, safiyane bir tarzda hizmet içinde bulunan arkadaşlarımızın tamamına yakınının aklını başına getirecek veya etkisiz hale sokacaktır. Sonra da hizmet harekâtının yeniden dizaynı için girişimlerde bulunulmalıdır.

Böyle yapmayıp da arayı bulmak için çaba harcamak,

Hizmete temiz düşüncelerle katılan kardeşlerimizin de Cemaatin ABD merkezi ile kenetlenmesine sebep olacak ve hükümetin devrilmesi için var gücü ile çalışacaklardır.

Eğer, hükümet hâkimiyeti sağlar ise, kenetlenmiş temiz insanlar da bu operasyonlardan zarar görecekler.

Biz de bu gelişmeleri ah vah çekerek seyretmekten başka bir şey yapamayacağız.

Bu işi planlayan dış güçler de ellerini ovuşturacaklar.

Sinmek daha kolay olduğu için fitneye sebep olmayalım kalkanı arkasına sığınmayı çözüm zannedenler veya Cemaat ehli olanların dolduruşuna gelerek reaksiyon gösterme ihtimali olan kişi ve kurumları pasifize etmek isteyenler var.

Biz de pasif kalırsak, dış güçlerin desteklediği cemaat ile hükümet hesaplaşacak, biz de bu ataletimizin hesabını kendimize bile veremeyeceğiz.

Açıkça Hükümetimizin yanında yer almalıyız.

Dış güçlerin hesaplarının bozulması ve hizmete kendini adamış kardeşlerimizin de zarar görmesini önlemeliyiz.

Durumu doğru tespit edelim.

Doğru tarafta yerimizi alalım.

Cesaretli adımlarımızı atalım.

Ondan sonra Rabbimizin takdirini bekleyelim.

Selamlarımla.

Adnan Tanrıverdi

23 ARALIK 2013

(8)

Eğer Bir Cemaat;

Ulusal ve uluslararası şirketler kurup yönetiyorsa,

Devlette kadrolaşıp iktidara ortak olmaya çalışıyorsa,

Bu cemaatin başı dünyayı yönetme gayretinde olan, gerektiğinde müttefiki devlet adamlarını bile gizli dinleyen bir ülkede ikamet ediyorsa,

Süper güçlerin Ülkemiz aleyhine başlattığı uluslararası bir operasyonla aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine yönelik sözüm ona bir yolsuzluk operasyonu başlatıyorsa,

Bu cemaat dini cemaat olmaktan çıkmış ve en hafifinden bir ticari şirket ve siyasi parti kisvesine girmiş demektir.

Bu şirketin ve siyasi partinin Amerika’dan yönetilmesi, temiz dini duyguları ile hareket eden cemaat mensuplarına, milletimize ve ümmetimize zarar vermektedir.

Şahsen bu irtibatın koparılması için hükümet tarafından başlatılan girişimlerin desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyim.

Yolsuzlukla mücadele ayrı önemli bir konudur. Onun mecrası açık bırakılmalıdır.

Düşüncelerimi arkadaşlarımla paylaşmayı bir borç bildiğim için yazıyorum.

Selamlarımla.

Adnan Tanrıverdi

24 ARALIK 2013

(9)

Dışarıdan yönetilen bir hizmet, faaliyet, harekât, hayırlı bile olsa, dış güçlerin tasallutuna uğrar, kontrolüne girer, siyasete de bulaşmışsa milli çıkarlara zarar verir.

Dış güçlerin amaçlarına hizmet etmeye başlar.

Masum hizmet ehlini kullanır.

Geçmiş hizmetler bu gerçeği değiştirmez.

Bu gerçek anlaşılmalı ve yurt içindeki hizmet organizasyonunun dışarı ile irtibatı kesilmeli, siyasetten elini çekmesi sağlanmalıdır.

Son yapılanlar dış güçlerin ülkemiz yönetimine karşı başlattığı darbe girişimidir.

Hizmetin dış merkezi buna alet olmuştur.

Bu hata geçmişteki bütün güzel şeyleri siler süpürür.

Geçmişte hizmet ettim diye kimsenin buna hakkı yoktur.

Hayatın içindeyiz.

Bu ülke en rüşvetsiz dönemine bu yönetim zamanında girmiştir.

Yolda, belde, karakolda, maliyede, kabristanlarda, hastanelerde, belediyelerde yaşananları unutmayalım.

Rüşvetçi ilan etmek bühtandır.

Münferit suçlu varsa cezasını görür.

Buna çağın yolsuzluğu denmez.

Bizim önce istikrara ihtiyacımız var.

Bunu bozmak isteyen olursa bu milletin elleri onların yakasındadır.

