Stratejik Araştırma Kurulları Çalışmalarından Sorumlu Koordinatör Başkan Yardımcıları | ||
---|---|---|
![]() |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ülkeleri Birliği Organları için Mevzuat İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam Ülkeleri Ekonomik İşbirliği İmkanlarını İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam Ülkeleri Savunma ve Savunma Sanayi İşbirliği Ortamını İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam Ülkeleri Ortak Asayiş ve Güvenlik Organizasyonu İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam Ülkeleri Dışındaki Dünya Devletleri Milli Güç Unsurları İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam ülkeleri listesine ulaşmak için tıklayınız
ASRİKA İslam Ülkeleri Konfederasyonuna Bağlı Mutasavver Federatif Bölgelerin Askeri Güç Çizelgesi
SİNGAPUR
HASAN T. KÖSEBALABAN - Özet Alıntılar
(Sessiz Müslüman Azınlık)
Malaya yarımadasının güney ucunda yer alan ve yarımadadan yaklaşık 2 km. genişliğe sahip Johor boğazıyla ayrılan Singapur adası, etrafındaki irili ufaklı adalarla birlikte 618 km2’lik yüzölçüme sahiptir. Doğu-batı uçları arasındaki mesafe 44 km kuzey-güney uçları arasındaki mesafe ise sadece 23 km olan ada üzerinde 1965 yılından itibaren bağımsız bir cumhuriyet idaresi bulunmaktadır.
ENDONEZYA
HASAN T. KÖSEBALABAN - Özet Alıntılar
(Gelenek ve Otoriteye Karşı İslâmî Mücadele)
Güneydoğu Asya’nın en büyük ve en kalabalık ülkesi Endonezya, ancak bin kadarı yerleşime müsait 13.600 adadan oluşuyor. Cava , Sumatra, Bali ve Kalimantan adalarıyla, Moluk ve Sulavesi takım adaları ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu barındırıyor. Cava, Endonezya’yı oluşturan adaların en kalabalığı. Başkent Cakarta ile Cogcakarta (Yogyakarta), Surabaya ve Bandung gibi ülkenin en önemli şehirlerinin bulunduğu bu ada siyasî, ekonomik ve kültürel merkez durumunda. Endonezya adaları, Hint Okyanusu ile Güney Çin Denizi arasında geçiş noktaları olarak hayli önemli bir jeo-stratejik konuma sahipler.
TAYLAND
HASAN T. KÖSEBALABAN - Özet Alıntılar
(Patani ve Asimilasyona Karşı Direnişi)
Siyasal ve sayısal olarak Müslümanlar Tayland’ın önemli bir azınlığıdır.
(…) İslâm Tayland’da, mensuplarının sayısı bakımından, Budizm’den sonraki ikinci dindir. Resmî kayıtlara göre Müslümanların genel nüfusa oranı % 4.05’dir. Bağımsız kaynaklara göreyse 1986 yılında Tayland’da 2.6 milyon Müslüman vardı. Ülkedeki cami sayısı 2573’tür ve her cami başına 183 ailenin düştüğü ve her ailede de 8 ferdin olduğu hesaplanmaktadır. Bangkok İslâm Konseyi üyesi bir Müslüman, Tayland’da Müslümanların sayısının 5.2 milyon olduğunu beyan etmiştir. Bu da nüfusun neredeyse % 10’u demektir.
İSLÂHİYE (GAZİANTEP) SURİYELİ MÜLTECİ KAMPINDA 2 GÜN
İslahiye ilçesinde 1990-93 yılları arasında görev yaparken tanıştığım bir arkadaşımdan yardım telefonu gelmişti. Mesele, ilçeye sığınan Suriyeli mültecilerle ilgiliydi. Büyük yardım kuruluşlarının özellikle sınır boylarındaki mültecilere yardım götürdüklerini, İslahiye genelinde kamp dışında kalan Suriyeli mülteci ailelerle kimsenin ilgilenmediğinden bahisle şunları belirtti
(Tebliğ 03-05 Ekim 2013 tarihinde Bingöl Üniversitesi tarafından düzenlenen "Geçmişten Günümüze Alevilik 1. Uluslararası Sempozyumunda" sunulmuştur. Tebliğin tamamı bildiri kitabı basıldığı zaman yayınlanacağından dolayı tebliğin özeti ASSAM okuyucularına sunulmuştur. Kitaba www.alifuatgokce.com/makaleler.html adresinden ulaşabilirsiniz.)
