Stratejik Araştırma Kurulları Çalışmalarından Sorumlu Koordinatör Başkan Yardımcıları | ||
---|---|---|
İslam Ülkeleri Birliği Organları için Mevzuat İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam Ülkeleri Ekonomik İşbirliği İmkanlarını İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam Ülkeleri Savunma ve Savunma Sanayi İşbirliği Ortamını İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam Ülkeleri Ortak Asayiş ve Güvenlik Organizasyonu İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam Ülkeleri Dışındaki Dünya Devletleri Milli Güç Unsurları İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam ülkeleri listesine ulaşmak için tıklayınız
ASRİKA İslam Ülkeleri Konfederasyonuna Bağlı Mutasavver Federatif Bölgelerin Askeri Güç Çizelgesi
100 yıl önce inşa edilen ve büyük ölçüde şekillendirilen Osmanlı imparatorluğu Ortadoğu ve kuzey Afrika coğrafyasında dönemin süper gücü İngiltere amacına ulaşmak için, Arap milliyetçiliğini Osmanlı'ya karşı bir harekete dönüştürmüş ve böylece Osmanlının (Türklerin) bölgeden tasfiyesinin bir aracı olarak kullanılmıştı. İngilizleri bu süreçte Yahudilerde destekledi.
Mısır'a İngiliz Yüksek Komiseri olarak atanan Sir Henry McMahon, Ortadoğu coğrafyasında Şerif Hüseyin’e Halifelik ve "bağımsız bir Arap devleti" sözü verirken, ayrıca Abdül Azizle (İbn-i Suud) de görüşerek de onların da Osmanlı'ya karşı desteğini sağlamayı başardı.
PKK VE KÜRESEL GÜÇLER
(01 Şubat 2016)
Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki bölücü silahlı terör örgütünü değerlendirirken, güney komşularımız Suriye ve Iraktaki durumu, dolayısıyla Orta Doğuyu dikkate almadan, Orta Doğuyu değerlendirirken de global süper güçleri dikkate almadan sağlıklı sonuçlara ulaşmak mümkün değildir.
Global süper güçleri düşündüğümüz zaman da aklımıza hemen, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi gelmektedir.
Birleşmiş Milletler, İkinci Dünya Harbinin galibi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin'in dünyayı kendi çıkarlarına uygun olarak yönetmek için kurdukları bir teşkilâttır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daimi üyesi bu beş ülkeden birinin kabul etmediği uluslararası bir konu diğer 199 ülke kabul etse de çözümsüz kalmaktadır.
"...Televizyonla dünyanın gerçekliğinden kopan seyirci, televizyondan yayılan fanteziyi giderek bir gerçeklik olarak algılamaya başlar. Kaldı ki, televizyondan yayılan bu fanteziler gerçekliklerini hikâye anlatımında bulmakta ve televizyon bunu en gerçekçi şekilde dramatize eden anlatısıyla sağlamaktadır. Televizyonu çok seyredenlerde bu durum daha da artar ve bu sayede seyirciler giderek içinde bulundukları koşullara hapsolurlar..."
İngiliz kaşif Dean Kamen 2001 yılında adı Ginger olan bir aracı keşfedip, yüzyılın icadı diye dünyaya lanse etmişti. Bu aracın en önemli özelliği kullanıcısının hareketlerine göre yönünü belirlemesi, freni, gazı, direksiyonu olmaması idi...
İngilizlerin tek buluşu Ginger değildir elbet. Tarihe mal olmuş başka icatları da var. Mesela, Arabistan'da Vahhabiliğin yeşertilmesi. Osmanlı'nın yıkımına neden olan ırkçılık tohumlarının ekilmesi ,İslam aleminin kalbine bir hançer misali Siyonist Yahudi terör devletinin sokulması,Türkiye’de Kamalist rejimin inşası hep İngiliz icadıdır.