Bu töhmetten onları kimse kurtaramaz.

Aklımızı başımıza alalım.

Milletin kaderi ile oynamayalım.

Bir asırdır hasretini çektiğimiz bir yönetime sahip olduk.

Kim bunu devirmek isterse karşına dikilmek bizim vazifemizdir.

Hizmet uluslar arası boyutunu milli menfaatlere uygun olarak yürütebiliyorsa başımızın tacıdır.

Yürütemiyorsa milli bünye içine dışarıdan müdahaleyi engellemelidir.

Adnan Tanrıverdi

 

20 OCAK 2014

(10)

Mensubiyet bazen hakkı perdeleyebilir.

Haksız olduğunu bilerek taraf tutmanın vebali büyüktür.

Rabbim kişinin son nefesteki imanına bakar.

Önceki iyi amelleri etki eder ama iman nasip olmamışsa ahireti perişan olur.

Hâkim de, kadı da karşısına gelen mesele ve cürüm hakkında, işlendiği anda tarafların pozisyonuna bakarak karar verir.

Fiilleri değerlendirirken işlendiği zaman çok önemlidir.

Şu anda arada olmak, tarafsız kalmak meseleye müspet etki edemez.

“Tarafsız olmak bertaraf olmaktır” sözü her halde tam benzer durumlar için söylenmiştir.

İstikrarı talep etmenin hakkın da yanında olmak demek olduğunu düşünüyorum.

Ben de şahsen size, bizim gördüğümüz hakka tabi olamıyorsanız, en azından tarafsız olun çağrısını yapmak istiyorum.

Aksi takdirde yanlışı savunuyormuşsunuz gibi geliyor.

Devlet içindeki örgütlenmeye sahip çıkmamalısınız.

Çok kritik dönemdeki yolsuzluk operasyonlarını savunmamalısınız.

Suriye’ye devletin kontrolünde gönderilen TIR’lara yapılan operasyonları savunmamalısınız.

Devletteki paralel kadrolaşmayı savunmamalısınız.

Aksi takdirde, yanlış gördüğümüz bu işlerin arkasında Cemaat varmış izlenimini verirsiniz.

İstikrarı savunmak varken neden kargaşaya talip oluyoruz?

Ülkemizin, Müslümanların huzur içinde yaşamasına imkân veren bir iktidar varken neden Türkiye’yi bize dar eden siyasilerin ekmeğine yağ sürmeye kalkıyoruz?

Yanlışı göre göre, sessiz kalamam.

Hakkın yanında olduğumu düşünüyorum.

Bu ortamda sessiz kalmanın veya suya sabuna dokunmamanın vebal getireceğini düşünüyorum.

Bu safhada hakemlik, kaleye giren topun gol mü ofsayt mı olduğunu söyleyecek hakemliktir. Hakemlik tarafların doğru ve yanlışlarını sayıp dökmek değildir. O iş hakemlik değildir. Taraftarlar zaten yeteri kadar, hem de tek taraflı olarak tarafların yanlışlarını sayıp dökmektedirler.

Bu zamanda hakemlik doğrunun ve hakkın yanında olmaktır.

Selamlarımla.

Adnan Tanrıverdi

26 OCAK 2014

(11)

Kendinizi çok zorlamışsınız.

Gerçeği görmemek için çaba sarf ediyorsunuz. 

Dün gece her cemaate mensup çok sayıda kanaat önderinin ve 150 Sivil Toplum Kuruluşunun temsilcilerinin katıldığı, Başbakanımız ile 3 saate yakın istişare toplantısı yapıldı. İstisnasız herkes Dış merkeze cemaat değil örgüt diyor. Katılanlar tehlikeyi fark etmişler. Kitle halinde Başbakan’ın arkasında kenetlendi.

Mesele maalesef sizin tasavvurunuz gibi değil.

İşin en doğrusu, İslâmi hassasiyetleri ile hizmete gönül vermiş dostlarımızın ABD’deki merkezle ve oraya bağlı organizasyon ile irtibatlarını kesmeleridir.

Başımızı başka yöne çevirmeyelim.

Gerçeği görmemek için çaba sarf etmeyelim

Belki bazı arkadaşlarımız alınıp kırılacaklar.

Ama doğruları bir an önce görmeliyiz.

Kabahati başkasına bulmak, her olanı Ergenekon’un üstüne atmak, bizi fazlası ile saf konumuna düşürmez mi?

Selamlarımla

Adnan Tanrıverdi

 

27 OCAK 2014

(12)

Bana göre her şey açık ve nettir.

Gırtlağına kadar siyaset ve ticarete girmiş bir oluşuma dini cemaat diyemem.

