İnsanlık tarihi, savaşlar ve çatışmalarla doludur ve bunun sonucunda insan hayatı kaybı, şehirlerin tahribatı ve geçim kaynaklarının yok olması gibi felaketler yaşanmıştır. Ancak, çoğu din ve medeniyet, savaşın dehşetlerini sınırlamayı ve kısıtlamayı amaçlayan felsefeler ve yasalar geliştirmeye çalışmıştır. İslam, silahlı çatışmaları düzenleyen sıkı kurallar koymuş, savaşan olmayan kişilerin, yaşlıların, kadınların ve çocukların öldürülmesini ve zarar görmesini tamamen yasaklamıştır. İslam, hatta hayvanların öldürülmesini, meyve ağaçlarının kesilmesini ve insanların geçimini engelleyen tahribatları da yasaklamaktadır. Dini veya ibadet yerlerinin zarar görmesi veya tahrip edilmesi de şiddetle yasaklanmıştır.
İsrail, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından derhal ateşkes çağrısına rağmen, Gazze'deki Filistinlilere karşı soykırım ve etnik temizlik uygulamaya devam ediyor. Ayrıca, Gazze'deki insanlara insani yardım ulaşmasını engellemek amacıyla ablukasını kullanıyor. İsrail, Gazze'deki 32 binden fazla masum Filistinliyi öldürdü ve yaklaşık yüz bin kişiyi yaraladı. Gazze harabe haline geldi ve yaşanamaz hale geldi. BMGK, uluslararası barış ve güvenliği sağlamakla sorumludur. BM ajansları, Gazze'yi insan yaşamı için uygun olmayan, insan yapımı bir felaket ve yıkım olarak tanımlamıştır.
Gazze'deki Filistinliler, kontrolden çıkmış İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından en kötü savaş suçlarına tabi tutulmakta, bu da sınırsız bir soykırıma yol açmaktadır. IDF, kitlesel öldürme için tüm olasılıkları kullanmakta ve özellikle son beş aydır Gazze'deki Filistinlilerin etnik temizlik amacı gütmektedir. Bu süreç son yüz yıldır Filistin'de devam etmektedir. 2023 Ekim'inden bu yana süregelen son çatışmada, IDF, otuz iki binin üzerinde Gazze'liyi öldürmüş, seksen binin üzerinde kişiyi ise ağır şekilde yaralamıştır. Kurbanların çoğu masum sivil ve sivil olmayanlardır, çoğunlukla çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve hastanelerdeki hasta ve yaralılar da dahil olmak üzere. Ayrıca, çoğu ev, hastane ve okul ayrım gözetmeksizin yok edilmiştir. IDF, Gazze'deki iki milyon insanı yerinden etmiş ve onları dar bir şeridin doğusuna kaçmaya zorlamıştır. Bu Filistinliler, güney Gazze'de insanlık dışı koşullar altında yaşamaktadır, yiyecek, su, ilaç ve barınak olmadan.
Son beş ayda, dünya, İsrail tarafından Gazze'deki Müslüman Filistinlilere yönelik eşi benzeri görülmemiş kan dökme, kırım, soykırım ve etnik temizliklere tanık oldu. Siyonistlerin, son bir yüzyıldır Filistinlilere karşı devam ettirdiği en kötü apartheid ve korkunç savaş suçları, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkeleri tarafından utanmazca desteklenip göz yumulmuş olsa da, Siyonist İsrail'in suçlu liderliği tarafından gerçekleştirilen son şiddet dalgasının, insanlık tarihinde bir benzeri yoktur. Gazze'deki Filistinlilerin karşılaştığı krizlerin ve felaketlerin yoğunluğu, sadece Levant'taki Müslümanlara karşı başlatılan Hristiyan haçlı seferleriyle karşılaştırılabilir.
Birleşmiş Milletler (BM), ABD ve Birleşik Krallık tarafından tamamen zayıflatıldı, marjinalleştirildi ve gereksiz mi ilan edildi? En azından uluslararası barış ve güvenliği sağlama konusundaki birincil rolü bağlamında. Reform yapmama başarısızlığı nedeniyle, BM Güvenlik Konseyi (BMGK), özellikle İsrail – Filistin çatışmasında, ABD vetosunun tam esiri olmuştur. ABD ve İsrail, uluslararası toplumun ve dünyanın geri kalanının görüşlerini görmezden gelmeye, karşı çıkmaya ve hiçe saymaya karar vermiştir.
