Ali COŞAR

Ali COŞAR

Eposta: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Cuma, 04 Nisan 2025 10:39

Sudan’da 3. İç Savaş Bitti Mi?

Türkiye’nin Afrika’daki tarihi gönül coğrafyalarının başında gelen ülkelerden Sudan’da, iki  yıla yakın bir süreden beri devam etmekte olan son İç Savaş’ın bittiği yolunda Bayram öncesi sevindirici haberler gelmişti. Başkent Hartum ve Omdurman gibi iki stratejik büyük şehir, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) unsurlarından temizlenmiş olsa da, henüz HDK kontrolündeki dört eyalette ülkenin meşru ordusuna karşı direniş sürüyor.  Bu olumlu haberler, Türkiye ve İslam Dünyasını sevindirse de; Afrika’nın  (görünüşte fakir, aslında) çok verimli tarım ve hayvancılık potansiyeline, zengin altın ve diğer kıymetli madenlere sahip bu mazlum ülke Sudan’ın, iç savaş belasını atlatmada önemli bir aşamaya gelindiğini gösterse de, daha yapılacak çok iş olduğunu söylemek gerekiyor.

Bu analiz, Çin’in Orta Doğu’daki rolünün gelecekte nasıl şekilleneceğine dair bir çerçeve sunmak ve Muhtemel bir Türk & İsrail çatışmasında Ortadoğuda giderek etkinlik kazanmakta olan küresel bir aktör olması nedeniyle, nasıl bir politika izleyeceğine ilişkin hal tarzlarını ortaya çıkarmak veya  tahmin etmek maksadıyla yapılmıştır.

Çin’in Orta Doğu siyaseti, ideolojik kaygılardan çok ekonomik ve jeopolitik çıkarlara dayalı pragmatik bir denge politikasına dayanıyor. ABD’nin aksine, bölgesel güçlerle askeri ittifaklar kurmak yerine ekonomik iş birlikleriyle nüfuz kazanmayı hedefliyor.

Çin’in bölge ülkelerine olan bakış açısını aşağıdaki ara başlıklar üzerinden değerlendirebiliriz.

Türkiye, 80’li -90’lı yılların “Eski Türkiye”si değildir. Savunma Sanayiinde yerlilik oranını %80’lere kadar getirmiş, ambargolardan çok fazla etkilenmeyecek şartları kazanmıştır. Ordusu dünyanın en başarılı ve güçlülük sırlamasında ilk 10’da yer almaktadır. SİHA ve İHA teknolojisinde Dünyanın ilk 4 ülkesi arasındadır. Büyük oranda içte ve dışta “Terörsüz Türkiye” stratejik hedefine ulaşmış durumdadır. 23 yıldır iktidarda olan AK Parti iktidarı Dünya ve Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında büyük kalkınma hamleleri gerçekleştirmiştir. Ordusu Azerbaycan / Karabağ’da, Libya’da ve Somali’de mağdur ve mazlum dindaş ve soydaşlarının  imdadına koşarak, dengeleri değiştirmiştir. Aynı şekilde Türkiye, tarihi gönül coğrafyamız Balkanlarda, 1877-78, 1 ve 2. Balkan ve 1. Dünya savaşlarında kitlesel göçlere zorlanarak mağdur olan, soykırıma maruz kalan soydaş ve dindaşlarımız, devletimiz sayesinde yeniden kazanmış oldukları barış - huzur ve güven ortamının  garantisi altındadır.   

Türkiye’nin Suriye Arap Cumhuriyetinin bütünlüğünün sağlanmasında hem kendi güney sınırlarının güvenliğini kalıcı bir forma sokmak istemesi ve hem de, kendisine  dost  ve müttefik bir devlet yapısını kazanması yönünde, 61 yıllık zulüm ve baskı ile son 13 yıllık Baas Partisi & Esed Rejiminin açtığı yaraların tedavisi, maddi ve manevi yıkımın onarılması  başta olmak üzere, ülkenin kendisini toparlamasını,  kendisine müzahir dost bir  komşu kazanmak için, ülkenin yüksek menfaatleri gereği, pragmatist ve mantıki bir dış politika izlemesi gerekiyor.

40 yılı aşkın bir süreden beri, Türkiye’ye maddi ve manevi büyük zararlar veren PKK /YPG ve DEAŞ gibi, batının ve Rusya’nın şeytani planlarının desteğiyle palazlanan terörist örgütlenmeler için mümbit bir ortam teşkil eden Suriye ve Kuzey Irak’ta, bu türden dış tehdidi ebediyen ortadan kaldırmak isteyen Türkiye için, bu durum varoluşsal bir Beka meselesidir.