Merkezi ve beyni, dünya liderliği iddiasındaki bir süper gücün ülkesinde bulunan bir oluşumun, ülkemizdeki gizli örgütlenmesini milli iradenin temsilcilerini devirmek için harekete geçirmesini masum göremem.

Bu oluşumu göz ardı edip suçu Ergenekon’a atmayı hedef saptırmak olarak kabul ederim.

Birleşmiş Millet Teşkilatını bile İslâm Dünyasını sömürecek şekilde teşkil eden ve kontrolüne alan, İsrail’i İslâm Dünyasının kalbine bir ileri karakol olarak yerleştiren Haçlı zihniyetinin, kendi topraklarındaki bir beyni kullanmayacağını düşünemem.

Bu zihniyete hizmet etmek istemeyen bir iradenin hala burada kalmakta ısrar etmesini makul göremem.

Bu tabloyu bırakıp da dikkati başka oyunlara teksif etmeyi doğru bulamam.

Canlandığı takdirde Ergenekon zihniyetinin Türkiye için tehdit olmadığını hiç söylemedim. Bilakis bunu, kimse söylemezken ben söyledim.

Sudan sebeplerle, iktidarı yıpratmak, halkın gözünden düşürmeye gayret etmek, istikrarı bozup ülkeyi koalisyonlara mahkûm etmek, Ergenekon’un ekmeğine yağ sürmek değil midir?

Oyun apaçık oynanırken, suçu Ergenekon’un üzerine atarak, esas sorumluları masum göstermek bizi tarihin önünde mahkûm etmez mi?

Ben yanılırsam özür dilemesini bilirim.

Ama bu gün Milli İradeyi temsil eden, Siyasi istikrarın güvencesi durumunda bulunan, seçerek iş başına getirdiğimiz, halkın vicdanı mesabesindeki Sivil Toplum Kuruluşlarının kitle halinde desteklediği Siyasi İktidarın arkasında olmayı vicdanî, milli, dini ve insani bir görev olarak kabul ediyorum.

Ne cemaatle, ne iktidarla şahsi menfaat birliğim de, hasmane bir ilişkim de yoktur.

Her devlette, her iktidar döneminde olabilecek kişisel kusurları, ahlâki olduğu tartışılan usullerle tespit edilen, kişilerin yanlışlarını, asrın yolsuzluğu adı altında lanse ederek, Devlet içindeki gizli örgütlerini harekete geçirip iktidarın yıpratılmasını hiçbir şekilde doğru bulmuyorum.

Kasıtlı, toplum menfaatine zararlı, Türkiye’yi ve İslâm Dünyasını hedef alan Uluslararası Güçlerin işine yarayacak girişlimler olarak görüyorum.

Bu dış merkezin safiyetine inanmamız için;

Dış Merkezin bizzat kendisinin, Türkiye’deki Hizmet Hareketi ile ilişkisini kestiğini açıklaması,

Dış merkezin Holding yöneticisi gibi ticari işleri takip etmekten vazgeçmesi,

Türkiye içindeki Hizmet hareketinin Devletteki paralel kadrolaşma (Yargıda, emniyette, askeriyede, Bürokraside) ile hiçbir ilgilerinin olmadığını açıklamaları ve İktidarın bu kadrolarla hukuk içindeki mücadelesine muhalefet etmemeleri,

Hizmetin temiz mensuplarının, yanlışlara sahip çıkmaktan vazgeçmesi,

Hizmetin organı olarak bilinen basın ve yayın kurumlarının iktidar aleyhindeki menfi yayınlarını durdurmaları ve Devlet içindeki paralel kadroların girişimlerini savunmamaları,

Devlet içindeki paralel yapının, kendilerini kadrolaştıran iradeden emir almaktan vazgeçip, kendilerini pasifize edip, siyasi istikrarı bozucu menfi eylemlerine son verip,  Devlet Hiyerarşisinin kontrolüne girmeleri gerekir.

Bu girişimi gördüğümüz zaman biz de, yanılmışız, bunlar gerçekten din hizmetinde bulunan cemaatmiş deriz.

Adnan Tanrıverdi

 

27 OCAK 2014

(13)

Yolsuzluklar konusundaki hassasiyetinizi anlıyorum.

Başbakanımızı destekleme konusunda ısrarımın sebebi;

12 yıldır 10’dan fazla kriz atlattık. Her bir krizi tereyağından kıl çeker gibi, çok hassas, süratli, milli ve manevi değerlere faydalı bir şekilde çözdü.

Bazılarına başlangıçta tepki gösterenler oldu.

Ama sonunda, insaflı olan herkes hak verdi.