Tebliğde İslamiyet’te devlet idaresi ve Hz. Ali’nin yönetim ve adalet anlayışını; kuran-ı kerim peygamber efendimizin hadisleri ve Hz. Ali’nin uygulamalarından örnekler vererek açıklanmıştır.
Devletin meydana gelebilmesi için gerekli olan unsurlar; insan, toprak ve egemenliktir.
Devlet insanın ihtiyaçları doğrultusunda ortaya çıkmış bir olgudur. İnsan, toplayıcılık, avcılık döneminden itibaren ihtiyaçlarını giderebilmek için bir arada yaşamak zorunda kalmış ve bu zorunluluk sonucu paylaşmayı ve dayanışmayı öğrenirken, bunlarla eş zamanlı olarak birbiriyle çatışmayı da öğrenmiştir. İbn-i Haldun insanların sosyal bir yaratık olduğu ve toplum içinde bir arada yaşamak zorunda olduğunu belirtmiştir. İnsanı toplum içinde yaşamaya iten nedenler arasında “ekonomi” ve “güvenlik” kavramlarını öne çıkaran İbn-i Haldun, insanların çeşitli ihtiyaçlarını tek başlarına gideremeyeceği için yardımlaşma ve kendilerini savunabilmek için dayanışma kavramlarına değinmiştir. DOLAYISIYLA DEVLETİN OLUŞUMUNDA EN ÖNEMLİ UNSUR İNSANDIR.
1 Ekim de Müdahil sıfatımla Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan 28 Şubat davasına katıldım.
Salonda bir sükûnet hâkimdi ve çoğunlukla sanık yakınları doldurmuştu. 28 Şubatta var olduğu iddia edilen darbe girişimi bizce kesinlikle gerçekti. Peki, öyleyse salon neden mağdur denilen kesimce doldurulamıyordu?
Tarihsel süreci belirleyen değişimlerin hiçbiri geceden sabaha ortaya çıkmaz; bunların her biri uzun soluklu oluşumların sonucudur. Sonuncu değişmenin, tüm sürecin bütününü değiştireceğine dair olaysal tarih bir yanılgıdan ibarettir; keza tarihi değiştiren büyük adamlar efsanesi de bu yanılgıdan kaynaklanmaktadır. Bu açıdan tarihte sihirli anlar, sihirli tarihler yoktur, ama simgesel anlar, simgesel tarihler vardır.Bir sürecin yoğunlaşma noktalarını belirleyen kavşaklar, dönemeçler vardır. Mesela ne Fransız Devrimi 14 Temmuz 1789’da Bastille’in alınmasıyla başlamıştır, ne de Ortaçağ 29 Mayıs 1453’te İstanbul’un fethedilmesiyle sona ermiştir. Tüm bunlar aslında kırılmaların simgesel zamanlarından ibarettir. Tarihin farklı dönemlerinde farklı kırılmalar yaşanır. Bunlar zaman ve mekan olgularına göre farklı boyutlarda yaşanır veya etkileri farklı boyutlarda hissedilir. Bu değişim dönemlerinde mikro boyutta fertten başlayarak aile, toplum, şirketler ve makro boyutta devletler etkilenir. Çıkan yeni duruma göre bu unsurlar tabii bir sonuç olarak pozisyon alırlar, almak zorundadırlar ve yeni projeksiyonlarını ve stratejilerini belirleme refleksi içine girerler. Çünkü bu yeni durumu kendileri açısından büyük ölçekte pozitif bir etkiye dönüştürmeleri gerekir.
