Perşembe, 18 Ağustos 2016 00:00

Darbenin Arkasına Gizlenen İşgal

Yazan
Öğeyi Oyla
(3 oy)

ABD 20. yüzyılın başından itibaren, dünya tarihinin en kanlı I. ve II. Dünya Savaşlarının sonunda Hiroşima ve Nagazaki'de yüzbinlerce sivilin hayatına mal olan, atom bombasının yıkımı üzerine inşa ettiğidünyamızda tek süper güç olduğunu ilan etmişti.

ABD’nin savunduğu Kapitalizmin bu başarısı sadece savaş ve çatışmalarla değil, ekonomik, askeri (NATO) bloklaşmayla hakimiyetini sürdürecek politikaları dayatmasıydı. Soğuk savaşın bitmesi ile rakibinin çöküşü Amerika Birleşik Devletlerini emsalsiz bir güç konumuna getirdi. Amerika dünyanın ilk ve aynı zamanda tam anlamıyla gerçek küresel gücü oldu. ABD teknolojisini, ekonomisini ve askeri gücüyle dünyamızda kendine bağımlı güdümlü devletler oluşturdu. Amerikan Kültürünü hayat tarzını dayattı, bunları benimsemeyen dışında kalan ülkeleri barbar olarak tanımladı.

ABD "bizimle olmayan bize karşıdır" doktrini ile hareket ederek, politikalarını desteklemeyen ülkeleri "yasadışı - terörist" devletler olarak ilan etti. Karşısında düşmanlar değil, asiler, teröristler ve düzenbaz devletler vardı. Küresel güç olan ABD Ülkelerle Savaşmaz, cezalandırırdı. Savaş ilan etmez, başka ülkeleri işgal etmez, yalnızca demokratikleştirir, özgürleştirirdi.

 

 

ABD Soğuk savaş döneminin bitmesiyle oluşmaya başlayan Küreselleşme sürecinde, yeni bir dünya yaratma hayaline kapılmıştı “yenidünya düzeni (new world order)”. ABD amacına ulaşmak için vekalet verdiği unsurlar üzerinden, asimetrik saldırılarını siyasal, ekonomik ve askeri alanda aralıksız sürdürerek Ortadoğu coğrafyasında yapay kaos ortamı oluşturdu. Kültürel alanda ise “Mikro Milliyetçilik ve Mikro Dincilik” ayrıştırıcı politikalarını da uygulayarak bölge halkını param parça etti. Bu saldırılarında her türlü insanlık dışı mücadeleyi de meşru görüyordu.

 

Tıpkı batı medeniyetinin feyz aldığı, benimsediği ve uyguladığı uluslararası diplomasiyi, Hobbes'un "insan insanın kurdudur" önermesiyle açıkladığı ve Machiavelli'nin "amaca giden her yol mübahtır" düşüncesiyle ilişkilendirmek de mümkündür.

 

Tarihi akış içerisinde Thucydides ile başlayan, Machiavelli ve Hobbes ile süregelen, Carr, Morgenthau, Waltz ve Huntington gibi teorisyenler tarafından yeniden üretilen reel politik akım, 20. yüzyılın çatışma odaklı ve devlet merkezli güvenlik anlayışını şekillendirmiştir. Trotski'nin "Birkaç kişiyi öldüren binlerce kişiyi sindirir." gibi sözleri Devlet terörünün önerildiğini göstermekte ve bu stratejinin uygulayıcılarının zihninde, bu tip eylemlerin meşru kaynağını oluşturmaktadır. Halen ABD’nin savunduğu ve uyguladığı politikalara bakıldığında ise Devlet Terörizmini benimsediği ve uyguladığı görülmektedir.

 

ABD Ortadoğu’da devlet terörizmini asimetrik unsurlara vekalet vererek, icra etmektedir. Vekalet savaşlarında kullanılan asimetrik unsurlar; Terör örgütleri-mafyalar-gizli servisler-özel kuvvetler-siber saldırılar-yıldız savaşları ve post-modern savaş yöntemleridir.

 

Vekalet savaşlarında savaşan bu unsurların gerçek niyetleri ve amaçları gizlenmiştir. Bu savaşlarda terör örgütleri önde, destekleyen güçler arkada bulunur.

 

Ancak 15 Temmuz 2016 da başarısız olan Fetö darbesi ve arkasına gizlenen batının işgal girişiminden sonra yapılan incelemede ise karşımıza yerel aktörler-taşeronlar ve üzerinden yürütülen Vekalet savaşının bittiğini görmekteyiz.

 

Artık yeni bir dönem başlamıştır. Figüranların yerine bizzat aktörlerin kendileri devrede. ABD ve Partnerleri Avrupa Birliği ülkeleri (İngiltere-Almanya –Fransa ve diğerleri) ve yardımcı güç olarak iktisadi stratejik ortak çıkarları altında hareket eden diğer ülkeler. Ayrıca ABD ve AB kontrolü altındaki beslemeleri olan yerel güçler, PKK-DEAŞ-PYD gibi terör örgütleri.

 

15 Temmuz 2016 işgal hareketi sırasında ABD’nin 2 adet Uçak gemisinin Akdeniz’de olması bir rastlantımı, yoksa İngiltere’nin Kıbrıs adasındaki üssüne 50 bin asker getirmesi nasıl açıklanmalı. Bölgemizde farklı çıkarların ve egemenlik stratejilerinin uygulandığı bir güç mücadelesinde, bölgenin ve ülkemizin paylaşımı için kurulan kirli ittifakları, aktörleri ve bunların taktik hamlelerine şahit oluyoruz.

 

Sonuç olarak başarısız olan işgal hareketinden sonra, Amerika’nın ve partnerlerinin bölgemizdeki egemenliğisona ermiş, yeni bir dönem başlamıştır. Bu yeni dönemde ülkemizin bölgesel aktör ve bir güç olduğu kabul edilmiş, bölgenin kaderinin belirleyici ana unsurlardan olduğu anlaşılmıştır. Türkiye bölgede küresel güçlerin, politikalarını dikkate almakla birlikte kendi çıkarlarını gözetmekte ve politikalarını uygulamaktadır. Türkiye küresel ve bölgesel gelişmelere artık seyirci kalmamakta, kendi hedefleri doğrultusunda politikaları belirlemekte ve uygulamaktadır. 17 Ağustos 2016

 

OKUNAN KAYNAKLAR

 

  1. Kalın İbrahim, Vekalet Savaşları ve Orta Doğu'nun Geleceği, http://arsiv.setav.org/public/HaberDetay.aspx?Dil=tr&hid=11804&q=vekalet-savaslari-ve-ortadogu-nun-gelecegi
  2. Kaynak Mahir, Emin Gürses, Yeni Orta Doğu Haritası, Profil yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul-2007
  3. Sandıklı Atilla, Teoriler Işığında Güvenlik Savaş Barış ve Çatışma Çözümler, Bilgesam yayınları,> Ecem Basın Yayın Reklamcılık, Copyright © MART, İstanbul-2012, www.bilgesam.org
  4. Karadeniz Fatih, Uluslararası Terörizm ile mücadelede Hukuk ilkeleri, Trakya Üniversitesi Uluslararası ilişkiler, Yüksek Lisans Tezi, http://dspace.trakya.edu.tr/jspui/bitstream/1/1378/1/fatih%20karadeniz.pdf

 

Okunma 4573 defa Son Düzenlenme Perşembe, 18 Ağustos 2016 17:11
Yorum eklemek için giriş yapın