İngiliz kaşif Dean Kamen 2001 yılında adı Ginger olan bir aracı keşfedip, yüzyılın icadı diye dünyaya lanse etmişti. Bu aracın en önemli özelliği kullanıcısının hareketlerine göre yönünü belirlemesi, freni, gazı, direksiyonu olmaması idi...
İngilizlerin tek buluşu Ginger değildir elbet. Tarihe mal olmuş başka icatları da var. Mesela, Arabistan'da Vahhabiliğin yeşertilmesi. Osmanlı'nın yıkımına neden olan ırkçılık tohumlarının ekilmesi ,İslam aleminin kalbine bir hançer misali Siyonist Yahudi terör devletinin sokulması,Türkiye’de Kamalist rejimin inşası hep İngiliz icadıdır.
Peki DAEŞ,DEAŞ,DAİŞ veya Türkçesi IŞİD olan örgüt neyin nesi? Mucidi kim? Suriye’de ve Irak’ta kim ve ne için savaşıyor?
Irak ve Suriye (bilad-ı Şam) bölgesi din savaşlarının merkez üssü olan Kudüs ve Mezopotamya’ya yakın bir bölge. Bu bölge üzerinde tarihte nice haçlı seferleri,nice kanlı savaşlar yaşandı. Farklı din ,mezhep ve ırklar bu bölgede bulunuyor.Böyle olunca bölge her zaman patlamaya hazır bir bomba olmuştur.
1890 ikinci küreselleşme hareketi sonrası bölgedeki savaşlar petro-din odaklı olmuştur. Yani bu savaşların kaynağı petrol, motivasyonu ise din olmuştur. Bu savaşlarda mağdur olan bölge halkı ise hiçbir zaman kendi öz kaynaklarına sahip olamamıştır. Buna İran da dahildir...
Anglo Saksonların ,bu asırda petrolü kontrol altında tutmak adına çıkardıkları savaşların sonuncusu Suriye ve Irak ‘ta ki DAİŞ savaşıdır...
DAİŞ'in amacı Irak ve Şam'da bir İslam Devleti kurmak, halifeliği tekrar ayağa kaldırmak olmadığı aşikardır. Bölgede ki İslam mirasına karşı hunharca tutumu, İslam’ın savaş hukukunu hiçe sayan uygulamaları, Siyonist Yahudi Terör Devletine tek bir mermi bile sıkmaması, Esed ve YPG ile işbirliği halinde olması ve daha nice gerekçeler ileri sürülebilir.
Peki DAİŞ’in amacı ne?
İKİ BÖLGESEL VE İKİ KÜRESEL GÜÇ OLAN DEVLETLERİN SURİYE KRİZİNDEKİ TUTUM VE POLİTİKALARI
GİRİŞ:
Yapısal inşacılığa göre kimlikler devletlerin çıkarlarını şekillendirmekte ve uluslararası kuruluşlar buna göre tasarlanmaktadır. Alexander Wendte göre bu durumun sonucu olarak uluslararası sistemdeki anarşik yapı çatışma veya işbirliği şeklinde ilerler. Bunu takiben bugünkü Ortadoğu’da uluslararası anarşinin çatışmaya mı yoksa işbirliğine mi dönüşeceği bir dönemde yaşıyoruz.
Bütün bir insanlık tarihini, Batı medeniyetinin tarihî akış seyrine bağlayan, Batı toplumlarının sınırlı tarihî tecrübelerini evrensel geçerliliği olan teoriler haline dönüştürerek, yeni tarih ve sosyoloji anlayışı oluşturmuş ve bunu’ da Batı medeniyet olarak sunmaktadır.
Çünkü Onlara göre dünya 'The West ant The Rest' (Batı ve öteki)nden ibaretti. Batı'nın ben ve öteki algısını formüle eden bu ifade, Batı kategorisindeki toplumları, öteki kategorisine giren toplumlara ve medeniyetlere kapatmakla kalmıyor. Batı ile Batı dışı toplumlar arasında tarihte yaşanan askeri karşılaşmaları, yeni bir boyuta; sosyolojik boyuta taşıyordu.
Batı dışı toplumlar, eğer Batı'nın geçirdiği bu değişimlere ayak uydurmak istiyorlarsa, kendi inanç, düşünce ve kültür değerlerini terk ederek, Batı'nın değişmesine kaynaklık eden inanç, düşünce ve kültür atmosferine geçmeleri gerekiyordu.
Batı, böyle bir değişimi sadece istemekle yetinmiyor, bu toplumları bu doğrultuda değiştirmek için her türlü çabayı gösteriyordu. İşte, Batı'nın bu öteki algısı ile başlayan etkileşim süreci, Batı dışı toplumların sosyal yapılarına temel oluşturan inanç ve kültürel kimliklere müdahale boyutu kazanmıştır.