28 ŞUBAT
YARGI ÖNÜNDE
28 ŞUBAT 1997 OLAYININ KAPSAMLI TANIMI;
Zamanın, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir tarafından “Demokrasiye Balans Ayarı” olarak nitelendirilen, Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak tarafından “Post Modern Darbe” olarak vasıflandırılan 28 ŞUBAT 1997 OLAYI;
Milletin İslâmî inancından kaynaklanan yaşam tarzını, din dışı değerlerin hâkim olduğu Batı Dünyası hayat tarzına dönüştürmek maksadıyla;
Planlamasına 24 ARALIK 1983 ( I. Özal Hükümetinin Güvenoyu aldı) tarihinde,icrasına 18 NİSAN 1993 ( 8. Cumhurbaşkanı Merhum Turgut Özal vefat etti.) tarihinde başlayarak 28 Şubat 1997 tarihinde zirve bulan ve 12 Eylül 2010 ( Anayasa referandumu yapıldı)-(Darbe uygulamasının son bulduğu tarihi, “irtica ile Mücadele Eylem Planı İddianamesinin Ergenekon Davası ile birleştirildiği 05 Nisan 2012 tarihine kadar da uzatabiliriz.) tarihine kadar uygulanan;
Müsait yasal mevzuata dayanılarak, Milletin manevi değerlerini tehdit gören seküler, kavmiyetçi, devletçi ve sol ideoloji sahiplerinin kadrolaştığı, Yüksek Yargı, YÖK, bir kısım Sivil Toplum Kuruluşları, basın ve sermaye sahiplerinin destek ve teşviki ile uygulamasının zirveye ulaştığı dönemdeki Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yüksek Komuta kademesini teşkil eden, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail hakkı Karadayı, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hikmet Köksal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya (ölü), Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi, Jandarma Genel komutanı Orgeneral Teoman Koman ve Milli Güvenlik kurulu Genel Sekreteri İlhan Kılıç liderliğinde; zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in gönüllü ve aktif desteği ile Milli Güvenlik Kurulu kullanılarak ve zayıfkoalisyon Hükümetlerinin sebep olduğu istikrarsız siyasi ortamdan yararlanarak;
Meşru Hükümete, Anayasal düzene, TSK, Yargı ve Milli Eğitim başta olmak üzere devlet bürokrasisinde görevli inancını yaşama gayretinde olan kamu görevlilerine, Üniversite ve orta dereceli okulların İslâmi inancını yaşama gayretinde olan öğretim görevlisi ve öğrencilerine, taraflı basın tarafından yapılan hileli ve kötü niyetli propagandalarla sindirilmiş Milletin manevi değerlerine ve İslami İnancını yaşamak azminde olan fertlerinin temel hak ve özgürlüklerine indirilmiş;
Planlı, hazırlıklı ve SİNSİ BİRASKERİ DARBEDİR.
MALEZYA
HASAN T. KÖSEBALABAN - Özet Alıntılar
(Çoğulculuk ve İslâmî Gelişme Modeli)
COĞRAFYA, NÜFUS VE DİN
Güneydoğu Asya’nın merkezinde yer alan 19 milyon nüfuslu Malezya’yı bir bölünmüşlük ülkesi olarak görmek mümkün. Ülke önce coğrafî olarak ikiye bölünür: Güney Çin Denizi’nin birbirinden ayırdığı Borneo adasında kalan ‘ada’ ve Malaya yarımadasından oluşan ‘yarımada’ Malezyaları. Bu iki bölge arasındaki fark yalnızca coğrafî değildir. Her iki kısımda yaşayan halkı birbirlerinden etnik, dinî ve kültürel faktörler ayırmaktadır. Ayrıca Borneo adasında kalan Sabah ve Sarawak eyaletleri yarımada Malezyası’ndakilerle mukayese edilecek olursa özel bazı imtiyazlara sahiptirler.Bu gerçek, federal hükümet- eyalet ilişkilerinde bazı problemlerin mevcudiyetine de işaret ediyor.
Güneydoğu'da PKK terör örgütünün eylemlere ilk başladığından günümüze ülkemizde binlerce eve ateş düştü. Binlerce şehit verildi. Binlerce Kürt genci kandırıldı, örgüte götürüldü ve öldü. Neden? Bazı hakların verilmesi? Bu haklardan birisi de Kürtçe eğitim, Kürtçenin serbest bırakılmasıdır. Bugünlerde Hükümet tarafından demokratikleşme paketi hazırlanıyor ve açıklanacak. Muhtemelen bu husus ile ilgili bir düzenleme olacak. Ancak benim dikkat çekmek istediğim husus Kürtçe konuşma, Kürtçe şarkı söyleme gibi konularda acı çekenlerin boş yere bu acılara katlanmasıdır. Eurovisiona yıllarca katıldık. Başarısız sonuçlar aldık ve bunu önce siyasete sonra dilimize bağladık ve İngilizce parçalarla yarıştık. Kabul etmek gerekirse İngilizce şu anda bilim dili ve dünyada en yaygın dil. Ancak Anadolu yarımadasının tarihsel ve kültürel değerlerine uymamaktadır. Bugün okullarda İngilizceyi öğretiyoruz. Bilim adamlarımızdan Doçent olmaları için konuşma dilinin dışında garip bir sınav sistemi ile dil puanı istiyoruz. Çünkü İngilizce Dünya dili durumunda. Bugünlerde Türkçe olimpiyatlar vasıtasıyla kendi dilimiz de Dünya dili olma yolunda. Dilimizi unutmamamız en önemli bir husus. Millet olabilmenin en önemli şartlarından birisi de dildir.