Peki DAEŞ,DEAŞ,DAİŞ veya Türkçesi IŞİD olan örgüt neyin nesi? Mucidi kim? Suriye’de ve Irak’ta kim ve ne için savaşıyor?
Irak ve Suriye (bilad-ı Şam) bölgesi din savaşlarının merkez üssü olan Kudüs ve Mezopotamya’ya yakın bir bölge. Bu bölge üzerinde tarihte nice haçlı seferleri,nice kanlı savaşlar yaşandı. Farklı din ,mezhep ve ırklar bu bölgede bulunuyor.Böyle olunca bölge her zaman patlamaya hazır bir bomba olmuştur.
1890 ikinci küreselleşme hareketi sonrası bölgedeki savaşlar petro-din odaklı olmuştur. Yani bu savaşların kaynağı petrol, motivasyonu ise din olmuştur. Bu savaşlarda mağdur olan bölge halkı ise hiçbir zaman kendi öz kaynaklarına sahip olamamıştır. Buna İran da dahildir...
Anglo Saksonların ,bu asırda petrolü kontrol altında tutmak adına çıkardıkları savaşların sonuncusu Suriye ve Irak ‘ta ki DAİŞ savaşıdır...
DAİŞ'in amacı Irak ve Şam'da bir İslam Devleti kurmak, halifeliği tekrar ayağa kaldırmak olmadığı aşikardır. Bölgede ki İslam mirasına karşı hunharca tutumu, İslam’ın savaş hukukunu hiçe sayan uygulamaları, Siyonist Yahudi Terör Devletine tek bir mermi bile sıkmaması, Esed ve YPG ile işbirliği halinde olması ve daha nice gerekçeler ileri sürülebilir.
Peki DAİŞ’in amacı ne?
İKİ BÖLGESEL VE İKİ KÜRESEL GÜÇ OLAN DEVLETLERİN SURİYE KRİZİNDEKİ TUTUM VE POLİTİKALARI
GİRİŞ:
Yapısal inşacılığa göre kimlikler devletlerin çıkarlarını şekillendirmekte ve uluslararası kuruluşlar buna göre tasarlanmaktadır. Alexander Wendte göre bu durumun sonucu olarak uluslararası sistemdeki anarşik yapı çatışma veya işbirliği şeklinde ilerler. Bunu takiben bugünkü Ortadoğu’da uluslararası anarşinin çatışmaya mı yoksa işbirliğine mi dönüşeceği bir dönemde yaşıyoruz.
Bütün bir insanlık tarihini, Batı medeniyetinin tarihî akış seyrine bağlayan, Batı toplumlarının sınırlı tarihî tecrübelerini evrensel geçerliliği olan teoriler haline dönüştürerek, yeni tarih ve sosyoloji anlayışı oluşturmuş ve bunu’ da Batı medeniyet olarak sunmaktadır.
Çünkü Onlara göre dünya 'The West ant The Rest' (Batı ve öteki)nden ibaretti. Batı'nın ben ve öteki algısını formüle eden bu ifade, Batı kategorisindeki toplumları, öteki kategorisine giren toplumlara ve medeniyetlere kapatmakla kalmıyor. Batı ile Batı dışı toplumlar arasında tarihte yaşanan askeri karşılaşmaları, yeni bir boyuta; sosyolojik boyuta taşıyordu.
Batı dışı toplumlar, eğer Batı'nın geçirdiği bu değişimlere ayak uydurmak istiyorlarsa, kendi inanç, düşünce ve kültür değerlerini terk ederek, Batı'nın değişmesine kaynaklık eden inanç, düşünce ve kültür atmosferine geçmeleri gerekiyordu.
Batı, böyle bir değişimi sadece istemekle yetinmiyor, bu toplumları bu doğrultuda değiştirmek için her türlü çabayı gösteriyordu. İşte, Batı'nın bu öteki algısı ile başlayan etkileşim süreci, Batı dışı toplumların sosyal yapılarına temel oluşturan inanç ve kültürel kimliklere müdahale boyutu kazanmıştır.