İnanıyorum ki, bu kritik dönemi de hukuk çizgisinde atlatmamızı sağlayacak.

Devlet içinde örgütlenenlere de hukuk dışı (yani Ergenekon’un yaptığı gibi yargısız devletten uzaklaştırarak değil) davranmayacak.

Ama etkisiz kılacak. Yani başka merkezlerin kontrolünden çıkaracak ve pasifize edecek.

Bu hassas dönem geçtikten sonra da, yolsuzluk yapanların çanına ot tıkayacak.

İnisiyatifi elde ettikten sonra yolsuzlukla mücadeleyi birinci önceliğe alacak.

Bir liderde bulunması gereken en önemli iki vasfa Başbakanımız sahip. Meseleleri süratle kavrayıp ileri görüş sağlayan FERASET ve doğru bildiğini hayatı pahasına uygulamaya koyma CESARETİ. Buna ŞEFFAFLIĞI da ekleyebiliriz.

İşte ben böyle LİDERE Ülkemizin ve İslâm Dünyasının ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Ciddi krizler karşısında dostun dosta davrandığı gibi davranılması gerektiğini düşünüyorum. Dost olmayanların ve art niyetlilerin hücum ettiği zamanda, eksikleri sayıp dökmek uygun olmaz.

Kenetlenmemiz gerekir. Büyük resme göre hareket etmek gerekir.

İslâm Dünyası bir eşik atlama safhasında, bu safhada her türlü sorumluluğu yüklenecek bir lider bulmuşuz kıymetini bilmemiz gerekir.

Tökezletmek isteyenlere müsamaha etmemeliyiz.

Allah hakkımızda hayırlısını nasip eder inşallah.

Selamlarımla.

Adnan Tanrıverdi

 

29 OCAK 2014

(14)

Yolsuzluğa takılan arkadaşlar,

Bu karar %60 civarı hayat pahalılığı demektir. Yani %62 enflasyon.

Şimdi bu kaybımızı kim cebimizden aldı?

Ülke ekonomisine kim zarar verdi?

Dövizle iş yapan esnafı, iş adamını kim zarara soktu?

Piyasaları kim allak bullak yaptı?

Arkasından bir de siyasi kriz gelirse ne olur?

Koalisyonlara dönersek, haftalarca, aylarca hükümetler kurulamasa, kurulan hükümetlerin ömrü 6 ay-bir sene olursa, ekonomik, sosyal, siyasi, askeri hayat, iç ve dış itibarımız ne olur acaba?

Karşı karşıya bulunduğumuz tehlikeleri anlattığımızı zannederken, bazı değerlendirmelere bakınca, kendi kendime “az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik. Bir de arkamıza baktık ki, bir arpa boyu yol gitmişiz” demekten kendimi alamıyorum.

Rabbim cümlemizin ferasetini arttırsın.

Adnan TANRIVERDİ

ASSAM Yönetim Kurulu

ASSER Onursal Bşk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Okunma 4633 defa Son Düzenlenme Cuma, 26 Mayıs 2023 12:09
Adnan TANRIVERDİ

Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi Kimdir? Türkçe (Türkiye) Arabic (اللغة العربية) English (United Kingdom) 

 

Adnan Tanrıverdi

Uşak Medresesinde tahsil görmüş, din görevlisi olarak görev yapmış, İstiklal Harbine katılmış, İstiklal madalyası ile taltif edilmiş Ali Osman Tanrıverdi’nin tek oğlu olarak 08 Kasım 1944 tarihinde Konya'nın Akşehir ilçesine bağlı Doğrugöz (Eski adı Eğrigöz) Köyünde doğdu.

İlkokul, ortaokul ve liseyi Akşehir'de bitirdi. Orta tahsilinden sonra 1962-1963 öğrenim yılında bir yıl ilkokul vekil öğretmenliği yaptı. 1963-1964 öğrenim yılında bir yıl İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Bölümünde öğrenim gördü. Öğrenim hayatı boyunca ortaokul çağlarından başlayarak kendi çiftliklerinin ekim, hasat, pazarlama işleri yanı sıra bir simit fırınında da kalfalık yaparak üretim ve ticaret faaliyetlerinde bulundu. Üniversite tahsili sırasında ise önce bir Gümrük Komisyoncusunda çalıştı, akabinde 1963 – 1964 yılında Üniversite tahsili sırasında Devlet Demiryolları Birinci İşletmesi Haydarpaşa 16. Tesisler Servisi Müfettişliğinde Müfettiş Vekilliği yaptı.