Batı bu müdahaleciliğini "medenileştirici savaş, özgürleştirme "Olarak tanımlamaktadır.
İşte, Osmanlı’nın Ortadoğu’ya dönüşümünün en etkili dinamiklerinden birisi de, “menfi milliyet ve unsuriyet fikrinin” beslediği sosyolojik dönüşümlerdir. Bu sosyolojik dönüşümler, baş aktörü oryantalist misyonerler olan 1890 küreselleşmesini inşa eden süreçlerle birebir ilişkilidir.
Batı'nı gerçekleştirdiği ve sonuçları sosyolojik özellikli değişimlere yol açan bu müdahaleleri tanımlayacak net bir kavram düşündüğümüzde, karşımıza "Sosyolojik Savaş" kavramı çıkmaktadır.
Ulus kimliğine indirgenen İslam dünyası, yeni değişim sürecinde iki seçenekle karşı karşıyadır. Ulus ve ulus altı kimlikler bağlamında çatışan ve birbirinin şerrinden statüko güçlerine sığınan küçük topluluklar olarak kalmak veya İslam dayanışması bağlamında küresel bir aktör olarak tarih sahnesine yeniden çıkmayı başarmak.
Kavramlar: İki Batı, ABD, Jeokültür, Jeopolitik, Ortadoğu, Uluslar Arası Sistem, Küresel Sistem, Küreselleşme, Medeniyetler Çatışması, İslam Birliği, Yeni Dünya Düzeni.
GENEL DURUM:
Bilindiği üzere, Suriye sınırında Türkiye hava sahasını ihlal eden SU-24 tipi bir Rus savaş uçağı, Türk F-16’ları tarafından 24 Kasım 2015 saat 09:30’da düşürüldü.
Olaya verilen tepkiler, Rusya’nın bu olayda sarsılan itibarını kurtarmak için savaş ilanı kapsamında olmasa da, rövanş için Türkiye’ye ‘’iyi bir ders verilmesi’’ gerektiği yolunda bir takım sinsi planlar yapmakta olduğu intibaını veriyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrını bilenler, resmi bir özür dilemenin asla olmayacağını tahmin ediyorlar.
Rus Devlet Başkanı Putin ve Başbakan Medvedev’in beyanları halen ekonomik yaptırımlara başlanması yönünde beliriyor. Türk- Rus ortak projelerinin yavaşlatılması, Türk işadamlarının ve diğer vatandaşlarının Rusya’ya girişinin zorlaştırılması, bazılarının pasaport vizelerinin iptal edilerek, ilk uçakla Türkiye’ye gönderilmesi; Türkiye menşeli ürünlerin siparişlerinin iptal edilmesi ve yola çıkmış mal girişlerinin dahi reddedilmesi, büyük bir karın ağrısının işaretleri.Nitekim, bunların çoğu hayata geçirildi.
Türkiye bu günlerde terörün neden tırmandığını konuşuyor.
Bir çok sebep zikrediliyor. Fakat bana göre önemli iki sebebin ;İlki Türkiye’nin etrafında, özellikle Suriye’de cereyan eden olaylar, ikincisi HDP’nin 7 Haziran seçimlerinde aldığı sonuçtur.
"GAYE VASITAYI TAKDİS EDER" -1-
Aliya İZZETBEGOVİÇ
Birinci Dünya savaşı öncesi yüz-yüzelli yıllık vetirede Osmanlı toplumu sosyolojik, ideolojik ve askeri müdahalelerle dağılma zeminine, İttihat ve Terakki’nin uyguladığı basiretsiz siyaset sonucu da Birinci Paylaşım Savaşı'na itilmiş,akabinde 6 yıl gibi bir sürede Osmanlı çökmüştür.
Cennet mekan 2 nci Abdulhamit Han hatıratında ” Bana 4 yıl daha müsade etselerdi devleti savaşa sokmaz,dünyanın öncü devletleri arasına sokardım. “ dediği kaydedilmektedir. Tarihçiler, Abdulhamit Han’ın Osmanlı coğrafyasındaki petrol yataklarını tespit ettirdiği, devleti savaşa sokmadan bu kaynakları harekete geçirerek Osmanlı’yı yeniden diriltecek hamlelere hazırlandığını ifade etmektedirler.
Lakin 1,5 gün süren 31 Mart Vakası sonrası şekillenen siyaset Osmanlı’nın on yılda ona yakın cephede savaşa sürüklenmesine ve akabinde yıkılmasına sebep olmuştur.Yıkılışın tek sebebi 31 Mart Vakıa-ı Şerriyesi değildir elbet.Dış faktörler iç faktörlerle birlikte bu sonu hazırlamıştır.