Batı bu müdahaleciliğini "medenileştirici savaş, özgürleştirme "Olarak tanımlamaktadır.
İşte, Osmanlı’nın Ortadoğu’ya dönüşümünün en etkili dinamiklerinden birisi de, “menfi milliyet ve unsuriyet fikrinin” beslediği sosyolojik dönüşümlerdir. Bu sosyolojik dönüşümler, baş aktörü oryantalist misyonerler olan 1890 küreselleşmesini inşa eden süreçlerle birebir ilişkilidir.
Batı'nı gerçekleştirdiği ve sonuçları sosyolojik özellikli değişimlere yol açan bu müdahaleleri tanımlayacak net bir kavram düşündüğümüzde, karşımıza "Sosyolojik Savaş" kavramı çıkmaktadır.
Ulus kimliğine indirgenen İslam dünyası, yeni değişim sürecinde iki seçenekle karşı karşıyadır. Ulus ve ulus altı kimlikler bağlamında çatışan ve birbirinin şerrinden statüko güçlerine sığınan küçük topluluklar olarak kalmak veya İslam dayanışması bağlamında küresel bir aktör olarak tarih sahnesine yeniden çıkmayı başarmak.
Kavramlar: İki Batı, ABD, Jeokültür, Jeopolitik, Ortadoğu, Uluslar Arası Sistem, Küresel Sistem, Küreselleşme, Medeniyetler Çatışması, İslam Birliği, Yeni Dünya Düzeni.
Giriş
Günümüzdeki görünüşe göre, beşerî sistemlerin en iyisi liberalizmdir. Liberalizmi seküler sistemler içinde tercih edilebilir kılan, tecrübeler neticesinde ve “sivil toplum”un talepleri doğrultusunda değişebilir olmasıdır. Fakat Türkiye entelektüellerinin çoğunda, maalesef her ideolojinin en aşırısını benimsemek gibi bir huy vardır. Liberalizmin en aşırısı, piyasayı tamamen serbest bırakmaktan yana olan klasik liberalizm, yani kapitalizmdir. Onun yirminci asrın ortalarından günümüze kadarki en etkili çağdaş filozoflarından biri, Friedrich von Hayek’tir. Liberallerimiz de önemli ölçüde onu izlerler. Yeni Yüzyıl gazetesinin “profesör” unvanlı iki yazarı, bu durumun örnekleridir:
Prof. Dr. Birol Kovancılar, 19 Kasım 2015 günkü “I hate capitalism” başlıklı yazısında, bu seneki iş dünyası zirvesinde Ali Koç’un, “Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Gerçek sorun kapitalizmdir” şeklindeki sözleri ile Bill Gates’in 2008 Dünya Ekonomik Forumundan beri söyleyegeldiği, “Kapitalizmden nefret ediyorum” şeklindeki sözlerini tenkit ediyordu. Prof. Dr. Atilla Yayla ise, 20 Kasım 2015 günkü “Sermaye ve kefen” başlıklı yazısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G-20 zirvesinin iki oturumundaki konuşmalarında, işverenleri kazançlarının bir kısmını çalışanların maaşlarını artırmak suretiyle fakirlerle paylaşmaya çağırmasını tenkit ediyordu.
GENEL DURUM:
Bilindiği üzere, Suriye sınırında Türkiye hava sahasını ihlal eden SU-24 tipi bir Rus savaş uçağı, Türk F-16’ları tarafından 24 Kasım 2015 saat 09:30’da düşürüldü.
Olaya verilen tepkiler, Rusya’nın bu olayda sarsılan itibarını kurtarmak için savaş ilanı kapsamında olmasa da, rövanş için Türkiye’ye ‘’iyi bir ders verilmesi’’ gerektiği yolunda bir takım sinsi planlar yapmakta olduğu intibaını veriyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrını bilenler, resmi bir özür dilemenin asla olmayacağını tahmin ediyorlar.