1964 yılında Kara Harp Okuluna girdi. 30 Ağustos 1966 yılında; Topçu Subayı olarak pekiyi derece ile Kara Harp Okulunu bitirdi. 1967 yılında Topçu ve Füze Okulu Subay Temel Kursunu ikincilikle bitirdi. Mart 1967 tarihinde Teğmenliğe naspedildi. Aynı yıl Füsun Hanım ile evlendi.

Sırasıyla;

  • 23’üncü Piyade Tugayı 8’inci Topçu Taburunda (İstanbul),
  • 10’uncu Piyade Tümeni Topçu Alayında (Tatvan),
  • 58’inci Topçu Er Eğitim Tugayı (Burdur) Karargâh Bölüğü ve 1’inci Topçu Taburunda Batarya Komutanlıkları görevlerinde bulundu.
  • 30 Ağustos 1970’te Üsteğmen, 30 Ağustos 1973’te Yüzbaşı rütbesine yükseltildi.
  • Topçu ve Füze Okulu Kurslar Alayı Yedek Subay Taburunda (Polatlı) Yedek Subay Bölük Komutanlığı,

görevlerinde bulundu.

1976 – 1978 yıllarında Kara Harp Akademisinde öğrenim görerek 1978 yılında Kurmay Subay statüsünü kazandı.

1980 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisini bitirdi.

Kurmay Sb. olarak;

  • 1978 – 1980 yıllarında 2’nci Piyade Tümen Komutanlığında (Adapazarı) İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Kurmay Başkan Vekilliği;
  • 1980 – 1984 yıllarında Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği;
  • 1984 – 1986 Genelkurmay Özel Harp Daire Başkanlığı Lojistik ve Harekât Şube Müdürlükleri, Kurmay Başkan Vekilliği görevlerinde bulundu.
  • 30 Ağustos 1980 tarihinde mümtazen terfi ettirilerek Binbaşılığa, 30 Ağustos 1984 tarihinde Yarbaylığa, 30 Ağustos 1987 tarihinde Albaylığa yükseltildi.
  • Akademi öncesi Özel Tekâmül Kursları, Fransızca Temel Kursu ve Gayri Nizami Harp Kursu gördü.
  • 1986 – 1988 yıllarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı,
  • 1988 – 1990 yıllarında Hakim olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1’inci ve 2’nci Dairelerinde Subay Üyelik ve 1’inci Daire Başkan Vekilliği görevlerinde bulundu.
  • 1990 yılında 8’inci Kolordu Topçu Alay Komutanlığı (Malazgirt) görevine atandı.

30 Ağustos 1992 tarihinde Tuğgeneralliğe yükseltildi ve General olarak;

  • 1992 – 1995 yılları arasında üç yıl 2’nci Zırhlı Tugay Komutanlığı (Kartal),
  • 1995 – 1996 yıllarında da Kara Kuvvetleri Sağlık Daire Başkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra
  • 30 Ağustos 1996 yılında kadrosuzluktan emekliye sevk edildi.

Emekliye ayrıldıktan sonra;

  • 1997 – 1998 yılları arasında bir yıl süre ile fahri olarak, Üsküdar FM Radyosunun Genel Koordinatörlük görevini yürüttü.
  • 30 Mayıs 2004 tarihinde İhlâs Marmara Evleri Camii Yaptırma ve Yardım Derneği Yönetim Kurulunda yer aldı.
  • 28 Kasım 2004 – 22 Kasım 2009 tarihleri arasında Adaleti Savunanlar Derneği’nin (ASDER) Genel Başkanlığı görevini üstlendi.
  • 03 Mart 2011 – 01 Kasım 2021 yılları arasında Üsküdar Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği görevi yaptı.

Yeni ASDER Yönetimi, kendisine ASDER Onursal Başkanlığı unvanını münasip görmüştür.

ASDER Onursal Başkanı olarak,

  • 28 Şubat 2012 tarihinde; Müslüman Ülke Silahlı kuvvetlerinin organizasyonu ve stratejik kullanımına danışmanlık, son kullanıcıdan eğitici seviyesine kadar özel konularda eğitim ve harp, silah ve araçlarının temini, bakım ve onarımı hizmetlerinde görev yapmak üzere SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim şirketini,
  • 24 Mayıs 2013 tarihinde İslam Ülkelerinin bir irade altında birleşmesinin teknik esaslarını inceleme ve İslam birliği temelinin atılması için uygun koşulları oluşturma hizmetleri için "ASSAM – Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneğini”
  • 19 Ocak 2013 tarihinde ASDER üyelerinin sportif faaliyetler yürütebilmesi için YUSDER – Yunus Uluslararası Doğa Sporları Derneği ve Deniz Sporları Kulübünü"

kurmuştur.

