Türkiye Cumhuriyeti 1923’den günümüze kadar geçen sürede, daha evvel hiç olmadığı bir seviyede, konumlandığı coğrafyada, bölgesinde önemli bir güç; küresel ölçekte de giderek yükselen bir oyun kurucu devlet olma yolunda çok önemli adımlar atmaktadır. Bilhassa 2003’ten itibaren her geçen yıl, küresel ekonomik krizlere, emperyal devletlerin ekonomik ve finansal operasyonlarına maruz kalmış olmasına rağmen yükselmektedir.
Türkiye değil! Dünya dört gencin etrafında kenetlendi. Fatih Camii avlusu her kesimden, her cemaatten, her cemiyetten ve her kurumdan yüzlerce insanın kenetlendiği bir şehitler kervanına tanıklık etti.
Bu elim kazayı duyduğumuzda ümmetçe hüzne büründük. Ümmetin her bir ferdi gözyaşlarına boğuldu.
Bizde bu anlamda dört gencimizin ortak buluşma noktası İHH İnsani Yardım Vakfına baş sağlığına gittik. Aradan günler geçmesine karşın İHH Genel Merkezinin onlarca misafire ev sahipliği yaptığına tanıklık ettik.
Ülkemizde ne zaman hayırlı işler yapmaya kalkan birileri olsa ya ortadan kaldırılır ya da itibar suikastına uğrar.
Daha birkaç gün önce İHH Gönüllüsü dört kahraman gencimiz Bursa yolu üzerinde geçirdikleri elim bir trafik kazasıyla şehit olunca akla geçmiş teknoloji cinayetleri geldi.
ASELSAN mühendislerine yapılan suikastler, THY’nin Isparta Uçağının düşürülerek suikasta uğrayan Türk Bilim insanları, Hablemitoğlu, Eşref Bitlis Suikastleri…
Bunların hepsi Türkiye’nin yükselen ülküsüne vurulan birer darbeydi.
Ancak başaramadılar. Bir ölür bin diriliriz diyen bilim kahramanları ortaya koydukları teknoloji ile Türkün makus talihini kırdılar.
Dünya siyaset sahnesini yönetmek istiyorsanız ekonomik ve askeri anlamda güçlü ve kendi kendine yeter bir ülke olmalısınız. Aksi takdirde bu güce sahip ülkelerin belirlediği siyaseti izlemek durumunda kalırsınız.
1960 yılında rahmetli Adnan Menderesi asanlar, 1971 Muhtırasını verenler, 12 Eylül Darbesini yapanlar, 28 Şubat Postmodern Darbesini devreye alanlar ve en nihayetinde 15 Temmuz Darbe kalkışmasını yapanlar hep onların çocuklarıydı.
Onlar Türkiye’den bir kg pamuk karşılığında bir kg demir madenini alanlardı. Onlar tenekelerle Vita yağlarını bize hibe edip ucuza Zeytin yağlarımızı çalanlardı. Onlar Nuri Killigil ve arkadaşlarını barut fabrikasına gömenlerdi. Onlar Türkiye’mizin, Türk Milletinin ve bizlerin şahsında Dünya Müslümanlarının geleceğini gasp edenlerdi.
Onlar son yüzyılda bizlerin karşısında bizden birilerini terörist ve çağ dışı göstererek tarihimizi ve geleceğimizi dizayn edenlerdi. Onlar beyin göçü ile beyinlerimizi çalıp bizleri kardeş göçleri ile meşgul edenlerdi.
ASSAM-ASDER E-Seminerleri kapsamında Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Sn. Yiğit Bulut'un konuşmacı olarak teşrif ettiği “Türkiye Faiz ve Döviz Sarmalından Nasıl Kurtulur?” konulu e-semineri, ZOOM üzerinden ASSAM Başkan Yardımcısı Sn. Ersan Ergür’ün moderatörlüğünde icra edilmiştir.