Çarşamba, 05 Mart 2025 15:04

Ukrayna Savaşı - Zihinleri Kemiren Sorular

Acaba, ABD Ukrayna’ya ilaveten,  NATO müttefikleri Bulgaristan ve Romanya’ya üzerinden de, Karadeniz’de jeopolitik / jeostratejik bir üstünlük kazanma peşinde mi? Rusya, NATO’nun genişlemesinden bu ihtimallerini öngördüğü için mi endişe duydu? Daha 2008’lerde Gürcistan’ın Güney Abhazya bölgesine aynı kaygılarla mı sıcak bir savaşla müdahale etti?

Bilindiği üzere, savaşların asıl sebebi ekonomik çıkarlardır. Rusya & Ukrayna (ABD destekli Batı Bloku) arasındaki mücadelenin derin arka planında da böyle bir ana maksat bulunduğu dikkate alınmalıdır.

Ukrayna Krizi'nin arka planında pek çok karmaşık unsur yer alıyor ve özellikle Karadeniz bölgesi ve bu bölgedeki münhasır ekonomik bölgeler önemli bir rol oynamaktadır. ABD, İngiltere ve Rusya arasındaki jeopolitik mücadele, bu çatışmanın önemli bir parçasını oluşturuyor.

“Ukrayna Pastasını Paylaşıma Kimler Hazırladı?" başlıklı yazımın kapsamındaki analizime ilaveten şimdi de “ İngiltere bu oyunun neresinde ? Yoksa esas büyük oyun kurucu; perde altında  İngiltere mi?” sorularına cevap arayalım.

İngiltere’nin Ukrayna-Rusya savaşındaki rolü genellikle ABD’nin gölgesinde görülse de, aslında derin stratejik hamleler yaparak perde arkasında büyük bir oyun kurucu olarak hareket ettiğini söylemek mümkündür. İngiltere, özellikle jeopolitik yönlendirme, istihbarat operasyonları ve savaşın finansal boyutları açısından kritik bir aktördür.

Geçtiğimiz hafta Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky’ye, ABD Başkanı Trump ve Başkan Yardımcısı JD Vance tarafından Beyaz Saray Oval Ofis’te, onlarca gazeteci önünde yapılan nobran muamele, Devletlerarası Hukuk Normlarını alt üst eden son derece yakışıksız bir diyalog olarak tarihe geçmiştir. ABD gibi büyük bir devletin “misafir” olarak davet ettiği bir Cumhurbaşkanına, Uluslararası diplomatik nezaket kurallarına aykırı olarak cereyan etmesi, tüm dünyayı şoke edecek bir tarzda başlamış, mafyatik bir üslupta şantaj ortamında devam etmiş, toplantı sonunda da Misafir Cumhurbaşkanı, adeta kovulur gibi Beyaz Sarayı ve Amerika’yı terk etmiştir. Bu ibret alınacak ve utanç verici diyaloğu seyreden tüm insanların vicdanında bir üzüntüye sebep olmuş ABD ve Anglosakson kültürel kabalığına ayna tutulmuştur. Keşfedildiği yıllarda, İngiltere başta olmak üzere, diğer Avrupa ülkelerinden gelen göçmen kanun kaçaklarının “Yeni dünya” da denilen Amerika’yı istila ve işgal edenlerin günümüzdeki davranışının, yüzyıllar sonrasındaki torunlarının ruhunda da hortlayarak, batının geleneksel çalıp – çırpma, gasp etme, katletme, şantaj ve sömürme davranışlarının sonraki nesillere de genetik olarak yansıdığını görüyoruz. Aslında buna şaşırmamak lazım. Misafire yapılan kaba ve tehdit muamelesini, vicdansız kovboyların, Kızılderililere yüzyıllar önce yaptıkları insafsız vahşetin günümüzdeki en hafif derecedeki yansıması olarak görmek gerekiyor.

Öncekilerden farklı olarak, Çad ve Somali bazında bazı gelişmeler olduğunu görüyoruz. Bu askeri varlıklar, Türkiye'nin bölgesel ve küresel güvenlik politikaları çerçevesinde şekillenmektedir. Türkiye ayrıca, Birleşmiş Milletler barışı koruma misyonları kapsamında farklı ülkelerde askeri personel bulundurmaktadır.