15 Ağustos 2016 tarihinde Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı ve 08 Ekim 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politika Kurul Üyeliğine getirilmiştir.

Bu görevlerinden 09 Ocak 2020 tarihinde istifa ederek ayrılmıştır.

Halen;

  • ASDER Onursal Başkanlığı,
  • ASSAM Yönetim Kurulu Başkanlığı,
  • YUSDER Yönetim Kurulu Başkanlığı,
  • SADAT A.Ş. Ynt. Krl. Üyeliği,
  • İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) Yüksek İstişare Kurulu Üyeliği
  • Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) Yüksek İstişare Kurulu Üyeliği,
  • Uluslararası Müslüman Alimler Dayanışma Derneği (IMSU) Yüksek İstişare Kurulu Üyeliği

görevlerini aktif olarak yürütmektedir.

Evli ve iki çocuk, 5 torun ve ziyadesi 6 toruncuğa sahip olup Fransızca bilir.

 

  

     من هو العميد المتقاعد عدنان تانريفردي؟

ولد في قرية Doğrugöz (Eğrigöz سابقًا) في قضاء أكشهير في قونية في 8 نوفمبر 1944، وهو الابن الوحيد لعلي عثمان تانريفردي، الذي تلقى تعليمه في مدرسة أوشاك، وعمل موظفاً دينيًا، وشارك في حرب الاستقلال وحصل على وسام الاستقلال.

أتم دراسته الابتدائية والإعدادية والثانوية في أكشهير. بعد تعليمه الثانوي، شغل منصب مدرس بديل في المدرسة الابتدائية لمدة عام واحد في العام الدراسي 1962-1963. ودرس في جامعة إسطنبول، كلية العلوم، قسم علم الحيوان لمدة عام واحد في العام الدراسي 1963-1964. خلال حياته التعليمية، عمل كعامل في مخبز للخبز، بالإضافة إلى أعمال الزراعة والحصاد والتسويق في مزارعه الخاصة، وانخرط في أنشطة الإنتاج والتجارة بدءًا من سن المدرسة الثانوية. أثناء تعليمه الجامعي، عمل أولاً في كوسيط جمركي، ثم في عام 1963 - 1964، عمل كمفتش بالإنابة في الإدارة الحكومية الأولى للسكك الحديدية حيدر باشا رقم 16 خدمة تفتيش المرافق.

دخل الأكاديمية العسكرية البرية في عام 1964. تخرج من الأكاديمية العسكرية البرية برتبة ضابط مدفعية بدرجة عالية في 30 أغسطس 1966. أنهى الدورة الأساسية لضباط مدرسة المدفعية والصواريخ بالمركز الثاني في عام 1967. عيّن ملازماً في مارس/ آذار 1967. في نفس العام تزوج من السيدة فسون.

على التوالي شغل مناصب في؛

  • كتيبة المدفعية الثامنة بلواء المشاة الثالث والعشرون (إسطنبول)،
  • فرقة المشاة العاشرة فوج المدفعية (تطوان)،
  • قائد بطارية في سرية قيادة لواء التدريب الخاص بالمدفعية 58 (بوردور) وفي كتيبة المدفعية الأولى.
  • تمت ترقيته إلى رتبة ملازم أول في 30 أغسطس/ آب 1970، وفي 30 أغسطس/ آب 1973 إلى رتبة نقيب.
  • شغل منصب قائد سرية ضابط الاحتياط في (بولاطلي) بكتيبة ضباط الاحتياط في مدرسة المدفعية والصواريخ.

درس في الأكاديمية العسكرية البرية في 1976– 1978 وحصل على منصب ضابط أركان في عام 1978.

تخرج من أكاديمية القوات المسلحة عام 1980.

شغل كضابط أركان:

  • منصب مديرية فرع المخابرات ونائب رئيس الأركان في قيادة فرقة المشاة الثانية في (أدا بازاري) بين عامي 1978 و1980؛
  • في السنوات 1980-1984، كان عضوا في هيئة التدريس في أكاديمية الحرب البرية؛
  •  عمل رئيسا لفرع اللوجستيات والعمليات في قسم الحرب الخاصة في هيئة الأركان العامة ونائب رئيس الأركان في الفترة من 1984 حتى 1986.
  • تمت ترقيته إلى رتبة رائد في 30 أغسطس/ آب 1980، وإلى رتبة مقدم في 30 أغسطس/ آب 1984، وإلى رتبة عقيد في 30 أغسطس/ آب 1987.
  • حضر قبل الأكاديمية الدورات التطويرية الخاصة والدورة الأساسية للغة الفرنسية ودورة الحرب غير التقليدية.
  • شغل منصب رئاسة منظمة الدفاع المدني للجمهورية التركية لشمال قبرص في الفترة 1986-1988،
  • عمل كعضو ضابط في الغرف الأولى والثانية للمحكمة الإدارية العسكرية العليا ونائب رئيس الدائرة الأولى بين عامي 1988 و1990.
  • تم تعيينه في قيادة فوج مدفعية الفيلق الثامن في (مالاذكرد) في عام 1990.