Rus Devlet Başkanı Putin ve Başbakan Medvedev’in beyanları halen ekonomik yaptırımlara başlanması yönünde beliriyor. Türk- Rus ortak projelerinin yavaşlatılması, Türk işadamlarının ve diğer vatandaşlarının Rusya’ya girişinin zorlaştırılması, bazılarının pasaport vizelerinin iptal edilerek, ilk uçakla Türkiye’ye gönderilmesi; Türkiye menşeli ürünlerin siparişlerinin iptal edilmesi ve yola çıkmış mal girişlerinin dahi reddedilmesi, büyük bir karın ağrısının işaretleri.Nitekim, bunların çoğu hayata geçirildi.
RUSYA ABARTILIYOR
Türkiye gerçekten ateş çemberi içinde bulunmaktadır.
Çevremizde ve üzerimizde büyük oyunların oynandığı muhakkaktır.
Bu büyük oyunda Rusya Figürandır.
Oyun Kurucu ABD'dir.
Dünya ABD'nin işgalindedir diyebiliriz.
Orta doğu'da da Suriye'de de haritalar ABD tarafından çizilmektedir.
2011 yılında BM Güvenlik Konseyinde Suriye'de rejime müdahale kararı Rusya ve Çin'in vetosu nedeniyle uygulanamamıştır. Rusya BM Güvenlik Konseyinde koruduğu Suriye'ye Ekim 2015 tarihine kadar aktif desteğe teşebbüs edememiştir.
CEMAATİN DARBE GİRİŞİMİ
ve
İKTİDAR MÜCADELESİ
(2013-2014)
(04 Şubat 2014)
Kasım 2013 başında dershaneler kapatılıyor yaygarası ile başlatılan Fetullah Gülen Cemaati eylemleri, devlet içindeki Cemaat örgütü vasıtasıyla, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Hükümetini yıpratarak siyasi istikrarın bozulmasını hedef almıştır.
Başlangıçta toplum tarafından anlaşılamayan girişimin boyutu 17 Aralık 2013 tarihinde “asrın yolsuzluğu” adı altında yargı ve emniyet operasyonları ile başlatılanın dış destekli büyük bir darbe girişimi olduğu bu gün açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
18 Kasım 2013-29 Ocak 2014 tarihleri arasında, durumun henüz belirsiz olduğu dönemde, ASDER mail grubu içinde uyarıcı mahiyetteki mesajlarımı tarihe not düşmek amacı ile şiddetli muhalefet içeren muhatapların yazdıklarını atlayarak, 14 ayrı açıklama şeklinde ve tarih sırasına göre tekrar yayınlamayı uygun buldum. Mesajlarım olayları tasvir etmekten ziyade yöneldikleri hedeflere vurgu yaparak alınacak tedbirleri ifade etmek amacına dönük olmuştur. 27 Ekim 2015
EMPERYALİZM MEDYASI YA DA MEDYA EMPERYALİZMİ(II)
Yeni kitle iletişim araçlarının, multimedyanın, televizyonun henüz olmadığı, gazetelerin baskı ve dağıtımının yetersiz olduğu, okuma yazma oranlarının düşük olduğu dönemlere dönecek olursak; o dönemlerde en etkili kitle iletişim aracı hiç kuşkusuz radyo olmuştur. Bu nedenle radyo, işitsel iletişim, siyaset ve propaganda tarihine adını “radyo savaşları”, “radyonun altın yılları” ya da “parazit savaşları” olarak yazdırmıştır.
Radyo yolu ile medyatik propaganda tarihinde Almanya örneği oldukça çarpıcı bir örnektir. Hitler dönemi, toplumların medya gücüyle ya da diğer bir tabirle gücün medyası ile nasıl etki altına alındığının en bariz göstergesidir. Bugünün küresel medyasının şekillenmesinde o dönemden bu döneme adeta projeksiyon tutmuş, medya emperyalizminin temel felsefeni inşa etmiştir.