Cuma, 21 Şubat 2025 12:05

TÜSİAD’ın Asıl Derdi Ne Acep?

TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği), 1971 yılında kurulmuş, Türkiye'deki bir kısım sanayici ve iş insanlarını temsil eden bir dernektir. Derneğin üyeleri arasında bazı yabancı şahıslar da vardır. Amacı, üyelerinin çıkarlarını korumaktır. TÜSİAD, hükümet politikaları üzerinde lobi faaliyetleri yürüterek, ekonomik ve siyasi kararların şekillenmesinde etkili olmaya çalışır.

Özellikle Batı ile entegrasyon ve iş birliğini savunan TÜSİAD, bu doğrultuda Avrupa Birliği (AB) ve Emperyal Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere gibi Batılı ülkelerle yakın ilişkiler geliştirmiştir. TÜSİAD, AB üyeliği ve gümrük birliği süreçlerinde aktif çalışmalar yürütmüş, devletin yeniden yapılandırılması, şeffaf idari yapıların oluşturulması, yabancı sermayenin teşviki ve özelleştirme gibi konulara odaklanmıştır.

ABD’nin Provokatörü George Soros'un Türkiye’de Gezi olayları üzerinden ve Ukrayna’da ise bir  seri (sözde) devrimlerle bir ülkeyi nasıl modern bir sömürge haline, felaketlerle boğuşan perişan bir hale getirme süreçlerini hatırlatarak, bu gibi senaryolara figüran olunmaması gerektiğini gençlerimizin, benzer oyunlara “dolmuşa binmemeleri” /” tufaya düşmemeleri” için milletimizin dikkatine sunuyorum.

Malumları olduğu olduğu üzere, (sözde) Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği TÜSİAD’ın bu işlere dönük son günlerdeki yeni bir hamlesini gördükten sonra, bu uyarıyı yapmasam olmazdı. TÜSİAD ile ilgili detaylı yazımı bir başka güne bırakarak, sadede geliyorum.

Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasının ardından Ukrayna, bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıktı. Ancak bağımsızlık, ülkeye istikrar ve refah getirmek yerine, derin siyasi, ekonomik ve toplumsal krizlerle geçen çalkantılı bir süreci beraberinde getirdi. Bu yazıda, Ukrayna’nın bugünkü savaş ortamına nasıl sürüklendiğini ve ABD’nin etkisiyle nasıl bir sömürge konumuna düşürüldüğünü detaylı bir şekilde ele alacağız.

Cuma, 09 Şubat 2024 09:03

SÜVEYŞ KANALI

Bazılarının henüz bilmediği veya haiz olduğu öneminin farkında olmadığı bir konuya değineceğim bugün.

Günümüzde, dünya petrol ve gaz nakliyatının %18-20’sinin geçtiği dünyanın ilk suni deniz yolu olan Süveyş Kanalı; diğer ticaret mallarının da, kıtalararası kısa bir güzergâhtan Avrupa – Asya ve Afrika arasında nakledilmesinde imkan vermektedir. Güney Yemen’in, 7 Ekim Aksa Tufanı Harekâtıyla icra ettiği Gazze direnişine destek olmak gayesiyle, Kanaldan geçecek gemileri Kızıldeniz’de ve güney girişindeki Bab-ül Mendep boğazında engellemesine son vermek gayesiyle, ABD ve İngiltere gibi iki azgın  emperyal devletin bölgeyi kana bulaması gibi nedenlerle son birkaç aydır kapalı durumdadır.

30 Ocak 2024 günü, tüm ajanslar, ABD’nin Ürdün sınırları içinde ama hem Irak ve hem de Suriye sınırlarına  çok yakın bir yerde, 2015 yılında tesis etmiş olduğu Suriye & Ürdün & Irak sınırlarının kesişim merkezine çok yakın olarak tesis edilmiş olan  Tower 22 Askeri üssünün, İranlı Milislerin SİHA saldırısına uğradığı yolundaki haberlerle çalkalandı.

 

Pazartesi, 05 Şubat 2024 08:57

TERÖRİSTAN ve DAVUT KORİDORU

ABD – İngiltere ikilisi, Ortadoğu’da 100 yılı aşkın bir süre önce, Osmanlı İmparatorluğu’nu düşürerek, Ortadoğu’ya attıkları tohumdan irinli bir çıban gibi büyüttükleri İsrail’i,  İslam ülkelerinin kalbine kanlı bir bıçak gibi 76 yıl önce saplamışlardı.