Vaktiyle Keçecizade Fuad Paşa’nın da aralarında olduğu bir mecliste sormuşlar “Dünyanın en güçlü devleti hangisidir” diye etrafındakiler “İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya vs.” diye tahmin yürütürlerken O, tereddütsüz ”Osmanlı” deyip ardından eklemiş “üç yüz yıldır siz dışarıdan, biz içerden yıkmaya uğraşıyoruz, yinede yıkılmıyorsa bu devlet dünyanın en güçlü devletidir.” demişti.
İsrailli 3 gencin kaçırılıp ardından da öldürülmüş halde bulunmaları ile başlayan kriz birkaç gün sonra 16 yaşındaki Filistinli bir gencin öldürülmesi ile doruğa tırmandı. İsrail yönetimi Hamas'ı suçladı ve sonrasında da Filistin'den atıldığı ileri sürülen füzeler ile birlikte Gazze'ye yönelik hava saldırıları başladı.
Musul ve çevresini işgali ile gündeme oturan IŞİD Ramazan ayı içerisinde internette DABIQ1 isimli İngilizce bir dergi yayınladı. Dergi görsel yönden oldukça zengin ve yüksek kaliteli fotoğraflar içermenin yanı sıra önemli mesajlar barındırmaktadır.
IRAK’TA MÜSLÜMAN’CA ÇÖZÜM İSTİYORUZ
Irak’ta önemli ve ciddi gelişmeler oluyor.
Gelişmelerin, Suriye’dekine benzer, Sünni-Şii çatışmasının başlangıcı olarak görülmesi gerekir.
Ortadoğu’da parçalanmanın planlayıcılarının yeni bir safhanın fitilini ateşlediklerini söyleyebiliriz. ABD işgali ile ekilen tohumlar meyvelerini vermeye başladı.
Ayrıca Kuzey Irak’ta siyasi organizasyonunu tamamlamış bir Sünni Kürt Özerk bölgesi ve bu Kuzey Irak Kürt bölgesi ile fiili irtibatı sağlamış olan Doğu Suriye’deki, Suriye muhalefetine nazaran daha organize PYD (Demokratik Birlik partisi) hâkimiyetindeki Suriye Kürt Bölgesi dikkate alındığında, Sünni-Şii Çatışmasının içinde etnik Kürt-Arap Çatışması ihtimali de başlatılmış olan iç harbe başka bir boyut kazandırmaktadır.
34 Milyon olan Irak Nüfusunun %75’i Arap, %20’i Kürt ve %5’i de Türk olarak gösteriliyor. Ayrıca toplam nüfusun %70’i Şii, %30’unun da Sünni olduğu biliniyor.
SURİYE DEVRİMİ ÇIKMAZA MI GİDİYOR?
Adnan Tanrıverdi
(07 ARALIK 2013)
İÇİNDEKİLER
1. DEVRİM SÜRECİ
a. Devrimin Geçmişi
b. Muhalif Gruplar ve Gelinen Durum (07 Aralık 2013)
c. Suriye’de Tarafların Durumu (07 Aralık 2013)
d. Devrim Sürecin Değerlendirilmesi
2. ASKERİ-POLİTİK KURALLAR VE SİVİL ASKER İLİŞKİLERİNDE GENEL PRENSİPLER
a. Barış Döneminde
b. Savaş Döneminde
1) Savunmada
2) Taarruzda
3) İşgale Uğramış Ülke Toraklarında
c. Zalim Bir Yönetime Karşı Mukavemet Harekâtında
3. SONUÇ VE ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER
4. EKLER
a. El Kaide ve Irak Şam Devletinin Oluşumu Durum Raporu (07 Aralık 2013)
b. Suriye’de Muhalif Gruplar ve Rejim Kuvvetlerinin Son Durumu Raporu (07 Aralık 2013)
27 Ocak 2012
Kafilemizi Kudüs-ü Şerif'e götürecek uçak İstanbul'dan 06.00'da havalanacak. 04.00'da havaalanında olmamız gerekiyor. Perşembe günü Musa Özdemir'le Ankara'dan hareket ettik. İstanbul, yoğun trafiği, homurtulu kolları, çirkin ve azgın gökdelenleri, muhafazakâr yöneticileri eliyle mahvedilen tarihî dokusuyla karşıladı bizi. İstanbul'un sesi kısıktı, vicdanı yaralıydı. Şehirden metropole dönüşen bedenini tanıyamamanın şaşkınlığı, bağrından fışkıran urlarla baş edememenin hüznüyle. Uzunca zamandır görmediğim arkadaşları ziyaret fırsatı buldum. Karşılıksız selâmlar verdim. Küçük sohbetlere koyulduk, çeksiz senetsiz, ihalesiz, komisyonsuz...