Amerika Birleşik Devletleri, Gazze'de derhal ateşkes için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararını bir kez daha veto etti. ABD, İsrail'in son dört aydır işlediği soykırım ve savaş suçlarının devam etmesini mi istiyor? ABD, taslak metne karşı oy veren tek ülke olurken, Birleşik Krallık çekimser kaldı. BMGK'nın diğer on üç üyesi, İsrail'in saldırganlığının derhal sona ermesini talep eden kararı kabul etti. Bu, ABD'nin insani gerekçelerle derhal ateşkes talebine üçüncü kez karşı çıkmasıdır. ABD hâlâ küresel insan hakları savunucusu olduğunu iddia ediyor.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin müracaatı ile Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’in Filistinlilere soykırım yaptıklarını tespit ve bunun durdurulması yolunda karar alınmıştı.
Uluslararası Adalet Divanı, Lahey’de Güney Afrika Cumhuriyeti'nin İsrail aleyhine açtığı "soykırım" davasında ihtiyati tedbir talebine ilişkin kararını açıkladı. Uluslararası Adalet Divanı, İsrail'in Soykırım Sözleşmesi çerçevesindeki yükümlülüklerinin bazılarını ihlal ettiğine ilişkin ihtiyati tedbir kararı almaya yetkisi olduğuna hükmetti. Mahkemenin yargıcı, Güney Afrika'nın açtığı soykırım davasında haklı olduğunu söyledi. Karar şöyle:
Avrupa Birliği'nin kuruluş ilkeleri, AB Antlaşması'nın 2. maddesinde yer alıyor.
Bu madde, "Avrupa Birliği, insan onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup kişilerin hakları da dahil olmak üzere insan haklarına saygı ilkeleri üzerine kurulmuştur.” demekte.
Demesine demekte ama 2. Maddede belirtilen insanın “hangi milletten” olması gerektiği, “eşitlik ve hukukun” hangi ülkenin anayasasında yer alan eşitlik ve hukuk düzeni olması gerektiği, “insan haklarına saygı”nın hangi ülkedeki insan hakları olduğundan bahsetmemekte.
Bu nedenle de Avrupa Birliği, aynen “İstanbul Kilisesi'nin, eşitler arasında en eşit kilise olması nedeni ile Patrikhane olduğu” iddiası ve düşüncesi gibi eşitler arasındaki en eşit olan insanların Hristiyanlar ve Yahudiler oldukları iddiası ve düşüncesi ile uluslararası her olayda öncelikle, haksız olsalar da Hristiyanları/Yahudileri desteklemeyi kendisinin kuruluş ilkelerine uygun addetmiş.
Gazze şeridi içine sıkıştırılmış Filistinlilerin yarım asırdan fazla bir süredir yaşadıkları koşullara duydukları isyanın patlaması, Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı sürpriz saldırı ile dışa vurdu.
Saldırı sürpriz mi, organize mi, gaza getirilme mi, İsrail devletinin inceden inceye planladığı bir organizasyonu mu, tartışma kaldıran apayrı bir konu. Ama bu saldırının sonunun Filistinliler için zorluk ve acı içerdiği belliydi.
Osmanlı’nın tasfiyesi ile başlayan Filistin topraklarındaki zulüm gittikçe kalınlaşmakta. İsrail terör devleti, 7 Ekim 2023 sabahı HAMAS hükümetinin başlattığı harekâta ölçüsüz karşılık vererek, insanlık dışı katliamlarına bir yenisini daha ekledi. Şuna inanmaktayız ‘Her şey inceldikçe, zulüm ise kalınlaştıkça kopar.’ İsrail terör devletinin(!) de sonu yakındır.
Bu zulümlerin arka planında Filistin halkı nezdinde İslam Dünyasına yönelik başlatılan Haçlı seferleri fikri yer almaktadır. Zira Batı, bu saldırıları ‘bir din savaşı’ olarak görmektedir.