تمت ترقيته إلى عميد في 30 أغسطس/ آب 1992، وشغل كجنرال مناصب؛

  • قيادة اللواء المدرع الثاني في (كارتال) لمدة ثلاث سنوات بين 1992 و1995،
  • شغل منصب رئيس دائرة صحة القوات البرية بين عامي 1995 و1996،
  • تم إحالته إلى التقاعد بسبب عدم وجود شاغر وظيفي في 30 أغسطس 1996.

شغل بعد التقاعد مناصب؛

  • المنسق العام لإذاعة أوسكودار أف أم لمدة عام واحد بين 1997- 1998 بصفة فخرية.
  • في 30 مايو/ أيار 2004، كان عضوا في مجلس إدارة جمعية إخلاص مرمرة لبناء المساجد والإغاثة.
  • شغل منصب الرئيس العام لجمعية المدافعين عن العدالة (أسدر) بين 28 نوفمبر/ تشرين الثاني 2004 و22 نوفمبر/ تشرين الثاني 2009.
  • شغل منصب عضو مجلس أمناء جامعة أوسكودار بين 3 مارس/ آذار 2011 و1 نوفمبر/ تشرين الثاني 2021.

اعتبرت إدارة أسدر الجديدة أنه من المناسب منحه لقب الرئيس الفخري لأسدر.

وكرئيس فخري لأسدر

  • في 28 فبراير 2012: شركة صادات للاستشارات الدفاعية الدولية والصناعة والإنشاءات والتجارة المساهمة لتقديم الاستشارات والتنظيم والاستخدام الاستراتيجي للقوات المسلحة للدول الإسلامية، والتدريب على قضايا خاصة من مستوى المستخدم النهائي إلى مستوى المدرب، وتوريد وصيانة وإصلاح الأسلحة والمركبات الحربية،
  •  "أصّام - جمعية مركز المدافعين عن العدالة للدراسات الاستراتيجية" لخدمات دراسة المبادئ الفنية لتوحيد الدول الإسلامية وتهيئة الظروف المناسبة لإرساء أسس الوحدة الإسلامية بتاريخ 24 مايو/ أيار 2013.
  • في 19 يناير 2013، تم إنشاء جمعية يوسدر - يونس الدولية للرياضات الطبيعية ونادي الرياضة البحرية من أجل قيام أعضاء أسدر بالأنشطة الرياضية"

أنشأ

تم تعيينه في منصب كبير مستشاري رئيس الجمهورية في 15 أغسطس/ آب 2016 وعضواً في اللجنة الرئاسية للأمن والسياسة الخارجية في 8 أكتوبر/ تشرين الأول 2018.

استقال من هذه المناصب في 09 يناير / كانون الثاني 2020.

حالياً:

  • الرئيس الفخري لأسدر،
  • رئيس مجلس إدارة أصّام،
  • رئيس مجلس إدارة يوسدر،
  • عضوية مجلس إدارة شركة صادات المساهمة،
  • عضو المجلس الاستشاري الأعلى لاتحاد المنظمات غير الحكومية في العالم الإسلامي (UNIW)
  • عضوية المجلس الاستشاري الأعلى للمنظمات التطوعية في تركيا (TGTV)،
  • عضو المجلس الاستشاري الأعلى لجمعية اتحاد العلماء المسلمين الدولي (IMSU)

ينفذ بنشاط مهامه في.

متزوج وله ولدان وخمسة أحفاد وأكثر من ستة من أولاد الأحفاد ويتحدث الفرنسية.

    

   

Who is Retired Brigadier General Adnan Tanrıverdi? 

He was born in the village of Doğrugöz (Formerly Eğrigöz) in the Akşehir district of Konya on November 8, 1944, as the only son of Ali Osman Tanrıverdi, who was educated in the Uşak Madrasa, served as a religious officer, participated in the War of Independence and was awarded the War of Independence Medal.

He finished primary, secondary and high school in Akşehir. After his secondary education, he worked as a primary school substitute teacher for one year in the 1962-1963 academic year. He studied at Istanbul University, Faculty of Science, Department of Zoology for a year in the 1963-1964 academic year. Throughout his education life, he worked in production and trade activities by working as a journeyman in a bakery as well as planting, harvest, marketing works of his own farms starting from secondary school age. During his university education, he first worked at a Customs Broker, and then in 1963-1964, he served as Deputy Inspector at the Haydarpaşa 16th Facilities Service Inspectorate of the State Railways Administration.