Başkan Erdoğan’ın “müjde ”sini Akit’e değerlendiren uzmanlar, Türkiye’nin sahadaki güçlü adımlarının en ciddi neticesini aldığını ve yeni bir çağın başlayacağını söylediler.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde tarihi misyonunu yeniden üstlenen Türkiye’nin sahadaki proaktif stratejisi, kazanımları da beraberinde getiriyor. Batılı devletler karşısında el pençe divan durmak yerine hangarlara girip geceli gündüzlü çalışma neticesinde yerli ve milli teknoloji üreten Türkiye, Doğu Akdeniz’deki krize anında müdahale ederek sismik arama faaliyetlerine girişmesi sonucunda büyük çaplı doğalgaz yataklarına ulaştı. Başkan Erdoğan’ın cuma günü müjde olarak açıklayacağı tarihi gelişmeleri uzmanlar, “Türkiye’nin yeni çağının başlangıcı” olarak değerlendiriyor.
Türkiye’nin Libya’ya verdiği askeri destekle hezimete uğrayan darbeci Hafter’in destekçilerinden Mısır’ın darbeci generali SİSİ; Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Fransa ile birlikte Mısır’ın gerek duyulması halinde ülke sınırları dışında askeri bir görevde bulunabileceği mesajını verdi.
TESPAM ile ASSAM işbirliğinde Ankara’da düzenlenen panelde, Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekatı’nın haklı gerekçeleri masaya yatırıldı.
Bunun adı Türkiye'ye operasyon çekmektir. Operasyonun amacı da tüm alanlarda Türkiye'yi teslim almaktır. Oyununuzu gördük ve meydan okuyoruz. Teslim olmayacağız..." diyen Cumhurbaşkanımız gibi bizler de tüm bu operasyonların farkındayız.
Milli İrade Platformu olarak ülkemize açılan bu ekonomik savaşa karşı kararlılıkla, devletimizin ve Cumhurbaşkanımızın yanında yer aldığımızı kamuoyuna saygıyla arz ederiz.
Orta Doğu bir coğrafi bölge olarak tarih boyunca çatışmaların, din savaşlarının, göçlerin merkezi olmuştur. Günümüzde de aynı mücadelenin olduğu görülmektedir. Bütün bu mücadelenin arka planında bölgenin toplumsal, dini ve mezhepsel yapısının farklılığı ve iktisadi verimliliği yer almaktadır. Bu süreç içinde bölge, istikrarsızlaşmış iktisadi ve toplumsal gelişmesini tamamlayamamıştır. Bölgedeki doğal kaynakların sahipliliği sorunu, emperyalist devletler tarafından bölge üzerinde stratejik dengelerin oluşturulmasında etkili olmuştur.
Stratejik dengelerin oluşturulmasında kullanılan yöntemler arasında,ülkelerin iç işlerine müdahale ve iç karışıklık çıkarılması, devletlerin savaşması, dış askeri müdahaleler bulunmakla beraber son dönemlerde terör örgütlerinin kullanılması yer almaktadır. Son yıllarda terörist faaliyetler taktiksel ve niteliksel yönden değişiklik göstermiş ve ilk uygulamaları adeta bu bölgede sahneye çıkarılmıştır.
Orta Doğu coğrafyasından yaşanan bu olaylar Türkiye’yi toplumsal, iktisadi ve güvenlik bağlamında doğrudan ilgilendirmektedir. Bölge halkı ile olan tarihsel, dini ve etnik kimlik bağ, bölgenin yeraltı kaynakları ve bu istikrasız bölgede ülke içi güvenliği tehdit eden unsurların bulunması Türkiye’nin ilgisini sürekli olarak bu bölgede tutmak zorunda bırakmaktadır.
Bu çalışmada Kurtuluş Savaşı belgeler arasında önemli bir yeri olan Misak-ı Milli’de belirtilen sınırları içinde yer alan Musul- Kerkük ve Halep bölgesinde post modern terör örgütleri vasıtasıyla uygulanan politikaların, Türkiye’nin güvenliği ve geleceği üzerindeki muhtemel etkileri incelenecektir.
Bu doğrultuda, bölgenin toplumsal ve iktisadi yapısı incelenerek, emperyalist devletlerin Misak-ı Milli sınırları içindeki nihai amaçları ve uyguladığı yöntem ve taktikler tartışılarak açıklamalar yapılacaktır.
Not: Makale "Yeni Türkiye" Dergisinin Ocak - Şubat 2017 / 93. sayısında yayınlanmıştır. http://www.yeniturkiye.com/display.asp?c=0931