2011 ‘de Batının “Arap Baharı” bizimse “Arap Çilesi” dediğimiz olayların başlaması sonucunda Kuzey Afrika çalkantıya girmiş batıya karşı en sert tavrı sergileyen Libya ve Kaddafi’ye ağır bir bedel ödetilmiştir. Libya işgale uğramış, Kaddafi linç edilmiştir. Suriye ise iç savaşa sürüklenmiştir. Ülkemizdeki senaryo ise 15 Temmuz’da asil milletimiz ve güçlü siyasi irade tarafından bertaraf etmiştir.
Bu vetirede ‘Batı’ İslam dünyasına imparatorluklarla saldırırken İslam ülkeleri Irak, Libya, Suriye, Afganistan örneğinde olduğu gibi münferit savunma yapmışlardır. Ağır mağlubiyetlerle sonuçlanan işgaller ve parçalanmalar yaşanmıştır. Kaynaklarımız Batı emperyalizmi tarafından sömürülmektedir.
Dolayısıyla İslam dünyası sahip olduğu jeopolitik değer, yeraltı ve yer üstü kaynaklar bakımından ‘Hasta Batı’nın açık tehdidi altındadır. Batı’nın medeniyetler çatışması üzerinden başlattığı medeniyet içi çatışma ile ikame ve idame ettirdiği işgalleri durdurmanın bir tek yolu vardır. O da İslam dünyasının ‘bir medeniyet içi ittifakı’ kurup idame ettirmesidir.
Yaşananlar bir tesadüf değildir. Planlıdır, yüzyıllardan beridir adım adım elde edilmiş bir sonuçtur. Bugün yaşananlar hiç kuşkusuz Dünya’yı bir Yahudi hapishanesine çeviren Yahudi Nazizm’i- Siyasal Siyonizm jeopolitik felsefesinin bir sonucudur. Bu zulüm düzeni ile mücadele etmek bütün Müslümanların vazifesidir.
İslâm Birliği Fikri’nin temeli İslâm’ın temel faraziyelerinden biri olan “Müslümanlar ancak kardeştir.” emridir. İslam’ın önerdiği toplum modeli ümmet olmaktır. Emperyalizmin tuzaklarından ve sömürüden kurtuluş reçetesidir. Küresel Sistem’in, Irkçı Emperyalizm ’in ve G-7’lerin karşısına adil, herkesin müreffeh olduğu bir dünya nizamının konmasıdır.
İslam Birliği Fikri, İslâm dünyasının, Batılılar karşısında düştüğü zafiyet, aczi yet ve aşağılık kompleksinden kurtuluş ve diriliş yolunun arayışıdır.
Bu itibarla İslam Birliği veya diğer ifadeyle İttihat-ı İslam teklifi bir yönüyle mevcut düzene bir alternatif, diğer yönüyle de tepkiseldir. Batı karşısında Müslümanların durumlarını düzeltmeyi/ıslahı gaye edinmektedir.
Bütün bu izahlardan çıkacak sonuç şudur; Türkiye'nin yeri Papa XII. Pio'nun tavsiyesiyle Roma Antlaşmasına dayanılarak bir Hristiyan birliği olarak kurulan “Avrupa Birliği” değil, Dünya İslam Birliği’nin liderliği olmalıdır…
ASSAM’ın önerdiği ASRİKA MİHVERİ bu fikri nazariyelerle ortaya çıkmış bir jeopolitik mihverdir… Mutlaka hayata geçirilmelidir.