He started studying the Military Academy in 1964. On August 30, 1966; he graduated from the Military Academy with an excellent degree as an Artillery Officer. In 1967, he finished the Artillery and Missile School Officer Basic Training in secondHe was assigned as Second Lieutenant in March 1967. In the same year he married Mrs. Füsun.

Respectively he served in;

  • 23rd Infantry Brigade, 8th Artillery Battalion (Istanbul),
  • 10th Infantry Division Artillery Regiment (Tatvan),
  • Battery Commands in 58th Artillery Private Training Brigade (Burdur) Headquarters Company and 1st Artillery Battalion
  • On August 30, 1970, he was promoted to First Lieutenant, on August 30, 1973 he was promoted to the rank of Captain.
  • He served as the Reserve Officer Company Commandant in the Artillery and Missile School Trainings Regiment Reserve Officer Battalion (Polatlı)

He studied at the Military Academy between 1976– 1978 and gained the status of Staff Officer in 1978.

He graduated from the Armed Forces Academy in 1980.

As Staff Officer, he served as;

  • Intelligence Branch Directorate and Deputy Chief of Staff at the 2nd Infantry Division Command (Adapazarı) between 1978 and 1980;
  • Academic Member at the Turkish Military Academy between 1980 and 1984;
  • Deputy Chief of Staff at General Staff Special Warfare Department Logistics and Operations Branch Directorates between 1984 and 1986.
  • He was promoted to Major on August 30, 1980, to Lieutenant Colonel on August 30, 1984 and to Colonel on August 30, 1987 with outstanding service.
  • He attended Special Development Courses, Basic French Course and Unconventional Warfare Course before the academy.
  • He served in the Turkish Republic of Northern Cyprus Civil Defense Organization Presidency between 1986 and 1988,
  • As a Judge, Officer Membership in the 1st and 2nd Chambers of the Supreme Military Administrative Court and Deputy Head of the 1st Division between 1988 and 1990.
  • He was appointed to the 8th Corps Artillery Regiment Command (Malazgirt) in 1990.

He was promoted to Brigadier General on 30 August 1992 and as a General after serving as;

  • 2nd Armored Brigade Commandant (Kartal) for three years between 1992 and 1995,
  • Head of the Land Forces Health Department between 1995 and 1996,
  • He was retired on August 30, 1996 due to lack of staff.

After his retirement;

  • He worked as the General Coordinator of Üsküdar FM Radio voluntarily for a year between 1997-1998.
  • He took part in the Board of Directors of İhlâs Marmara Evleri Mosque Construction and Aid Association on May 30, 2004.
  • He served as the General President of the Association of Justice Defenders (ASDER) between November 28, 2004 - November 22, 2009.
  • He served as a Member of the Board of Trustees of Üsküdar University between March 03, 2011 and November 01, 2021.

The new ASDER Administrative staff deemed it appropriate that giving him the title of ASDER Honorary President.

As ASDER Honorary President, he established,

  • SADAT International Defense Consultancy Construction Industry and Trade Incorporated Company, on February 28, 2012, to provide consultancy to the organization and strategic use of the Armed Forces of Muslim Countries, to provide training on special subjects from the end user to the trainer level and to serve in the supply, procurement, maintenance and repair of weapons and vehicles,
  • ASSAM – Association of Justice Defenders Strategic Studies Center, on May 24, 2013, for services to examine the technical principles of the unification of Islamic Countries and to form the appropriate conditions for laying the foundation of Islamic Union,
  • YUSDER – Association of Yunus International Outdoor Sports and Sea Sports Club on January 19, 2013, for ASDER members to carry out sports activities

He was appointed as the Chief Advisor to the President on August 15, 2016 and as a Member of the Presidential Security and Foreign Policy Committee on October 08, 2018.

He resigned from these positions on January 09, 2020.

He still actively carries out his duties as;

  • ASDER Honorary President,
  • ASSAM Chairman of Board of Directors,
  • YUSDER Chairman of Board of Directors,
  • SADAT Inc. Member of Board of Directors,
  • Union of Non-Governmental Organizations of the Islamic World (UNIW) Member of the High Advisory Board,
  • Turkish Voluntary Organizations Foundation (TGTV) Member of the High Advisory Board,
  • International Union of Muslim Scholars (IUMS) Member of the High Advisory Board

He is married and has two children, five grandchildren and six great-grandchildren. He can speak French

www.adnantanriverdi.com
Yorum eklemek için giriş yapın